Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6207
Dolar
Arrow
34,8656
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4914
Altın
Arrow
3046,0000
BIST
Arrow
10.058

Şeriat gelirse müslümanları kim kurtaracak?

"Başlığa bakınca, soruyu bugün üzerinden yanıtlayacağımız gerçeği ortaya çıkıyor. Lakin olayın oldukça eskilere dayanan bir tarihi de var. Zira klasik anlamda “din devleti” olarak ilan edilen Şeriat gelince Müslümanların hayatı çoktan tehlikeye girmişti. Şöyle ki kadim tarihte pek çok insan “makbul Müslüman sayılmadığı” için fetvalarla yargılanmış, dahası bir tür Müslüman engizisyonluğu bile kurulmuştu."

Öte yandan yine tarih boyunca Müslümanlıktan kimin ne anladığı hep farklı olduğu için, Müslümanlar arasındaki çatışmalar da yine dini söylemler üzerinden kendini göstermiştirdi. Örneğin Halife Ali ve grubu, Muaviye ve askerlerini Müslüman olarak görmüyordu. Öte yandan karşı tarafın görüşü de bundan çok farklı değildi. Dahası Hariciler Ali’yi “küfre düştüğü” bahanesiyle hançerleyip öldürdüler. Aynı gün aynı gerekçeyle Muaviye ve Amr b.As’a da suikast düzenlemek istediler ama onlar bundan kurtuldu. Düşünün daha ilk zamanlar bunlar, lakin ümmet aradığı huzuru o günlerde de bulamamıştı. Zira din ne idi, menfaat ne, saltanat ne, rant ne hepsi birbirine karışmıştı! 

İtikadi tartışmalara girmiyorum bile.

Neredeyse yüzlerce yıl bu ve benzeri tartışma ve çatışmaların içerisinde geçti. Mezhepler arasında kavgalar çıktı, Bağdat sokakları bu  kavgalarla dolu taştı. 

En son Almanya’ya gittiğimde duydum, cemaate göre mescitler, camiler ayrılıyormuş. 

Bu durumun son örneğine geçtiğimiz günlerde güzide yurdumuzda da denk geldik. Kamuoyunda Ebu Hanzala olarak bilinen Halis Bayuncuk ile eski Diyanet görevlisi İhsan Şenocak kafir olma konusunda karşı karşıya geldiler. İşin esasında her ikisi de “şeriatı” savunuyordu ama “kafirler” konusunda durum hiç de öyle değildi. Şöyle ki, Bayuncuk’a göre Hamas bile seçimlere girdiği için küfre düşmüş dolayısıyla kafir olmuş oluyordu. İhsan Şenocak’a göre bu kabul edilecek bir durum değildi. Seçimlere girmek, kamu bürokrasisinde görev almak insanı küfre düşürmezdi. Aksine bu görüşü savunmak ancak “tekfircilik” ile açıklanabilirdi.

Dolayısıyla muhatabına şöyle seslenmişti Şenocak:

“Hamas’a “kafir” diyenin davası Tevhid değil,Tekfirdir.” 

Öte yandan Bayuncuk ile karşı karşıya gelen sadece Şenocak’da değildi. Cübbeli de bu noktada Bayuncuk’u eleştiriyor ve onun oy kullanan insanları müşrik olmakla itham ettiğini söylüyordu. Nihai olarak Bayuncuk’un özellikle Şenocak’a yanıtı sert oldu öncelikle onu “jurnalcilikle” suçladı. Sonra şöyle devam etti: 

“Hayatım boyunca düşmanın mert olanına saygı gösterdim. Senin dünkü “İsrail Türkiye’ye girerse bunları dinleyenler İsrail’in yanında yer alır” ifadeni görünce, jurnalcilikten öte ahlaksız bir adam olduğuna ve aşağılanmayı hak ettiğine kanaat ettim.”

Anlayacağınız ortalık yangın yerine dönmüştü. Zira bu isimlerin arkasında yüzlerce aile ve onların da hitap ettiği binlerce, on binlerce insan var. Şimdi mesele şu; bugün laiklik olmasaydı Bayuncuk, Şenocak ve Cübbeli Ahmet devlet idaresi konusunda yine farklı düşünecek, şeriatın kime hangi cezayı öngördüğü ile ihtilafa düşeceklerdi. İşin daha feci yanı belki birileri şeriat mahkemelerinde yargılanacak, din adına onlarca yıl hapis cezasına çarptırılacaktı. Yani bugün onları zindandan kurtaran, en azından bu noktada  çok eleştirdikleri laiklikti. 

Laik bir ülkede itikadi görüş ayrılıklarından ziyade farklı hükümlerle suçlar cezalandırılır, ötesi bu cezaların kaynağı da beşeri hukuka dayandırılır. Oysa örgütlere göre değişen “şeriat” devletlerinde durum öyle mi? Cezalar din ve Tanrı adına kesilir, mahkumiyet beşeri hukuka göre değil din adına verilir. Dolayısıyla Müslümanken durduk yere kafir olabilir, tarikat mensubu olduğunuz için şirk içerisinde günahkar ilan edilebilirsiniz. Şirk de zaten adı üstünde Tanrı’ya şirk koşmak. Varın görün halinizi!

Ebu Hanife, Buhari, Taberi, Hallac-ı Mansur gibi pek çok isim, tarihi çark içerisinde “din” adına pek çok günahla itham edilip, pek çok cefaya maruz kaldılar. Hallac’ı parça parça ettiler mesela. Sonuç olarak diyeceğim Şeriat gelirse Müslümanları kurtaracak bir mekanizma yok maalesef. Şeriat gelirken, fetvalarla, örgütlerle değişen itikadi hüküm ve cezalarla, durduk yere insanı dinden çıkaracak hükümlerle gelecek. 

Şeriatın gelip gelmemesi bir yana lakin yaşanan tartışmalar, bu gerçeği en yalın haliyle ortaya koymakta. 

Ülkenin Cumhurbaşkanına gelince “şovmenlik değil din adamlığı yapın” manasında sözler sarf etti bu süreçte. Adres malumdu belki ama çağrı tam olarak öyle değil. Zira burada yapılacak birincil çağrı laikliktir. Zira Müslümanları itikadi farklılıklarına göre kabul eden sigortadır laiklik, laf olsun diye değil, Müslümanların da yaşamları güvence altına alınsın diye laiklik çağrısı yapılır. Tarihin söylediği bu hakikati, yaşananlar da doğrulamaya devam ediyor.