Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Vahdettin’in ihaneti...

Vahdettin hain miydi değil miydi? Bu soruya bir bakalım.

Vahdettin tahtına düşkün biriydi.

İngilizler 13 Kasım 1918 günü İstanbul’u fiilen işgal edince Vahdettin’e korku saldılar. Artık her şey İngilizlerin elindeydi. Başkente hakim olan İngilizlerin dediği oluyor, yurtsever aydın ve yazarlar tutuklanıyor, Paşalar Ergenekon tertibinde olduğu gibi sorgusuz sualsiz içeri atılıyor, Başbakan Damat Ferit Paşa da Padişah Vahdettin’in emriyle İngilizler kimi isterlerse tutukluyordu.

Çünkü kendi tahtları ve gelecekleri için koca ülkeyi fedâ ediyorlardı.

Çanakkale zaten geçilmişti.

Mondros Ateşkesi'yle ordular dağıtılmış, Türk askerleri evlerine, paşalar ise cezaevlerine gönderilmişti. Kamuoyu fikren mandacılığa teslim olmuştu. İşgal askerleri İstanbul sokaklarında devriye geziyor, Türklerin üzerinde baskı oluşturuyorlardı.

Beyoğlu mu?

Şimdiki gibi değildi tabii ki. Yürüdüğünüzde üst balkonlardan sallanan İngiliz, Fransız Yunan bayrakları alınlarınıza çarpıyordu. Süslü İngiliz taklarının altından geçmeden Beyoğlu’na giremezdiniz. Geçemezdiniz

Gerçi şimdi de Suriyeli'den, Afganlı'dan geçemiyorsunuz ama, neyse, konumuza dönelim.

İşgal ve esaret,  İstanbul’un iliklerine kadar işlemişti. Vahdettin sarayında tir tir titriyordu. Tahtı her an gidebilirdi. Bunun için Başbakan Damat Ferit Paşa ile birlikte oturdular, bir “Protektora Projesi” hazırladılar. Bu proje, Osmanlı Devleti'nin, bir yabancı tarafından korunma projesiydi.

Bu kapsamda Vahdettin, 30 Mart günü Başbakan Damat Ferit’i İngiliz Yüksek Komiser Sir Arthur Caltorphe’ye gönderdi. Damat Ferit, İngiliz Amiral Caltorphe ile görüştü, durumu anlattı; "Vahdettin'in babası Abdülmecit’in İngilizlere dostluk duygusu beslediğini, kendisinin de aynı duygularla yetiştiğini, Padişah Vahdettin'in bugün Osmanlı Hükumetini, İngiliz Devletinin büyüklüğüne teslim etmek istediğini’ söyledi.-

Kendisini, Padişah Vahdettin’in gönderdiğini de ekledi.

Bu sözlere Calthorpe oldukça şaşırdı. Bu resmen teslimiyet anlaşmasıydı. Calthorpe hayatında ilk defa böyle bir teklifle karşılaşıyordu. Damat Ferit’ten daha açık konuşmasını istedi. Bu kez Damat Ferit cebinden bir kağıt çıkardı ve padişahla birlikte hazırladıkları proje taslağını İngiliz amiraline uzattı. Taslakta, başta saltanat olmak üzere Osmanlı Devleti'nin İngilizler tarafından koruma altına almasını isteyen maddeler vardı.

Bu maddeler şöyleydi;

-İngiltere, ülke içerisinde asayişi sağlamak amacıyla gerekli gördükleri yerleri işgal edecek,

-Lüzum görülen yerlere İngiliz müsteşar atanacak,

-Osmanlı ülkesindeki her vilayete İngilizler başkonsolos atayacak ve bu konsoloslar valilere ‘müşavir’ olacak,

-Seçimler bu konsolosların kontrolü altında yapılacak,

-İngilizler maliyeyi kontrol altına alacak,

-Anayasa doğu halkının siyasi eğilimine göre yapılacaktır

Bu resmen sömürge ve teslimiyet projesiydi. Diğer maddeleri anladık ta; son madde neydi biliyor musunuz?

