“Din nedir?” sorusuna yine aynı adı taşıyan kitabının bir yerinde şöyle yanıt verir Tolstoy: “Din, ne belirli bir zamanda gerçekleştiği varsayılan bazı tabiatüstü olaylara dönük bir defalık inanç, ne de bazı ibadet ve ayinlerin gerekliliğine duyulan bir inançtır. Din, insan ile ebedi hayat ve Tanrı arasında akla ve çağdaş bilgiye uygun olarak kurulan ve insanlığı mukadder hedefine sevk eden bir ilişkidir.”
Dünyanın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Lev Tolstoy’un dine dair bu vurgusu oldukça önemli ve bu derecede de tartışmaya açık elbette. Zira dünden bugüne dinin farklı bakış açılarına muhatap olduğunu ve tartışıldığını biliyoruz. Tam bu noktada Tolstoy gibi büyük bir zihnin süzgecinden süzülerek karşımıza gelen bu fikirler, sözünü ettiğimiz tartışmaya katkı sunacak bir içerik taşımakta.
Peki, Tolstoy bu düşüncesini nasıl açıyor, neden dinin önemine inanıyordu?
Soruya yazımız içinde yanıt vereceğiz ama ona geçmeden önce Tolstoy’un yaşamını da hatırlayalım isterseniz. Çünkü yaşamın izleri düşüncelerin şekillenmesinde etkilidir.
Tüm zamanların en etkili ve en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Tolstoy varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 9 Eylül 1828 yılında dünyaya geldi. İki yaşındayken annesini dokuz yaşındayken de babasını kaybeden Tolstoy’u kardeşleri ve halaları büyüttü. Beş kardeştiler, ailenin dördüncü çocuğuydu Tolstoy. Halaları ise dindardı.
Çocukluğundan beri okumaya ve araştırmaya merakı ile bilinen Tolstoy, gençlik dönemlerinden itibaren farklı öğretileri araştırmaya başlar. Yine bu dönemlerde karşılaştığı bazı durumlardan dolayı artık kiliseye gitmeyi bırakır. Yirmili yaşlarda orduya katılan ve yine bu süreçte Avrupa’da bir seyahate çıkan Tolstoy, bu dönemde gördüklerini ve yaşadıklarını da unutmayacaktır.
Öyle ki bu dönemde hem savaşın acımasız sonuçları ile tanışmış hem de halkın yaşadığı büyük yoksulluğa tanıklık etmiştir. Şahit olduğu olayların neticesinden olsa gerek büyük yazar kırklı yaşlarının başında derin bir ahlak krizi yaşar. Bu kriz aynı zamanda ileride yaşayacağı ruhani bir “uyanışı” da beraberinde getirecektir. Öte yandan o artık düşünsel anlamda “anarşizm” yolunda ilerleyen bir yazar olarak da karşımıza çıkar. Tam o yıllarda arkadaşı Vasily Botkin'e şöyle yazar: "Gerçek şu ki, Devlet yalnızca sömürmek için değil, her şeyden önce vatandaşlarını yozlaştırmak için tasarlanmış bir komplodur ... Bundan böyle, hiçbir yerde hiçbir hükümete hizmet etmeyeceğim."
Büyük yazarı gençlik dönemlerinden itibaren etkileyen diğer sarsıcı gelişmelerse kardeşlerinin ölümü ile ortaya çıkar. Önce çok sevdiği kardeşi Dimitri, sonrasında diğer kardeşi Nikolay hastalanır ve yaşamını kaybeder. Her iki ölüm de Tolstoy’u derinden sarsar; büyük yazar hayatı ve onun anlamını sorgulamaya başlar. Bu arada ölümün sarsıcı ve soğuk yüzü ilerleyen yıllarda da Tolstoy’un yakasını bırakmaz. O kadar ki, beş çocuğunun da ölümüne tanıklık eder ve bu ölümler de onda ayrı bir iz bırakır.
