Ünlü İslam Filozaflarından El Kindi “Bir şeyin ticaretini yapan onu satar, sattığı ise artık kendisinin değildir. Kim din ticareti yaparsa onun dini yoktur!” der. Buradan da anlıyoruz ki dinin ticarete alet edilmesi bugüne has bir konu değil. Öte yandan sözün ışığı baki, bugün yaşananları anlamak adına tam da bu söylemden yola çıkmak gerek.
Başlayalım o vakit.
Din, inananlar açısından kutsal olanın deneyimlenmesini, kutsala ilişkin pratiklerin yaşanmasını içeren bir yol, Tanrı’ya bir tür bağlanma halidir. Bağlıları açısından tam da bu nedenle saygın bir yerde durur. Çünkü din, Tanrı’yla kurulan köprünün adıdır. Bu yanıyla hiçbir şekilde dünyevi olana alet edilemez, birilerinin ikbal ve kariyer basamağı olarak görülemez. Bu en hafif tabirle din sömürüsüdür, sömürgenin de dini olamaz. Buradan Kindi’yi hatırlarsak, tacirin dini yoktur, en nihayetinde onun derdi din ticaretedir.
İyi ama bugünün tacirlerine göz yummak, dahası onlara destek vermek, yanlarında durmak bir tür kolektif ticarete girmez mi? Böyle kişiler “dindar” olabilir mi? Ve bir ikinci soru, büyük tacirlerin yanında duran sıradan kimseler ya da ulufe karşılığı hizmet görenler bu durumun farkında değil mi?
El Cevap: Kestirmeden yanıt verelim çoğunlukla farkındalar. Fakat şöyle bir durum var. Bu kitle büyük tacirlerin din simsarlığını bilmekle birlikte, içinde bulundukları “günahkar” ortamdan kurtulmak için sürekli başka bir “düşman” yaratıyor, zihinlerini o düşmanla meşgul etme yoluna gidiyorlar. Böylelikle vicdanlarını bir şekilde rahatlatırken, öbür taraftan da büyük tacirleri farklı sebeplerle desteklemeye devam ediyorlar.
Din sömürgenleri elbette bu süreçte sözünü ettiğimiz kitleleri ekonomik olarak desteklerken öbür taraftan da tüm propaganda süreçlerini kullanıyor. Zira sahip olduklarını korumak için o kitlelerin desteğine ihtiyaçları var. Bu yanıyla ele geçirilen büyük “ganimetin” oransal anlamda önemsiz bir yüzdesini bu kitlelere pay ediyorlar. Asıl büyük paylaşım ise yukarılarda oluyor: Piramidin en tepesinde kabile şefi var; onu oligark gruplar, işbirliği içinde hareket eden sermaye çevreleri ve diğer varsıl çeteler izliyor.
Burada bir ikinci duruma da açıklık getirelim. Kindi’nin de sözünü ettiği tacirler kelimenin tam manasıyla gerçekten dinsizler mi ya da onlar bu durumu kendilerine nasıl kabul ettiriyorlar?
Dinsizlik meselesi ile başlayalım isterseniz: Dinsiz değiller bağlı oldukları din var elbette. Zaten çoğunlukla kültürel bir dini dünyanın içinde dindar ailelerden dünyaya geliyorlar. Hem kimliklerinde hem de sözlerinde mensubiyetlerini taşıyorlar. Ve fakat bu kimselerin derin, imani, felsefi ve ahlaki bir bağlılıkları ve mensubiyetleri vaki değil. Onların dile getirmedikleri esas bağlılık güce, paraya, iktidara yönelik; tam da bundan sebep asıl Tanrıları da bu saydığımız olgular. Çünkü neredeyse bütün mesailerini, zihinsel telaşlarını, planlarını bunun için ortaya döküyorlar. Aksi düşünülemez; insan ruhunu nereye dönerse kıblesi de orası olur.
Gelelim ikinci soruya: Peki bu durumu kendilerine nasıl kabul ettiriyorlar? Çünkü bu duruma zamanla alışıyor, sahip oldukları konforun, paranın, gücün büyüsünden uyanmak istemiyorlar. Pek tabi onlar da edindikleri servetin üstündeki suçları, yenilen hakları, çiğnenen yasaları biliyorlar; paylarına düşen günahın farkındalar ve fakat bu noktada bile isteye günaha bulanmış lüks hayatları seçiyorlar. Çünkü dönüşüyorlar; kişilikleri, karakterleri buna uygun bir yapıya evriliyor, utanma eşikleri başta olmak üzere bütün eşikleri aşıyorlar. Zaten bu sınırlar aşılınca geriye pek bir şey kalmıyor.
Burada söylediklerim tamamıyla bir saptama olarak görülmelidir. Yoksa duygusal bir mevziden söylemiyorum bunu. Utanma bilmemek, dün ak dediğine bugün kara demek, sürekli kendisiyle çelişmek, bütün rakamlara rağmen büyük ülke söylemlerini bırakmamak hepsi gözleme dayalı olgular. Böyle bir kişilikle yaşıyorlar; sürdürdükleri yaşam için bu kişilik tipi şart. Öyle değil mi: Her hayat kendi kişiliğini yaratıyor.
Din, tam da içeriden çözülür ve yıkıma uğrarken, dini değerler sözünü ettiğimiz sömürgen ve destekçilerinin eliyle bir bir ortadan kaldırılırken yaratılıyor işte “öteki” düşmanlar. Onun için sömürgenlerin yarattığı dünyanın amigoları sürekli olarak “din düşmanı” sözünü bir sakız gibi çiğnerken dönüp kendilerine ve efendilerine bakmıyorlar. Zira biliyorlar ki, “din düşmanı” dedikleri onların can simidi. Ancak onlar sayesinde içinde bulundukları durumu hem kendilerine hem de mahallerine kabul ettirebilirler. Dilleri değil ama çıkarları aynen şöyle söylüyor: “Yaşasın Din Düşmanları.”
Çok Okunanlar

Erdoğan'ı tek bir isim geride bırakıyor!

Teröristbaşı Öcalan'dan açılım komisyonuna 'uyarı'

Uraloğlu'ndan sonra Şamil Tayyar da erken seçim için tarih verdi!

‘Türkiyeli’leştirmek!

Erdoğan CHP’den neyin 'Kefaretini' ödemesini istiyor?!

Gazeteler, İYİ Parti'nin Birinci Vazifen Mitingi'ni nasıl gördü?

Ser-AR Araştırma'nın anketinden Erdoğan ve Bahçeli'ye kötü haber

AKP'de Erdoğan'ın yeniden adaylığı için yapılan plan kulislerden sızdı!

IBAN üzerinden para gönderenler dikkat: Artık zorunlu olacak

Hatay'da korkutan deprem!