Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,1666
Dolar
Arrow
36,4475
İngiliz Sterlini
Arrow
46,0756
Altın
Arrow
3441,0000
BIST
Arrow
9.641

Halife Ebu Bekir çocuklarının yaşadıklarını görse ne hissederdi?

Peygambere en yakın isimlerden biri olan Halife Ebu Bekir, yaş olarak da peygambere yakındı. Adıyla ilgili farklı rivayetler var, İslam öncesi dönemde adı Abdulka’be’dir, İslam sonrası dönemde ise Peygamberin önerisi ile adını Abdullah olarak değiştirir. Fakat biz onu Ebu Bekir olarak bildik hep, künyesidir aslında. Yine öyle bilerek devam edelim. 

İfade ettiğim gibi peygamberle oldukça yakındır, arkadaşıdır, dostudur ilerleyen dönemlerde kayınpederi de olur. Kızı Aişe’yi Muhammed Peygamber ile evlendirir. Artık çok daha yakından akraba olurlar. Orta halli bir tüccardır Hz.Ebu Bekir, daha ilk dönemlerden itibaren Peygamberin yanında yer alır. Bir rivayete göre Peygamber ona “Sen Allah’ın cehennemden âzat ettiği kimsesin” (Tirmizî, “Menâ?ıb”, 16) der. Öte yandan Ömer b.Hattab ve Osman b.Affan’la da arası oldukça iyidir. Halifelik seçimlerinde Ömer b.Hattab açıkça seçimini Ebu Bekir’den yana yapmış, o da kendisinden sonra halife olarak Ömer’i işaret etmiştir. Acıdır ki İslam tarihinde kırılma anlarından birine tekabül eder bu durum. Düğmenin yanlış iliklendiği ilk yerdir, katılımcı yönetimler değil, tek adamlığa dayalı halifelikler tercih edilmiştir. Diğer taraftan sonradan halife de olacak olan Osman’la arasının iyi olduğunu biliyoruz. Zira Osman’ın Müslüman olmasında Halife Ebu Bekir etkili olmuştur diyebiliriz. Osman demişken Ömer’in halife adayları arasında seçtiği isimlerden biridir Osman b. Affan. Buradan baktığımızda Ebu Bekir, Ömer, Osman arasında süregelen farklı bir bağ vardır diyebiliriz. Konumuz bu değil tabi. Ebu Bekir sonrasında çocukları ne yaşadı, biraz ona yer vermek istiyorum bu yazıda. Halife’nin ömrünü adadığı, huzurun işaret edildiği, kardeşlik olarak dinin öne çıkarıldığı bir ümmette  çocuklar ne yaşadı, iddialar gerçekleşti mi acaba?

Aişe ile başlayalım dilerseniz. Yukarıda da ifade ettiğim gibi peygamberin eşlerinden biri olan Aişe, peygamber öldükten sonra hiç evlenmez, tıpkı diğer eşleri gibi. Lakin toplumsal yaşamın içinde, politik bir aktör olarak adı neredeyse hiç eksik olmaz Aişe’nin; bu yanıyla peygamberin diğer eşlerinden farklıdır. O kadar ki kırklı yaşlarının başında bir ordu komutanı olarak yollara düşer, yüzlerce kilometre yol gidip savaş alanına varır. Yanında yaşça ondan çok daha büyük olan iki isim vardır: Talha b.Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam. Bu üçlü kuvvetin savaştığı kişi ise dönemin halifesi Hz.Ali’dir. Kuvvetle muhtemel ki pek çok kez aynı sofraya oturmuş, aynı muhabbetin tarafları olmuşlardır; Aişe zaten Ali’nin yengesi konumundadır, o kadar yakındırlar. Lakin Aişe hiç olmayacak biçimde Ali ile savaşmayı tercih etmiş, bunun için öncülük etmiştir. Babası yaşasa bu duruma ne derdi bilemeyiz ama binlerce Müslümanın Basra’da birbirini öldürdüğünü duyunca üzülürdü sanırım. İşte Basra’da kan gövdeyi götürürken Aişe bir devenin sırtında savaş meydanındadır. Onun için Basra savaşı diye değil Cemel vakası diye anılır bu savaş. İdraki bile güç, on bine yakın insanın can verdiği söylenir bu savaşta. Lakin Aişe yaşamaya devam eder, yaşamdan göç etmesine yirmi yıldan uzun bir süre vardır daha. Cennetle müjdelendiği söylenen Talha ve Zübeyr için aynı şeyi söylemeyeceğiz her iki isimde bu savaşta can verir. Dünya gözüyle en son gördükleri şey,  Müslümanlara çevirdikleri ve onların da karşılık verdiği kılıçlardır, ibretliktir haliyle.

Ebu Bekir evlatlarından Muhammed ile devam edelim dilerseniz. Annesi Esma erken bir dönemde  vefat ettiği için küçük yaşta yetim kalır Muhammed. Annesi Esma’nın son yaptığı evlilikse Hz.Ali ile olur. Bu yanıyla Ali’nin üvey evladıdır diyebiliriz, zaten üç yaşından itibaren onun yanında büyür.

