Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Şairler ve dertleri

Deniz Gezmiş idam edildikten sonra ondan geriye Bertolt Brecht, Ahmed Arif ve Mehmet Fuat’ın kitaplarının yanı sıra İngilizce, Almanya sözcük kitapları ile bir de kendisine ait bir cep defteri kalıyor. O defterde Deniz’in bir şiiri de karşımıza çıkıyor. Son dizeleri şöyle:

“Tutulmuşsa gece

Kapkara yollar

Sıcacık bir sevgi sunmayacak mıyım

İnsanlara?

Bakmayacak mıyım yarınlara?

Seslenmeyecek miyim 

İnsanlara?”

Bir söz sanatı olarak şiir duyguyu yakalamaya çalışıyor elbette. Hasreti, sılayı, sevinci, hüznü ve kimi zaman eşitliği, kavgayı, sınıf gerçekliğini, toprağı, ez cümle yaşama dair bütün dertleri mısralardan süzülen bilgelikle ortaya koyuyor. Onun için “bir dava” uğruna yola çıkan insanların yolunun şiirle, edebiyatla kesişmemesi pek olası değil. Ruhsuz, soğuk düşüncelerle yola çıkılmıyor çünkü, yoldaşlıklar da öyle kurulmuyor. Bundan sebep şair ve yazarların yolunun “yoldaşlık” hanına düşmesi, bu handan payını alması olası bir ihtimaldir. Nitekim yaşadığımız topraklar bile bu ülkede kalemlerin ne acılar çektiğini, hangi baskı ve sürgünlere maruz kaldığını anlatır. Hiç kuşkusuz bunların başında yine Deniz’in çok sevdiği Nazım Hikmet ve Ahmet Arif gibi şairler gelir. 

Öte yandan geçmişten bugüne yine pek çok kalemin milletvekili olarak Meclis sıralarında yerini aldığını biliyoruz. O isimlere geçmeden önce Murat Belge’nin anıları ile devam etmek istiyorum.

12 Mart günleridir. Murat Belge, arkadaşı Mehmet Sönmez aracılığıyla THKP-C’ye yakınlaşır. Ve bu süreçte iki arkadaş dönemin şair ve yazarlarından örgüt için para toplar. Belge’nin aktardığına göre Edip Cansever ve Turgut Uyar anılan örgüte düzenli olarak aylık para yardımında bulunur. Hatta Turgut Uyar bir yerde para yardımının da ötesine geçen bir öneride bulunur.

Şöyle ki bir yemek sırasında Murat Belge bir bağlamını bularak Turgut Uyar’a yayınlamadığı şiirlerinin çoğaltılabileceğini bunun için kendilerinin yardımcı olabileceğini söyler. Bunun üzerine Turgut uyar THKP-C’yi kastederek Belge’ye döner ve "Senin bu insanlarla bir bağlantın mı var?" der. Belge ise “yok canım, ne ilgisi var” yanıtını verir ve devamında konuşma daha çarpıcı bir hal alır.

Çünkü bir süre sonra Turgut Uyar odadan çıkar ve nihayetinde elinde bir tabancayla geri döner. "Bak, bu benim askerlikten beylik tabancam." diye başlar sözlerine. Sonra tarihe geçecek şu cümleler dökülür dilinden: “"Ben çok iyi banka soyarım, kimsenin de aklına bile gelmez!" Malum o günlerde başta THKPC olmak üzere siyasal örgütler “banka soygunları”yla da gündemdedir.  

Cansever’i anmışken yazdığı şu dizeleri hatırlamamak olmaz: 

Ölü mü denir

“Ölü mü denir şimdi onlara

Durmuş kalbleri çoktan

Ölü mü denir şimdi onlara

Kımıldamıyor gözbebekleri

Ölü mü denir peki

En büyük limanlara demirlemiş

En büyük gemiler gibi

Kımıldamıyor gözbebekleri.”

Cansever’in bu dizeleri hangi duygularla kaleme aldığı, hangi ruh halinden yola çıkarak sözcüklere hayat verdiği ve düşüncelerini bu dizelerle ölümsüzleştirdiği tarihin malumudur artık. Tıpkı Yaşar Kemal’in şu dizelerinde olduğu gibi:

“Ulaş benim gülüm güzel

İnsanlığım yolum güzel

Kardeş sen öldükten sonra

Vallah billah ölüm güzel.”

