Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Kutsal metinlerden siyaset kürsüsüne Tanrı

Tanrı konuşur mu? Konuşuyorsa söyledikleri ne kadar politiktir? Ya konuşan gerçekten Tanrı değilse?

Geçtiğimiz haftalarda 12 Punto ekranlarında yayımlanan Açı Farkı programında yazar Talha Hakan Alp ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sohbetin bir yerinde konu “Tanrı’nın Politikleşmesi” kavramına geldi. Kavram, yalnızca dinî grupları değil, toplumsal yapının kendisini anlamak açısından da son derece zihin açıcıydı.

Tanrı’nın politikleşmesi denildiğinde genellikle akla, dinin siyaset tarafından araçsallaştırılması gelir. Oysa mesele bundan daha derindir. Çünkü kutsal metinlere baktığımızda Tanrı, insandan doğaya, topluma, geleceğe ve iktidara dair pek çok konuda doğrudan söz alır. Bu yönüyle Tanrı, yalnızca metafizik bir varlık değil; aynı zamanda norm koyan, düzen öneren ve sınırlar çizen politik bir özne gibi görünür.

Örneğin köleliğe ilişkin ayetler, Tanrı katında köleliğin meşruiyetini ve sınırlarını ortaya koyar. Kadın–erkek ilişkilerine dair hükümler, toplumsal cinsiyet düzenine dair açık bir çerçeve sunar. Diyanet mealine göre belirli aşamalardan sonra “kadınları hafifçe dövebilirsiniz” ifadesi de bu bağlamda Tanrı’nın toplumsal ilişkilere müdahalesinin bir örneğidir. Bu tür örnekler çoğaltılabilir.

Yani Tanrı, karşımızda durur ve konuşur. Dolayısıyla yarın bir devlet kurulduğunda, bu kuralların politik düzenin parçası hâline gelmesi mümkündür. Nitekim tarih boyunca teokratik devletlerin sırtını dayadığı en güçlü meşruiyet kaynağı da burası olmuştur.

Ancak mesele yalnızca İslam’daki “konuşan Tanrı” ile sınırlı değildir. Çok tanrılı inançlardan Yahudiliğe, Hristiyanlıktan modern dini hareketlere kadar Tanrı, yaşamın hemen her alanına dair söz söylemiştir.

Yehova Şahitlerine göre Tanrı, insanlara askerliği reddetmelerini öğütler; şiddetin karşısında durur. Bahailere göre Tanrı, kadın–erkek eşitliğini savunur ve bilime özel bir önem atfeder. Hristiyanlık içindeki Hutterler ve Amişler ise Tanrı’nın özel mülkiyete karşı olduğunu, zenginliği onaylamadığını düşünür. Nitekim İsa Peygamber’in bu konudaki sözleri de açıktır.

Bütün bu örnekler, Tanrı’nın kendi hâlindeki politikliğini gösterir. Fakat kavramın işaret ettiği daha sarsıcı bir gerçek daha vardır: Tanrı’yı konuşturan insanlar.

Tarih boyunca her dinden, her inançtan on binlerce insan Tanrı’yı kişisel, mezhepsel ya da kurumsal çıkarları için siyaset kürsüsüne çıkarmıştır. Tanrı adına düşünmüş, Tanrı adına konuşmuş, hatta kendi yazdığı metinleri Tanrı yazmış gibi sunmuştur. Bu noktada artık konuşan Tanrı değil, Tanrılaştırılmış insandır.

Konuşan gerçekten Tanrı değilse, insan kendini Tanrı’nın yerine koymuş demektir. Peki, insan buna neden cesaret eder?

Çünkü Tanrılaşan insan, mutlak bir güç elde eder. Görüşlerini tartışmaya açmadan dayatabilir, itirazı daha başlamadan bastırabilir. İktidarın kaynağı Tanrı olarak gösterildiğinde, bütün sözler hükümsüzleşir; insan Tanrı karşısındaki yerini bilerek susar. İşte bu yüzden tanrılaşan insan, toplumun karşısına “Tanrı silahı” ile çıkar ve savaşın seyrini bir anda değiştirir.

Günümüzün tanrılaşan insanları, Mısır firavunları gibi açıkça “Ben Tanrı’yım” demez. Yalnızca Tanrı adına düşünür, Tanrı adına konuşur, Tanrı’ya söyletir. Kalemi Tanrı’ya tutturur; kitabın yazarı Tanrı olmasa da kaynağı Tanrı olarak gösterilir. Böylece aynı anda hem kul hem Tanrı olarak yaşayabilirler. Soran olursa kuldurlar; konuşmaya başladıklarında ise insan olmadıkları kolaylıkla anlaşılır.

Peki Tanrı, yaşama ve insana dair susabilir mi? Bu, derin ve açık bir sorudur. Kendi adıma Tanrı’ya dair soruların olduğu yerde susmayı tercih ediyorum. Ancak susmak, soruların varlığını ortadan kaldırmaz.

“Tanrı’nın Politikleşmesi” gerçeği, hem geçmişi hem de bugünü anlamak için güçlü bir ışık sunuyor bize. Yeter ki önce karanlıkla yüzleşelim. O zaman ışık zaten kendiliğinden yerini bulacaktır.