Adı hep sıcak siyasetle anılır Muhammed’in. Belki üzerine kitap yazılsa yeridir. Zira otuzuna gelmeden Müslümanlarca feci biçimde katledilir lakin ona gelmeden önce birkaç kelam daha edelim. Müslümanlar arasında huzurun yalnızca bir isimden ibaret kaldığı günlerin içerisinde doğmuş ve öyle yaşamış olan Muhammed, yirmili yaşların ortalarında kendisini halife Osman’ın evini kuşatmışken bulur. Halife Osman’a başkaldıran isyancıların arasında o da vardır. Babası Ebu Bekir açısından ilk şok burada yaşanırdı sanırım. Arkadaş olduğu hatta Müslüman olmasına vesile olduğu Osman’ın kapısında duran isimlerden biri de oğludur. İsyan etmektedir lakin isyana giden süreç de başlı başına bir yazı konusudur. Ebu Bekir açısından hem bu süreç hem de sonuçları şok edicidir. Zira Osman evinin içerisinde dövülerek öldürülür. 

Muhammed ilerleyen yıllarda da hep halife Ali’nin yanında yer alır. Hatta o kadar ki kardeşi Aişe’ye karşı kılıç kuşanır; Cemel vakasında Aişe bir tarafta Muhammed bir taraftadır. Aişe’nin yanında yer alan bir diğer kardeş ise Abdurrahman’dır. İki kardeş bir yanda, bir kardeş diğer yanda birbirlerine karşı savaşırlar. Netice itibariyle her üç kardeş de bu savaşta ölmez fakat Muhammed’i bekleyen feci son oldukça yaklaşmıştır. 

Mısır valiliği sırasında Muaviye kuvvetlerince feci şekilde katledilir Muhammed. Dahası Muaviye’nin komutanlarından Muaviye b. Hudeyc öldürülen cesedi yaktırır. Manzarayı düşünün ateşler için yakılan Ebu Bekir’in oğlu Aişe’nin kardeşi Muhammed’tir. Bırakın huzuru ümmet bazıları için ölüm acı, kan ve gözyaşı olmuştu. Az bir rakamdan değil binlerce insandan bahsediyoruz. 

Son isim olan Abdurrahman ile devam edelim isterseniz. Abdurrahman’ın hikayesi de çarpıcıdır. Lakin bu çarpıcı bu durum daha Müslüman olmadan önce başlar. Şöyle ki babası Ebu Bekir Müslüman olup, Peygamberin en yakınında yer almasına rağmen Abdurrahman Bedir ve Uhud savaşlarında babasına, dolayısıyla Müslümanlara karşı savaşır. Neredeyse bir savaşta baba oğul karşı karşıya gelip birbirine kılıç sallayacaktır ama Peygamber buna izin vermez. Sonuç olarak oldukça geç bir dönemde Mekke’nin ele geçirilmesinden hemen önce Müslüman olur Abdurrahman. 

Biraz önce de ifade ettiğim üzere Cemel vakasında o da Ali’ye karşı kılıç kuşananların safındadır. Kardeşi Muhammed’in yakılarak katledilmesi karşısındaki o ne hissetmiştir bilemiyoruz. Rivayetler farklı çünkü. Diyanet Vakfı tarafından yayınlanan İslam Ansiklopedisi’ne göre bu duruma müdahale etmemiştir. Doğru ise ayrıca düşündürücü bir durum. Babaları açısından durum daha feci tabi, oğlunun biri ateşler içinde katledilirken diğeri müdahale etmiyor. Müslüman toplum ve Müslümanlardan geriye kalan bunlar mı olacaktı!

Nihai olarak Yezid’in tahta  çıkmasından bir süre önce yaşamını kaybeder Abdurrahman. Rivayetlere göre Yezid’in tahta çıkmasına itiraz eder. Hatta bu yönde Muaviye’nin kendisine gönderdiği söylenen 100 bin dirhemi reddeder. Gönderilen bu 100 bin dirhemin yorumunu size bırakıyorum. Doğru ise bu paralar kimin parası kime ve ne adla gönderiliyor. Paralar diyorum çünkü Muaviye şahsında benzer rivayetler olduğunu biliyoruz. 

O günlerden bize kalan bunlar oldu işte. Babaları cennetle müjdelendiği söylenen çocuklar nasıl bunları yaşayabildi, niye böyle olayların içerisinde yer aldılar, niye o günlerin manevi-dini iklimi bu çocukları ve genel olarak toplumu kuşatmadı;  sorgulamak, düşünmek lazım. Sadece o günleri anlamak için değil bugünleri görmek ve yerinde çıkarımlar yapmak için de buna ihtiyacımız var. Zira Halife Ebu Bekir’in çocukları bunları yaşadıysa, ümmet içinde bunları ve daha fazlasını yaşamamak için bir sebep yoktur sanırım. Tarih de, hakikate de bunu söyler bize.