Kaynaklara göre Müslüman olmadan önce şiire meraklı, iyi silah kullanan, güzel konuşan ve okuma yazma bilen biridir Ömer b. Hattab. Öte yandan aynı İslam Ansiklopedisi Ömer ile ilgili şu iki notu da bizimle paylaşmak istemiş: “içkiye ve kadına çok düşkündü.”
Bir rivayete göre İslam Peygamberinin Müslüman olmasını istediği iki önemli kişiden biridir Ömer b. Hattab. Diğeri Ebu Cehil olarak da bilinen Amr b. Hişam’dır. Amr’ın Müslümanlığı kabul etmediğini biliyoruz. Fakat Ömer b. Hattab Müslüman olur. Takvim yaprakları bu sırada yani Ömer Müslüman olduğunda 616 yılını göstermektedir ki, Ömer bu yıllarda otuzunu çoktan aşmıştır. Peygamberliğin altıncı yılında iman eden Ömer’in bu tarihten önce Müslümanlara eziyet ettiği de tarih kitaplarında yazılıdır.
İfade ettiğimiz üzere İslam Peygamberi için onun Müslüman olması çok elzemdir. Nitekim Ömer’in Müslüman olması ile birlikte Mekke toplumu içinde bir kırılma yaşandığı da ifade edilir. Bu kırılma elbette Müslümanlar lehine olmuştur. İslam öncesi dönemde Ömer’in Kureyş adına elçilik görevi yaptığı bilgisini hatırlarsak bu kırılmanın sebebi anlaşılır sanırım. Dönemin etkili isimlerinden biri daha Müslümanlar safına geçmiştir artık.
Ömer’in nasıl Müslüman olduğu bilgisi ise tartışmalıdır. Konu ile ilgili rivayetlerden biri Ömer’in Peygamberi öldürmek üzere yola çıktığı ve fakat Kur’an ayetleriyle karşılaştıktan sonra Müslüman olduğu yönündedir. Rivayetin doğruluğu tartışılır lakin Ömer’in birinci halife seçiminde etkili olduğu akabinde kendisinin halife olduğu bilgisi hepimizin malumudur. Bu da yine onun gücünü gösterir. Dünü de bugünü de güç ilişkilerinden bağımsız okuyamayız. Zira o dönemde başlar halifelik tartışmaları, dikensiz gül bahçesi değildir o yıllar.
Siyasal yapı içindeki gücünün yanı sıra aynı zamanda bir akraba olarak da Peygamberin kayınpederi olur Ömer. Gerek Peygamber döneminde gerekse sonrasında gücünü ve etkisini hep hissettiren bir isimdir. O kadar ki Bedir ve Hudeybiye günlerinde açıkça Peygambere muhalefet eder. Dahası Hudeybiye Antlaşmasına karşı öfkelenir, Peygamberin tutumunu sorgular. Bu Antlaşmanın hükümlerini kabul etmekte zorlanır ve aynı zamanda arkadaşı olan Ebu Bekir’e dönerek Peygamber için "Ey Ebû Bekir, bu zât, Allah'ın hak peygamberi değil midir?" sorusunu yöneltir. Sorunun varacağı yer ise şöyledir: Muhammed hak peygamber karşımızdakiler de batıl ise biz niye bu antlaşmayı kabul ediyoruz? Sonrasında yaptıklarından pişman olduğu söylense de antlaşmaya verdiği tepki kayıtlara böyle geçmiştir.
Yukarıda da ifade ettiğim üzere Ömer bazı konularda Peygambere muhalefet eder öte yandan Peygamber de bazı konularda doğrudan onun fikrini sorar. Bu noktada onun bazı görüşlerinin nazil olan ayetlerle teyid edildiği görülür. Diğer bir ifadeyle Ömer’in düşünceleri ile ayetler birebir örtüşür ki, literatürde buna “Muvâfakatı Ömer” denir. “Şarabın kesin biçimde haram kılınması (el-Bakara 2/219), Hz. Peygamber’in evine gelen kimselerle hanımlarının perde arkasından konuşmasının daha uygun olacağı” (el-Ahzâb 33/53) gibi ayetler bunların başında gelir. Bu ayetlerin sayısı muhteliftir; kimilerine göre bu sayı on beştir kimilerine göre yirmi bir.
