Tarikat, tasavvufa dayanır ve yol anlamına gelir. Bu yolda maksat Allah’a varma, ona ulaşma bilincini kavrama ve bu doğrultuda bir yaşam sürdürmedir. Yolun çıkış noktası ve değişmez yasası ise dünyevi olana yüz çevirme, ona aldanmama, azla yetinme, kanaat etme, haz bilincinden uzaklaşmadır. Dini sözlükte bunun karşılığı ise zühd’tür; acı olan şu ki bugün zühdü unutanlardan biri de tarikatlardır. Bu yanıyla tarikatların çoğu kendi tarihlerine ihanet içindedir, yaşamlarından, yaşadıklarından, konvoylu araçlarından biliyoruz.
Konvoylu araç demişken, artık tek başına cemaat olan Cübbeli Ahmet, bir konuşmasında tarikat liderlerine yönelik eleştirilere sert çıkmış ve şöyle söylemişti: “Yok Mercedes’e binmiş, cipe binmiş… Şerefsizler! Adam nereye bindi, indi sana ne.” Bu sözler aynı zamanda ihanetin belgesidir, iddia sahibinin iddiasını bir çöp gibi kullanıp atmasıdır. Kullandığı üslup kimliğini gösterir mi bilemeyiz, Cemil Meriç sözüdür “Üslubun kimliğindir.”
“Sana ne” kısmına gelirsek, elbette meselenin bizimle ilgili bir tarafı var. İnsan yaşadığı çağın tanığıdır, tanıklık doğrusu ve yanlışı ile konuşmayı gerektirir, şahitliğimizle mesulüz biz. Öte yandan farklı toplum kesimlerinin yarattığı bir etki ile şekilleniyor hayat; artık hiçbir şey birbirinden bağımsız ve ayrı değil. Etkileşim kaçınılmaz olduğu için, yaşamına etki eden her şey hakkında herkes söz sahibidir. Sözün meşruiyeti gücünü buradan alır.
?Mesele yalnızca makam araçlarının yarattığı çürüme de değil. Tarikatlar başta olmak üzere dinin kurumsallaştığı nerdeyse her yerde bu çürümeyi görüyoruz ki, asıl vahim olan budur. Zira bu çürümenin kökeni İslam tarihinin erken dönemlerine uzanmasına rağmen, bezirgan din siyasetinin bir türlü önüne geçilemedi. Bezirgan deyince açmak lazım; siyasette, ekonomi de, güç ilişkilerin de hakimiyeti ele geçirmek isteyen ve bunun için dini kullanan güçlerden bahsediyoruz. Bezirgan bunlara denir, din alıp din satarlar. Görünürde din kıyafeti giyseler de yüzeyi biraz kazıdığımızda o kıyafetin altında farklı üniformalar çıkar. Konuşurken ulema olanlar, yaşarken bir anda patrona, ağaya, kapitaliste dönüşürler. Önünde dua kitapları dururken akıllarında banka işlemleri, şirketlerinin çıkarları, para kasaları bulunur. Söyledikleri kendilerini, yaşadıkları hakikati bağlar. Mızrakların ucundaki Kur’an da güya Allah adına açılmıştı ama yolun sonu saltanata çıktı. Muaviye Padişah, Yezid şehzade oldu.
?Sonrası malum. Sıffındaki mızrakların hiç inmediğini söylesek yeridir; o mızraklar tarihin farklı dönemlerinde ve şimdi hep imtiyazlı sınıflar, varsıllar, güç sahipleri için kaldırıldı. Onların dinini, itikadını, inanışını inşa etti, dahası resmi din ideolojisi haline getirdi. Öyle oldu ki, din adı altında bir tür oligarşi yaşadı inananlar. Sarıklısı ve kravatlısıyla bir olup karşılıklı olarak bu düzeni korudular. Birinin varlığı öbürüyle mümkündü çünkü.
?Hüseyin Turan’ın güzel sesinden dinlediğimiz “hak için kurban küp için kavurma” türküsü tam da bu düzeni anlatır. O düzenin asıl ağababaları ise güya diliyle inanır; kıblesi ise midesi, hazzı, nefsidir. Adını koymadığı tapınaklar dünyasında onca putla iç içe yaşar. Bunu da aklınca hadislerle ayetlerle tevil eder meşrulaştırmaya çalışır. Zannedersiniz dini metinler olmasa derviş misali yaşayıp, bir lokma bir hırka ile ömür sürecekler. Oysa görmek isteseler adalet vedayanışma içerisinde yaşayacağı ayet de hadis de vardır. Hud, Bakara, Tevbegibi sureler bu değerlerle ilgilidir. Mesela Bakara 219 “Sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: İhtiyaç fazlasını” diyor. Ruhunuzu kapitalizm esir almamışsa, ihtiyaçlarınızı sınırı bellidir. Gerisi dağıtılacak. Tevazu içinde yaşamak için dinden hüküm arıyorsanız tek başına bu ayet bile yeter. Yeter ki siz isteyin.
?Tabi istediğiniz dünya hayatı ve onun ziyneti de olabilir. Lakin bugün onu alsanız bile ahirette payınıza düşen ateş olacaktır. Bunu ben değil Kur’an söylüyor. Hud suresi böyle kimselerin dünyada ürettiklerinin boşa gittiğini, yapıp ettiklerinin de geçersiz olacağını anlatıyor. Oligarşinin dini bunları anlatmaz haliyle, saltanat günlerinden beri bu böyle.
?Bir bayrama daha girerken saltanat ideolojisinin ortaya çıkardığı din dünyasını hatırlatmak istedim. Dilerim inanç dünyası bu ideolojiden kurtulur,özgürlük, dayanışma, adalet ve paylaşım odaklı bir inancı/yaşamı kendine rehber edinir. Bu bilinçle bayramınızı kutlarım.
Çok Okunanlar
Arda Güler, 6 gollü maçta Real Madrid tarihine geçti!
AKP'nin en düşük emekli maaşı için düşündüğü rakam kulislerden sızdı!
AKP'nin ittifak ortağı MHP'den asgari ücret ve emekli maaşı önerisi geldi
En hızlı fakirleşen ve zenginleşen illeri belli oldu
Şam yakınlarındaki toplu mezarlar görüntülendi!
Athletic Bilbao maçındaki hatanın perde arkası ortaya çıktı!
AKP'nin asgari ücret zammı için düşündüğü oran ortaya çıktı
Mehmet Uçum'dan anadilde eğitim açıklaması
Diyanet’in ABD’deki külliyesinde yok yok!
Bu bütçe insan haklarına aykırı