Şiirin kokusunu duyunca o bahçeden ayrılmak kolay olmuyor haliyle. Benzer duygularla kaleme alınan dizelerle devam edelim o vakit.

Atilla İlhan ile başlayalım:

“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı”

Bu da Can Yücel’den:

“Canların gözü yaşta,

Aklı idamlık yoldaşta,

Yeşil ölümle dalaşta

İkindiyin saat beşte”

Ahmet Erhan’ın oğlunun adı Deniz’dir. Ve bu ismin bir anlamının olduğunu bir şiirinde oğluna şu sözlerle dile getirir: 

“Oğlum unutma adını,

sana boşuna konulmadı o” 

Oğlunun Deniz Gezmiş gibi olmasını ister. Şu dizeler de şaire aittir: 

“Kardeşliği, cesareti ve yanılgıyı

Oğlum unutma adını

Tarihe karşı yürüyen bedenleri hatırla.”


Şiirin bahçesinden çıkmak; dostluğu, sevdayı, direnişi, hasreti, güneşi ve baharı bırakmak kolay değil lakin Arkadaş Zekai’nin şu dizeleri ile bahçeye veda edelim artık.

Aşkla Sana şiirine şöyle başlıyor şair:

“alnını

dağ ateşiyle ısıtan

yüzünü

kanla yıkayan dostum

senin

uyurken dudağında gülümseyen bordo gül

benim kalbimi harmanlayan isyan olsun

şimdi dingin gövdende

uğultuyla büyüyen sessizlik

bir gün benim elimde

patlamaya sabırsız mavzer olsun”


Şimdi gelelim Meclis sıralarındaki yazarlara..


O yazarların bazılarının isimleri şöyle: Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Memduh Şevket Esendal, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadir Karasosmanoğlu, Fuat Köprülü. Bu isimlerin hepsi CHP sıralarından vekil oluyor. Yalnızca Köprülü hem CHP hem Demokrat Parti vekilliğinde bulunuyor. Yine Halide Edip Adıvar,  Arif Nihat Asya, Samet Ağaoğlu, Faruk Nafiz Çamlıbel Demokrat Parti sıralarından Çetin Altan ise Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili oluyor. Bu arada unutmadan sonraları “sıkı İslamcı” olarak karşımıza çıkacak olan Necip Fazıl Kısakürek’in de vekil olmak CHP’ye başvurduğunu ancak onay çıkmadığı için CHP’li olamadığını biliyoruz. 

Bir bildiğimiz daha varsa, o da şu: Kalemin sevdaya, aşka, kavgaya, dine, kutsala, kısacası cümle mahlukata ve yaşanmışlığın bütününe dair söyleyecekleri oldu, olacak. Çünkü yazmak biraz da dert ile mümkündür. Yazarın, şairin çözülemeyen düğümlerle, gidilemeyen yollar, ulaşılamayan amaçlarla bir derdi vardı. O dert duygu olmuştur, yüreğin ortasında sıkışan bir nefes; hatırladıkça sızlanan bir yara olmuştur. Bunun derdi devası ise kağıda dökülmekle gösterir kendini. Elbet dert bitmez, şifası da gelmez belki ama can nefes alır, zihin prangasından kurtulur, duygular bir mevzi bulup yer edinir kendine. Az şey değildir bunlar.

Şairden, duyarlılıktan, kalemin uğrak yerlerinden bahsedip de yazıyı şiirle bitirmemek olmaz. O vakit kapanış dizelerini de Rıfat Ilgaz’a bırakalım: Buyurunuz:

“Yollar kesilmiş alanlar sarılmış

Tel örgüler çevirmiş yöreni

Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende

Benden geçti mi demek istiyorsun

Aç iki kolunu iki yanına

Korkuluk ol”


 https://t24.com.tr/yazarlar/murat-belge/cemal-sureya-edip-cansever-turgut-uyar-can-yucel-sair-dostlarim,40001