Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Türkiye’nin tek çıkış yolu; Ulus Devlet modeli

ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Donald Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack geçenlerde Yunanistan'ın Kathimerini Gazetesi'nden Manolis Kostidis'e konuştu. Sorularını yanıtladı.

“Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” dedi ve İzmir’e de rol biçti.

“Benim için İzmir, Yahudilerin, Müslümanların, Hıristiyanların bir arada yaşadığı, bu toplulukların harmanlandığı bir örnek. Bu tüm dünyada ve Orta Doğu’da olması gereken bir durumdur. Bence Türkiye, tüm bunların merkez noktası olabilir” dedi.

Ayrıca “1919 sonrası ulus-devletleşme modellerinin kendileri için Akdeniz’i dizayn etme açısından bir engel oluşturduğunu söyledi.

Peki Tom Barack bizim bölgemize karışmayı ve bizim Anayasal rejimimize dair rol biçme cesaretini kimden alıyor olabilir?

Tabii ki millet olarak bizden.

Lozan bizim bağımsızlık kimliğimiz değil mi? Evet. Ama hatırlayalım; 1970’lerde Necmettin Erbakan çıktı Lozan için neler söyledi;

“Lozan Antlaşması, Müslümanlığın ortadan kaldırılması için bir oyundur.” dedi.

Bunu söyleyen Erbakan tabii ki bununla yetinmedi. 19 Mayıs 1978 Ulusal Gençlik Bayramı töreninde Anıtkabir’e gitmedi. Anıtkabir’e gitmedi ama, Suudilere koştu adeta. Milli Mücadelede Osmanlı’yı sırtından vuran Suudileri işaret ederek şu cümleyi kullandı;

“Yolumuz Suudilerin yoludur” dedi. Lozan’da aldığımız kimliğimizi reddetmiş oldu.

80’lerde Terör örgütü PKK kuruldu. 1990’lara doğru Turgut Özal başbakan oldu. Federasyondan söz etti.

Ama Federasyon parçalanmanın ilk adımıydı.

Ardından bu kez Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül çıktı. 9 Aralık 1992 günü Ankara Diyanet Vakfı Konferans salonunda Türklük aleyhinde konuştu;

“Ne mutlu Türküm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. İkinci Cumhuriyet, Yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmalarının gündeme gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum..”

1994’te Avrupa Birliği Fener Rum patriği Bartholomeus’u ‘Bizans Devlet Başkanı’ olarak tanımladı. Bartholomeus’da boş durur mu? O da ilk açıklamasında Türkiye’ye yönelik sözler sarf etti.

“Lozan’ı tanımıyoruz” dedi.

Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül hızını alamadı tabii ki, bu kez Posta gazetesine şu demeci verdi;

“Türkiye’de Cumhuriyetin sonu geldi. Kesinlikle Laik sistemi değiştirmek istiyoruz!..”

Ne demek istedi? Nedeni basitti. Biz bu adamları Hacı zannederken, çıkınlarından haçı çıkıyordu.

Bitmedi.

O zamanlar Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da bu konuşmacılardan geri kalmadı ve bir gazeteciyle yaptığı röportajda şu ifadeleri kullanıyordu:

‘‘Türkiye’de 27 etnik grup yaşamakta. Bunların varlıklarının tanınması gerekir. Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır.” “Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler... Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir.”

Derken, bu adamlar iktidara geldiler.

                                               

 1)Cengiz Özakıncı.İblisin kıblesi. Otopsi yayınları.s.223

2)Vural Savaş.Türkiye Cumhuriyeti Çökerken. Bilgi Yayınevi. 3. Basım.s.62..

3)Banu Avar.HangiAvrupa.Remzi Kitabevi.7.Basım.s.312

4)Posta gazetesi.28 Kasım 1995

5)Emin Çölaşan.Hürriyetgazetesi.R.T.Erdoğan ile söyleşi.


3 Kasım 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AKP % 34 oy aldı ve iktidar oldu. Erdoğan ertesi gün 4 Kasım 2002’de Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e mektup göndererek teşekkür etti;

“Bu yardımınız ve ülkeme olan geçmiş dostluğunuz için çok teşekkürler”

Ne demekti şimdi bu?

Erdoğan seçimlerde ABD’den yardım mı görmüştü acaba?

Her neyse. Onu tam bilemiyoruz ama seçimlerden yaklaşık 11 ay önce ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice Türkiye için “İslam Dünyası için Mükemmel bir model” derken, 7 Mayıs 2002 günü ise Paul Wolfowitz’in açıklamaları çıkmıştı gazetelerde;

“Türkiye Müslüman dünyasına örnektir.”

Ve 2 Nisan 2003 tarihinde o günkü Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakanı ColinPowel ile 9 maddelik gizli bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın maddeleri felaketti ama bir tanesi var ki felaket ötesiydi. O da şuydu;

“Af yasası, PKK yöneticilerini de kapsayacak şekilde genişletilecek. Türkiye uygulanacak bir planla federasyona geçecek”

Colin Powel ise şöyle dedi devamında;

“Irak’ta da Türkiye’deki gibi bir İslam Cumhuriyeti olacak ve şeriat Hukuku, Kur’an Hukuku yasaların temel kaynaklarından biri olacak”

Yani özetle laik rejimimiz yıkılacak, ülke parçalanacak, Osmanlı sistemine dönülüp, Arap ülkeleri gibi tarihin tozlu raflarında kaybolmuş rejimlerle sorunların girdabında boğulacaktı Türkiye.

Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu akabinde. Bizden öte elalem pek sevindi. Amerika sevindi. Avrupa sevindi. Yunanlılar bile sevindi. The Times: ”Türkiye’yi İslamcı bir gelecek mi bekliyor?” dedi.

Ama bir kişi daha vardı ki sevinen: “Mustafa Kemal Cumhuriyeti bitmiştir. Çözüm Osmanlı Modelidir” dedi. Bu kişi Abdullah Öcalan’dı. İmralı’daki hücresinden sesleniyordu. Ve bir de Türkiye’ye akıl veriyordu.

CIA Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller çıktı bu kez ortaya. Türkiye’ye ayar verdi; “Kemalizm’e son!. Osmanlı’yla övünün, Fetullahçı olun.” dedi.

Tövbe tövbe.

O da yetmedi, ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi Planlama Dairesi görevlisi ve CIA Türkiye uzmanı Prof.Dr.Henry Baker adında bir yetkili Türkiye’den “Anayasasında değişiklikler yapılmasını, yerel yönetimlerin güçlendirilmesini ve PKK için adam gibi af çıkarılmasını” istedi ve son olarak da şu aşağılayıcı sözleri sarf etti;

”Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK’yı yenemeyeceğini anladı..”

Ve biz bu adamlarla ittifak ettik hep.

Aslında ittifak etmedik, Yönetimimizi teslim ettik. Çünkü onlar dayatıyor, biz uyguluyorduk.

Nisan 2009 ayının ilk haftasında Amerikan Başkanı Barack Obama ülkemize geldi. Ve bir dizi de emirler verdi: “PKK’ya af çıkartılsın, Türkiye İslam ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerine model olsun ve Amerika bu ülkeleri Osmanlı halifeliğine benzer bir sistemle kolayca dizginleyebilsin” dedi.

Maalesef dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Washington’a gitti yine o tarihlerde.

Amerikan Washington Post gazetesi yazarı Jackson Diehl’e bir demeç verdi ve demecinde İngiltere’nin kurduğu Milletler Topluluğu’nu örnek göstererek Türkiye’nin de eski Osmanlı toprakları üzerinde liderlik kurabileceğini söyledi. Gazetecinin açıklamalarına göre Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun hayali “Osmanlı Milletler Topluluğu” idi.

                                              

 6)Kudret Cengiz. Antikemalist Devrim. Pozitif yayınları.s.214

7)Erol Sarial.Büyük Planın iç Aktörleri. Kripto Yayınları. s.302,303,304”

8)Kudret Cengiz. AntikemalistDevrim.Pozitif yayınları.s.198,199

9)Özgür gündem gazetesi.22 Nisan 2003

10)Cengiz Özakıncı.Türkiye’nin siyasi İntiharı.Yeni-Osmanlı Tuzağı.Otopsi Yay..s.15. Amerika’nın CIA Ajanı GrahamFuller’in sözü.

11)Yeniçağ gazetesi,15.Ağustos 2009

12) http://haber.gazetevatan.com/davutoglunun-hayali-omt-osmanli-milletler-toplulugu/345002/30/


Yahu bunları bir vatandaş söylese Devletin mevcut Anayasal rejimi değiştirmekten içeri girer. Ömrü billah müebbet yer. Ama bu adamlar söyleyince bir şey olmuyor. Bilakis sözleri uygulamaya konuyor.

Ha bir de Noam Chomsky çıktı Sosyolog.

Amerika’nın gölge sözcüsü. Şu sözleri söyletince büyük takdir topladı ülkemizde nedense;

“Osmanlı İmparatorluğunun iyi yanlarından biri olan Bölgesel Özerklik noktası çerçevesi içerisinde ve daha geniş federasyonların bir parçası olarak Kürtlerin yaşadığı bölge Özerklik statüsü kazanabilecektir” dedi.

Daha neler neler. Saymakla bitmez. Kimin toprağını kime veriyorlar anlamak mümkün değil. Amerika oradan

bize don biçiyor, biz de burada o donu giyiyoruz.

Şimdi de Tom Barrack çıktı piyasaya. 1919 sonrası Ulus Devlet modelinin kendileri için engel olduğunu söyledi. “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” dedi.

Tamam, onlar ülkemizi yıkmak için çaba sarf ediyorlar ama bizimkilere ne oluyor?

Ne olduğunu hemen söyleyeyim; Eğer sen Amerika’nın yardımıyla iktidara gelirsen, meşruiyetini de Amerika’dan alırsan, elbette Amerika’nın mensubu olursun. Ona çalışmak zorunda kalırsın onun emirlerini uygulamak zorunda kalırsın.

Görüyorsun ya. Emperyalizm bir ahtapot gibi etrafını sarıyor. Onların tek hedefi, senin sahip olduğun Ulus

Devlet modeli. Ve Atatürk’ün sana en büyük armağanı. Onlar, boşuna bu modele saldırmıyorlar. Ulus-Devlet yıkılırsa ülke yıkılır. Sen de altında kalırsın.

Unutma, ülkenin tek çıkış yolu; Ulus Devlet modeli. O yüzden Amerika’dan ve onun Türkiye’deki işbirlikçilerinden ve mensuplarından uzak dur.

Ne demişti Atatürk bir kez daha hatırlayalım; “Efendiler, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,

dervişler, müritler ve MENSUPLAR memleketi olamaz; en doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur.”

                                          

 13)Cengiz Özakıncı. Türkiye’nin siyasi İntiharı.Yeni-Osmanlı Tuzağı.Otopsi Yayınları.15.Basım s.429

14)“Söylev ve Demeçler”Hâkimiyet-i Milliye. 01.09.1925