Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

İntihar, İnsan ve Dünya

Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ederken tanıdığı iki kişinin intihar ettiğini söyledi. İkisi de orta yaşlarda ve evliymiş. İkisinin de çocukları varmış. Sebeplerini konuştuk biraz. “Birisinin epeyi borcu varmış, ödeyemeyeceğini düşünmüş” dedi. Diğerini sordum “o da boşanmak üzereymiş, fakat kendisi boşanmak istemiyormuş” diye cevap verdi. Bu arada bugün aramızda olmayan o iki kişi de erkekmiş.

Huzursuzluğun kitabında, Pessoa şöyle der: “Dün tütüncüde kasiyerin intihar ettiğini söyledi. Zavallı, demek ki varmış! Onu hepten unutmuştuk oysa, tanımayanlar kadar biz tanıyanlar da. Yarın daha da çok unutacağız. Bir ruhu varmış meğer..”

Zaman geçerken insanın üstünde nasıl bir üzüntü, acı, keder ya da mutluluk, sevinç kalıyor, kaldıkları onda nasıl bir etki bırakıyor bilinmez. Dil konuşur ama ancak kalp bilir yaşananları. Bu yanıyla her insanın ayrı bir yolculuğu, hikayesi, yaşanmışlığı var. O yaşanmışlığın bir biçimde sonuçları oluyor. İntihar da bunlardan biri belki. Çıkmaz sokakların, güne hasret gecelerin, borçların, ayrılıkların, yoksulluğun, dinmez kaygıların ve daha pek çok derdin sonunda varılan nokta belki de. 

Şu ifadeler Kierkegaard’a ait: “Bugünlerde intihar eden hiç kimse gözü dönmüş bir şekilde intihar etmiyor. İlk adımı atmadan önce o kadar ince eleyip sık dokuyor ki resmen düşüncelerle nefesi kesiliyor..”

TÜİK rakamlarına göre 2024 yılında Türkiye’de 4460 kişi intihar etmiş. Kaba intihar hızı (her 100 bin kişideki intihar sayısı) açısından en yüksek orana sahip il ise Karaman olmuş. Diğer bir ifadeyle en yüksek intihar oranı Karaman’da gerçekleşmiş. Bu ili sırasıyla Bartın, Aydın, Tunceli ve Burdur izlemiş. En düşük intihar hızına sahip şehirler ise Sinop, Ağrı, Rize, Amasya ve Giresun olarak kayıtlara geçmiş.

2011-2023 yılları arasındaki intihar oranlarının analiz edildiği bir makaleye göre  Türkiye’de intiharların genç ve yetişkinlik dönemlerinde arttığı, erkeklerde kadınlardan daha fazla görüldüğü, benzer biçimde evlilerde bekârlara, boşanmışlara ve eşini kaybedenlere oranla daha fazla yaşandığı; sosyal ekonomik açıdan gelişmiş bölge ve şehirlerde intihar oranlarının daha fazla gerçekleştiği gibi sonuçlara ulaşılmış. 

Yine 2002-2019 yıllarını kapsayan bir inceleme neticesinde intihar edenlerin %70,11’inin erkek, %29,89’unun ise kadın olduğu belirlenmiş. Bir başka veri ise eğitim seviyeleriyle ilgili. Ortaokul, lise ve yükseköğretim mezunlarında intihar oranlarının gittikçe yükseldiği belirtiliyor. Buna karşılık en çok ilkokul mezunlarının (%33,94) intihar ettiği de başka bir veri olarak kayıtlara geçmiş.  

Yukarıda aktardığımız üzere erkeklerin kadın nüfusa göre intihar oranı oldukça yüksek. Diğer ülkeler için de aynı durumun geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Buna göre 34 ülkede yapılan bir çalışmada intihar edenlerin %80.1’inin erkek, %19,9’unun ise kadın olduğu belirlenmiş.  

Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Tolga Köskün’ün bu noktada söyledikleri önemli. Köskün’e göre erkekler, yaşadıkları psikolojik sorunları dile getirmekte ve yardım almakta ciddi zorluk yaşıyor. Bunun temelinde ise toplumsal erkeklik normları yatıyor. Şu sözler Köskün’e ait:  “Toplum erkeklere güçlü, duygularını göstermeyen, her durumda kontrolü elinde tutan bireyler olmayı öğretiyor. Bu da erkeklerin kırılganlıklarını saklamasına ve ruhsal sorunları bastırmasına neden oluyor.” 

Yine Köskün’e göre erkeklerin yaşadığı depresyon, anksiyete ve stres bozukluğu gibi rahatsızlıklar genellikle fark edilmiyor. Akabinde ciddi sorunlar baş gösteriyor. “Erkekler” diyor Köskün, “genellikle öfke, saldırganlık ya da içe kapanma şeklinde tepkiler veriyor. Bu belirtiler, klasik depresyon belirtileri gibi algılanmadığı için çoğu zaman gözden kaçıyor.” 

Sosyolog Funda Şerbet ise konuya şöyle yaklaşıyor. “Toplum, erkeklerden aileyi geçindirmesini, ekonomik yükleri üstlenmesini ve güçlü olmasını bekliyor. İşsizlik, ekonomik krizler, iflas gibi durumlar erkeklerde kimlik ve itibar kaybı hissine yol açıyor. Bu da çaresizlik ve umutsuzluğu besleyen en önemli faktörlerden biri.”

 2021 yılında Aydın Valiliği, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesinin ortak çalıştığı intihar vakaları komisyonunda görev alan Şerbet’e göre kırsal bölgelerde erkek intihar oranları daha yüksek. Bunun sebebi ise tarımda yaşanan ekonomik sıkıntılar, borçlanma ve sosyal yalnızlığın erkekleri daha kırılgan hale getirmesi. Yine Şerbet’e göre aile içi çatışmalar, boşanmalar ve madde bağımlılığı gibi etkenler de intihar riskini arttırıyor. 

Yani insan bir anda intihar etmiyor. Ölüm zamana yayılıyor. Yöresine yurduna, sağına soluna baktığımızda bir şekilde acıyla karşılaşıyoruz.

Acı..

Rilke, ölümüne çok yakın bir zamanda yazdığı bir mektupta şunu sorar.. "Ama biz, belli bir acı düzeyinden sonra, hâlâ biz miyiz..?"

Öyle miyiz sorusu tartışmaya açık elbette. Bu soru aklımızda kalsın, ben dünya istatistikleri ile devam etmek istiyorum. Buna göre dünya üzerinde her yıl yaklaşık 740 bin kişi intihar ediyor. Bu ortalama her 43 saniyede bir ölümün gerçekleştiğini söylüyor bize.  Yine benzer verilere göre dünyada her dakika dört erkek ve altı kadın intihar girişiminden dolayı yatarak tedavi görüyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi erkek intihar oranları kadınlara göre daha yüksek aynı şekilde erkeklerin intihar girişimleri kadınlara göre üç kat daha fazla ölümle sonuçlanıyor. 

Dünyanın en yüksek intihar oranına sahip ülkesi ise Lesota. Bu ülke Afrika da yer alıyor. İki buçuk milyona yakın nüfusuyla oldukça yoksul bir ülkeden bahsediyoruz. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ülkede her yıl 100 bin kişiden 87,5'i yaşamına veriyor. Dünya Nüfus İncelemesi'nin 2022 raporuna göre, Lesoto'daki kadınların yüzde 86'sı cinsiyete dayalı şiddete maruz kalmış. Dünya Bankası ise her 5 gençten ikisinin çalışmadığını ve eğitim almadığını ifade ediyor. Basında yer alan haberlere göre ülkenin tek bir psikiyatri birimi var o da, 2017’den bu yana psikiyatrist çalıştırmıyor. 

Lesota’da Grup terapi seansları düzenleyen Lineo Raphoka, "Çoğunlukla tecavüz, işsizlik, ölüm nedeniyle kayıp gibi durumlar yaşıyorlar. Uyuşturucu ve alkol kullanıyorlar. Ailelerinden, arkadaşlarından veya sahip oldukları herhangi bir ilişkiden yeterli desteği alamıyorlar" diyor. Nihai olarak ülkenin milletvekillerinden Mokhothu Makhalanyane’nin söyledikleri de çok çarpıcı: "Ruh sağlığı bir salgın haline geldi"  Lesota da tek bir gereğe işaret ediyor: Acı..

Hep söylenir ya “dünyanın hali hal değil.” Tam da öyle. Kıtlıklar, iç savaşlar, emperyalist planların sonrasında ortaya çıkan doğrudan saldırılar ya da vekalet savaşları ve tabi kapitalizmin insani olmayan boyutlarda ortaya çıkardığı gelir dağılımı adaletsizliği, yoksulluk, yoksunluk gibi sorunlar bir bunalım çağına girdiğimizi haber veriyor. İşte bu yüzden 21.yüzıla “Goleman Depresyon Çağı” deniliyor. Zaten Dünya Sağlık Örgütü de çok önceden 2020 yılında tüm hastalıklar içinde depresyonun birinci sırayı işgal edeceğini söylemişti. 

Şimdi o yıllardayız işte.

Tutunamayarak, salgınla, yoklukla, yalnızlıkla, yoksunlukla, odalara hapsedilerek, yalnızlaştırılarak, şiddet görerek, görülmeyerek ayakta kalmaya, yaşamaya çalışıyoruz. Tükenmenin, çırpınmanın, kalabalıklar içinde duyulmayan ses olmanın bir diğer adıdır belki de intihar. Gerçeklerle yüzleşmemiz için sonucu görmemiz gerekiyor sanırım. Keşke o sonuca değil nedenlere odaklansak.