Ellili yaşlara geldiğinde ise gerek karşılaştığı olaylar gerekse de düşünsel serüveni itibariyle dine tekrar geri döner Tolstoy. Lakin bu kez özellikle kiliseyi ve kurumsal din anlayışını oldukça sert ifadelerle eleştirir. Ona göre kurumsal din anlayışı ne dini ne de dinin değerlerini, özünü temsil etmektedir. Aksine Ortodoks din zihniyeti, insanlara kötülük etmekte ve onları dinden soğutmaktadır. Bu noktada şunları söyler Tolstoy: “Din uluları, bilginler ve ruhban sınıfı yalnızca bütün dünyayı kendi otoriteleri altına almak için uğraşmaya başladı; bunun için insanları birbirlerini öldürmeleri, birbirlerini soymaları için silahlandırdılar.”
Yine kiliseye yönelik sert eleştirilerini bir yerde şöyle ifade eder yazar: “Gerçekte, hiçbir din, meseleleri kilise Hristiyanlığı kadar akla ve çağdaş bilgiye bu kadar ters şekilde ve fikirlerini bu kadar ahlaksızca vazetmedi.”
Malum olacağı üzere Kilise bu tonda eleştirileri kabul etmeyecek ve ölümünden dokuz yıl önce 1901 yılında Tolstoy’u aforoz edecektir. Büyük yazar artık aforoz edilmiş bir “dindardır.”
Dindar dedim zira Tolstoy dini oldukça önemsemekte ve hatta “aklı başında bir insanın dinsiz yaşayamayacağını” düşünmektedir. “Çünkü” der Tolstoy “aklı başında insana ne yapması gerektiği ve neyi önce neyi sonra yapması gerektiğini belirlemek için ihtiyaç duyduğu rehberi sadece din verir."
Evet, ona göre din, insan hayatına rehberlik eder. Dolayısıyla insanın yaşamla kurduğu bağın adıdır din. Bu anlamda yeryüzündeki bütün insanlar İsa Mesih’in öğretisini yerine getirirse, Tolstoy’da refaha kavuşacaktır. Bu derecede bir inanmışlığı vardır yazarın.
Bununla birlikte dinin toplum hayatı içindeki etkisini zayıf görür Tolstoy. Buna sebep olansa daha öncede belirttiğimiz üzere kurumsal, yani egemen din pratiğidir. Bu pratik dinin gerçek değerlerini yani özünü tahrip ederek, kutsal olanın toplumsal varlığını ortadan kaldırmıştır. Sözünü ettiğimiz pratiği hakim kılansa azınlık bir gruptur ve bu grup gerçekte “dini olana” inanmamaktadır.
“Onlar” der Tolstoy, “sadece inanıyormuş gibi yaparlar, çünkü kitleleri yerleşik hayat düzenine bağlamak için bunu gerekli görürler.”
Peki, kitleler bu noktada ne yaşarlar, din ile kurdukları ilişki nedir? Bu soruya da şöyle yanıt verir: “Kitleler, atalet yüzünden yerleşik din biçimlerine sarılsa dahi, onların yaşamlarını artık dini gerçekler değil, örfler, adetler ve devletin kanuni düzenlemeleri yön verir.”
1910'da Tolstoy Çiftliği adında bir ashram –(Hinduizm’de inziva ve yoksullar evi) kuran ve sosyalist görüşlerden de etkilenerek servetini köylülere dağıtan Lev Tolstoy, seksen iki yaşında aramızdan ayrılırken bugün insanlığa ders olacak bir hayat bıraktı. O hayatın sayfalarında sade bir yaşam, şiddet ve mülkiyet karşıtlığı, kutsal olanın anlamı ve değeri, insani erdem gibi pek çok kıymetli görüşün yer aldığını ve bu düşüncelerin insanlaşma sürecine katkı sunduğuna aldığımız nefes kadar şahidiz. Işığı eksik olmasın.
Kaynaklar:
Tolstoy/ Din Nedir?
İldar Yunusov- Kerami Ünal/ Dini Değerler Ekseninde Lev Nikolayeviç Tolstoy’un Toplumsal Birlik Arayışı
Kenan SEVİNÇ/ ANLAM ARAYIŞI VE DİN İLİŞKİSİNE DAİR BİR VAKA ANALİZİ: LEV TOLSTOY
Çok Okunanlar

Türkiye ve CHP üzerinde 'Mühendislik'!..

Gürsel Tekin sessizliğini yandaş medyaya bozdu

Dilan Polat ve Engin Polat'ın evdeki kavgası kamerada!

Anıtkabir açıklaması yanlış aktarıldı

Gürsel Tekin'den çelişkili açıklamalar!

Gürsel Tekin polis eşliğinde binaya girdi!

Tolstoy ve Din

Hedef gösterilen Manifest grubundan beklenmedik hamle

İzmir'de karakola saldırı: 2 polis şehit, 6 yaralı

Manifest grubunu hedef alan Fulya Öztürk'e tepkiler çığ gibi!