Müslümanların ikinci halifesi olan Ömer bu görevde on yıl kalır. Ölümü de Ebû Lü’lüe Fîrûz en-Nihâvendî isimli kölenin elinden olur. Ebu Lü’lüe efendisinin kendisinden fazla ücret aldığını söyleyerek onu Ömer’e şikâyet eder. Halife ise bu şikâyeti kabul etmez. Ertesi gün Ebu Lü’lüe sabah namazında hançerle Ömer’i yaralar ve akabinde de kendini öldürür. Ömer de bu yaranın tesiri ile üç gün sonra dünyadan göçüp gider.
Ömer’in sekiz ya da on evlilik yaptığı bu evliliklerden de ondan fazla çocuğu olduğu ifade edilir. Bu çocuklardan ikisi tarih açısından özellikle çarpıcıdır. Bunlardan biri Ubeydullah b. Ömer’dir. Ubeydullah Halife Ömer’in öldürülmesinden sonra suçlu olmadıkları halde babasını öldüren kölenin kızını veya karısını, olaydan kısa bir süre önce Müslüman olan eski Sâsânî kumandanlarından Hürmüzân-ı Fârisî’yi ve Cüfeyne’yi öldürdüğü söylenir. Bu duruma başta Halife Ali olmak üzere kimi Müslümanlar şiddetle karşı çıkar ve onun cezalandırılmasını ister. Lakin yeni halife olan Osman onu affeder. Böylelikle bir cinayet daha faili belli olduğu halde cezasız bırakılmak üzere tarihin tozlu raflarına kaldırılır. Bu günlerde yetim kalan yalnızca Ubeydullah olmaz. Vicdan yetim kalır, hak-hukuk, insaf, izan yetim.
Yıllar yılları kovalar ve Osman’ın da Müslümanlar tarafından öldürülmesi üzere bu kez halifeliğe Ali geçer. Ubeydullah bu durumdan hiç hoşnut kalmaz dahası öldürüleceğini düşünerek Muaviye saflarına geçer ve Sıffın’da Ali’ye karşı kılıç kuşanır. Ölümü de bu savaşta gerçekleşir. Ömer’in oğlu, Ali askerlerine karşı Muaviye saflarında savaşırken yaşamını kaybeder; çarpıcıdır, belleklerimizdeki yeri önemlidir.
O belleklerde yer edinen bir diğer Ömer evladı ise Abdullah’tır. Abdullah b. Ömer ismi önemlidir zira bazı kritik konularda doğrudan karşımıza o çıkar. Örneğin Halife Osman’a karşı ısrarla görevini sürdürmesi gerektiğini söyler, dahası “bu görevi sana Allah verdiyse o alır” minvalinde sözler sarf eder. Sonuç malum, Osman evininin içinde dövülerek öldürülür. Peki, “böyle mi olmalıydı, Abdullah’ın göstermesi gereken tavır bu mu olmalıydı sorusu” ise bakidir, tartışmaya açıktır.
2630 hadis ile Ebu Hureyre’den sonra en çok hadis rivayet eden ikinci sahabe olan Abdullah, Yezid dahil olmak üzere ölene kadar bütün Emevi halifelerine biat eder. Dahası Emevi halifelerine karşı mücadele eden, itirazda bulunan isimlere de sıcak bakmaz hatta onları da eleştirir. Öyle ki Yezid döneminde gerçekleştirilen Harre katliamı sonrasında Yezid’e olan biatını bozmadığı gibi halifeye muhalefet eden akrabalarını da uyarır. “Biatınızı bozmayın, devlet başkanına karşı çıkan ihanet eder, Harici olur” der.
Abdullah’ın açıkça muhalefet ettiği isimlerden biri de Ali evlatlarından Hüseyin’dir. Tarihi kaynaklara göre Kerbela’ya gitmeden önce Hüseyin’i uyarır Abdullah, yola çıkmaması konusunda ısrar eder “dünyevi olanı değil ahireti” seç der. Her ne kadar Kerbela sonrası ortaya çıkan genel durumdan ve Müslümanların halinden memnun olmasa da, Hüseyin bahsinde ortaya koyduğu tavır tarih yapraklarında çoktan yerini almıştır.
Bir rivayete göre Peygamberin "Benden sonra bir peygamber gelseydi bu Ömer olurdu." (Tirmizî, Menakıb, 48.) dediği rivayet edilir. Ömer’in halifelik tartışmalarıyla anılması, akabinde bir köle tarafından öldürülmesi ve çocuklarının ibretlik yaşamları bu rivayetle birlikte düşünüldüğünde durum çarpıcı bir hal alıyor. Öte yandan rivayetin doğru olmaması da ayrı bir vahamet, o da başı başına ayrı bir yazı konusu.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza