Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Teskere hayır getirmez

Teskere...

Hep zararı olmuştur memlekete..

18 Ekim 2023 yılında Meclis'te kabul edildi.

Kabul edilen maddelerine göre Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak ve Suriye'deki görev süresi 2 yıl daha uzatıldı. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun. 

Teskere hayırlı olmaz arkadaş...

Çünkü içinde bir cümle var ki bu cümle ülkeye hayır getirmez. 

Bu cümle şu; “Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması”

Yani diyor ki bu cümlede; “Cumhurbaşkanının belirleyeceği ölçüde ve amaçta, yabancı askeri Türkiye'de bulunur” diyor. Diyor ama yabancı askerin ülkemizde bulunması ülkemize hayır getirmez. 

Peki ne var bunda diyeceksiniz? Ne var ne yoksa tarihe bir bakalım. Yabancı askerin yardıma gelmesi ve topraklarımızda savaşmak veya güvenlik amacıyla bulunması ne demek?

Bakalım haydi.

Boğazlar sorunu ilk ne zaman ortaya çıktı biliyor musunuz?

1833’te.

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan edip, Konya’da Osmanlı askerlerini yenince etekleri tutuşan Sultan II.Mahmut İstanbul’un güvenliği sağlamak için bir ferman yayınladı. 

Yani teskere çıkarttı.

Bu teskere sonucunda 5 Nisan 1833 günü Rus Donanmasının Boğazlardan geçip, 15 bin kişilik Rus askerinin Anadolu’ya çıkmasına izin verdi. Hâl böyle olunca da Fransız ve İngiltere hopladı. Kabul etmedi bu durumu.

Osmanlı Devleti onları dinlemeyip Ruslarla Hünkar İskelesi Antlaşması imzaladı. Bu Antlaşmaya göre de Boğazlar İngiltere ve Fransa gemilerine kapatılacak, Ruslar gemilerine serbest bırakılacaktı.

Velhasıl kendi iç isyanımıza karşı koyamayıp yabancı askerleri ülkemize çağırınca Boğazlar Sorunu çıktı.

Bunun intikamı için İngilizler ve Fransızlar da içimizdeki azınlıkları kaşımaya başladı.

Bu kaşımanın sonunu düşünemiyorum bile. Osmanlı’nın sonu oldu çünkü.

Peki, Kıbrıs’ın elimizden nasıl çıktığını biliyor musunuz?

Anlatayım.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında Rus ordusu, batıdan Yeşilköy'e, doğudan da Erzurum'a kadar gelince Abdülhamit İngilizlerden yardım isteyerek Kıbrıs’ı İngilizlere kiraladı. Kendisi sarayından bi zahmet çıkıp Rus Ordusunu durduramayınca İngilizlerden durdurmasını istedi. Onları Kıbrıs’a askerî üs kurmaya davet etti. Kiraladı. Peki İngiltere ne yaptı, Kıbrıs’ta kiracı gibi durmadı. Önce Kıbrıs’a yerleşti, zamanla Mısır’a asker gönderdi. Mısır’a da yerleşti.

Kıbrıs’a ve Mısır’a çöktü daha doğru bir tabirle.

İşte o Mısır’dan yürüyen İngiltere Gazze’yi aldı, Mısır’ı aldı. Arap coğrafyasının elimizden çıkmasına neden oldu. 

Ha, Gazze ve Kudüs demişken, İngilizler Araplarla bir olup Mısır’dan ilerleyince Gazze ve Kudüs düştü. Almanların yüzünden. Çünkü 1913 yılında Padişah V.Mehmet Reşat bir ferman yayınladı, teskere yani. Almanları askerlerimizi ıslah etsin diye teskere çıkarttık. 13 Aralık 1913’te İstanbul’a davet ettik. 

Allah ıslah etsin.

Ne ıslahı kardeşim, Almanların başarısız generallerini Türkiye’ye çağırıp başımıza Mareşal yaptık, kendi ordularımızın başına geçirdik, Suriye’yi, Gazze’yi, Kudüs’ü korumaya gönderdik.

Gazze’yi Kudüs’ü bırak, bölge Kilis’e kadar elimizden çıktı.

Teskere verdiğimiz Almanlar bu yerleri bilerek ve kasten İngilizlere teslim ettiler. Hani Gazze Gazze diyorsun ya, Gazze’yi işte Alman Ordusu için çıkardığımız teskere yüzünden verdik.

Vahdettin mi?

1918 yılında padişah olur olmaz İngilizleri İstanbul’a davet etti, yani teskere verdi, ülkeyi mahvetti.

Sonunda onlarla birlikte kaçıp gitti. Ardından sürgünde İngiltere’ye gitmek istedi, İngilizler kendisini kabul etmedi. Sürün dedi. Teskerenin bir sonucuydu yani bu, boru değildi.

Teskereler devri Kurtuluş Savaşımızla birlikte bitti.

Cumhuriyet döneminde tarihe gömüldü.

Çünkü Atatürk ve İnönü teskere çıkarmadı. Çıkmadı.

Tâ ki Özal’a kadar. Muhafazakar Özal Efendi Saddam’ı devirmek adına Amerika askeri için teskere çıkararak ülkemize davet etti. 1990 yılında İskenderun’dan karaya çıkan Amerikan askeri zırhlıları Diyarbakır üzerinden Kuzey Irak sınırına kadar uzun konvoylar oluşturdu. Hâlâ hatırlarım, İslahiye’den geçen askeri kamyonun penceresinden iki ayağını da çıkartmış Amerikan askerinin şımarık halini. Sanki yardıma değil de, işgale gelmiş gibi.

1990 teskeresiyle Özal Irak Savaşında bir koyup üç alacaktı, üçün birini aldı.

Barıştan öte, Amerikan askerlerinin Kuzey Irak’a yerleşmesine neden oldu. İşte şimdi o tezkere verdiğimiz Amerika’ya,  Musul’dan İskenderun’a kadar uzanan hat boyunca bir Kürdistan koridoru kurmasın diye engel olmaya çalışıyoruz. Askerimizi sınır ötesine gönderip, Kuzey Suriye’de Pençe-Kilit Harekatı düzenliyoruz. Bu teskere yüzünden orada şehit veriyoruz. Kimse demiyor ki bu şehitlerimiz hangi yılda çıkarılan teskerenin sonucu diye.

Teskere mi?

2010’lu yıllarda bu kez Suriye için çıkarttık, ama sonuçta tüm Suriyelileri kucağımızda bulduk. Onları besleyip bakmak zorunda kaldık. Az buz değil yani 13 milyon.

Şunu kabul etmemiz gerekir ki teskere hep savaş öncesi çıkartılır. Savaş için çıkartılır. Bu teskere sözü kulağımıza hoş geliyor ama, bu teskere askerden dönen, avucuna kına yaktığımız, askerliğini bitirip evimize gelince mutlu olduğumuz evlatlarımızın teskeresi değil.

Bu teskere savaş teskeresi. Evine bir daha dönmeme teskeresi. Sağ salim geldiği için boynuna sarıldığımız evlatlarımızın teskeresi değil bu. Şehit olup tabutuna sarılacağımız evlatlarımızın teskeresi bu. Çünkü tarih bunu gösteriyor bize.

Diyeceksiniz ki evel allah bir şey olmaz bize.

Şimdi, yabancı asker sayısına ve kullanım şekline Cumhurbaşkanı karar verecek değil mi? Peki, padişah yetkilerine sahip Cumhurbaşkanı I.Erdoğan(öldükten sonra oğlu Bilal başa geçerse o da II.Erdoğan olacak) ya yanılırsa? Ya kandırılırsa, Ya aldatılırsa?

Erdoğan’ın kendisi demedi mi kardeşim “kandırıldım, aldatıldım” diye. Hem de kaç defa.

Teskere bu şakaya gelmez. Cumhurbaşkanı yanılırsa, hata yaparsa o zaman ne yapacağız?

Zamanı geri mi saracağız?

Bir Cumhurbaşkanı yaverinin Fetöcü olduğu bile anlaşılamıyorken, elin askerinin bilmem neci olduğu nereden anlaşılacak?

Millet olarak şu teskerenin tehlikesini anlamadık gitti vesselâm.

Maşallah,

kıçında tencere miğfer, başında teneke huni, elinde plastik kılıçla uyduruk Osmanlı dizilerini seyrederken, bu teskere yüzünden Osmanlının başına gelenler, bizim başımıza da gelmez inşallah.