Doğuda bir referandum yapılacak, Kürdistan ve Ermenistan kurulacak.

Buydu.

Ve bunu öneren İngilizler değildi. Vahdettin’in bizzat kendisiydi. Yazışmalar gitti geldi. Sonunda İngilizler buna itibar etmediler. Reddettiler. 3 Nisan 1918 günü verdikleri cevapta diğer müttefikleri olan Fransa ve İtaya ile tam bir mutabakat içerisinde olmadan hareket etmeyeceklerini söylediler. Çünkü İngilizler Mondros Antlaşması'nı Fransızlar'dan habersiz yapmış, aralarına bir soğukluk girmişti. Fransızlar gücenmişti. İkinci bir soğukluk istemiyorlardı.

İtalyanlar da İzmir'in Yunanlılara verilmesinden dolayı İngilizlere kırgındı. Başka arayışlar içerisine girmişlerdi. Ayrıca İngilizler Osmanlı'yı sömürge değil, tamamen ortadan kaldırmak istiyordu.

Vahdettin bunu anlamak istemiyordu.

Bu önerisi Mart-Nisan 1919 aylarında gerçekleşmedi ama, 6 ay sonra gerçekleşti. Vahdettin yine Damat Ferit’i bu kez İngiliz Amiral Sir J.d Robbeck’e gönderdi. Robbeck kimdi biliyor musunuz?

Çanakkale’de on binlerce Türk’ün kanıyla geçmesine izin verilmeyen Kraliyet Donanması amiraliydi. İşte Vahdettin böyle bir adama teklif götürdü.

Mehmetçiğin kanı pahasına vermediği toprakları altın tepside sundu.

6 ay önceki önerisine ilave olarak Anadolu’ya İngilizlerin asker göndermelerini ve İngiliz destekli bir Ordu ile Mustafa Kemal ve Anadolu’nun Türk direnişinin tepelenmesini istedi. Kaynak mı? Hani yırtınıyorlar ya “yalan söyleyen tarih vs.” diye. Yalan değil kardeşim. Celal Bayar’ın anılarında var. “Milli Mücadeleye Giriş” Sayfa 90-91 ve birçok yerde geçiyor. Bu kez öneriyi İngilizler kabul etmiş ve gizli olarak karşılıklı imzalamışlar.

Bu gizli antlaşmayı 1925 yılında Chicago Tribune gazetesinin İstanbul Muhabiri “Damat Ferit’in bir İhanet Belgesi” başlığı ile gazetesine göndermiş.

Ha ayrıca bu anlaşma uygulamaya kondu mu derseniz evet kondu. Adına “Kuva-yı İnzibatiye” denilerek “Muhammedin Orduları” başlığı altında İstanbul’da ne kadar serseri varsa silah altına alındı İngiliz parası ve silahıyla Türk direnişine karşı Anadolu’ya gönderildi.

Ancak başarılı olamadı.

Çünkü Atatürk o vakit Anadolu’da hakimiyeti kurmuş, düzenli Orduya geçmişti. Türk Ordularının karşısında eridiler, kaçtılar.

Vahdettin Çengelköy’de bir köşkte oturuyordu. Bazı Padişahlar vardır, ismi oturduğu yer ile bütünleşir. Abdülhamit ve Yıldız Sarayı gibi. Vahdettin de Çengelköy’deki köşkte oturduğu için köşkün adına da Vahdettin Köşkü denildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri 29 Ekim’de Vahdettin’in köşküne selam durmaya mecbur edildi.

Ben orduya laf etmem. Ordu bizim göz bebeğimizdir.

Ama köşk mü kalmadı koca İstanbul’da? Suyuna kıran mı girdi? Ne biliyim, Topkapı Sarayı'na selama durdursaydınız hiç olmazsa Fatih’in ruhu sevinirdi. Neden özellikle orası? Neden Vahdettin’in oturduğu yer? Bilinir ki Vahdettin sonunda bir İngiliz gemisine binerek ülkeden kaçıp gitmiştir.

Kısaca Vahdettin haindir kardeşim. Hainin önde gidenidir.

O köşkte oturanlar da bir gün, terk edip gidecektir.