Hemen her alanda uzmanlığının dışında konuşan birilerinin karşımıza çıktığı günümüz dünyasında, özellikle sağlık konusundaki bilgilerin fütursuzca paylaşımı en çok hastalara zarar veriyor.
Tıpta “hastalık yok, hasta var” ve “önce zarar verme” ilkesi, ne yazık ki ya yeterince ciddiye alınmıyor ya da unutuluyor! Son dönemde “mış gibi” yapan ve uzmanlardan rol çalan bir kesim, 3 günde uzmanlaştığı alanda binlerce kişiyle engin bilgilerini paylaşır hale geldi. Bunu rahatlıkla yapabiliyorlar çünkü eskisi gibi kimse artık tecrübeye, bilgiye saygı duymuyor.
Sağlık alanında emek verenlerin dert yandığı konuların başında bu, “işi uzmanına bırakmama” meselesi geliyor. Zira hangi toplantıya ve sohbete dahil olsak asıl konuya gelmeden önce “iş bilmezler”in hastalara nasıl verdiğini dinliyoruz.
Hafta başında “Kanser Savaşçıları Derneği” tarafından gerçekleştirilen “Üçlü Negatif Meme Kanserinde Hasta Yolculuğu” araştırmasının sonuçlarının açıklandığı toplantıda yine bu konuyla ilgili önemli mesajlar verildi. Uzmanlığı olmayan kişilerin ya da “Hastalığı nasıl atlattım?” diye videolar çeken hastaların bazen haddinden fazla kafa karışıklığı ve tedaviyi bırakma düşüncesi yaratabildiği, bazen de gereksiz umut verebildiği anlatıldı.
Kanser hastalarının bilgilendirilmesi / bilgi edinmesi bıçak sırtı konulardan biri.
Bu konunun bir başka boyutu da şu ki; hastalara yetecek ve yetişebilecek sayıda tıbbi onkoloğumuz yani kanser uzmanımız var. Ancak uzun süredir hastanelerde devam eden randevu sistemindeki sorunlar ve kısa muayene süresi nedeniyle hastaların bir kısmı, bilgi arayışını doktorundan değil farklı kaynaklardan gidermeye çalışıyor.
ERKEN TANIDA DAHİ DAHA AGRESİF SEYREDEBİLİR
Asıl konuya gelirsek; üçlü negatif meme kanserinde doğru bilgilendirme neden önemli?
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre tüm dünyada yılda 19.3 milyon yeni kanser vakası görülürken, bu rakamın 2040 yılında 30 milyonun üzerinde olması bekleniyor.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise dünya genelinde yaklaşık olarak her 6 ölümden biri, Türkiye’de ise her 5 ölümden biri kanser nedeniyle gerçekleşiyor. Meme kanseri, dünyada kanser türleri içerisinde kadınlarda görülme sıklığı ve ölüm oranlarında ilk sırada yer alıyor.
Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri tiplerinden üçlü negatif meme kanseri (TNBC) ise genç kadınları hedef alması nedeniyle ayrı bir öneme sahip. TNBC alt tipi, küresel ölçekte tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10-15’ini oluşturuyor.
DOĞRU ZAMANDA TEŞHİS İÇİN FARKINDALIĞA İHTİYAÇ VAR
Üçlü negatif meme kanseri sıklıkla genç kadınlarda ve 50 yaşından önce teşhis edilmesine karşılık, diğer meme kanserlerinin çoğunda tanı yaşı 60 yaş üzeri. Türkiye’de ise TNBC ortalama tanı yaşı 44 - 50 arasında değişiyor.
Üçlü meme kanseri 20’li yaşlarda görüldüğü için taramalara takılmıyor. Kimi zaman yanlış bilinenler ve ihmaller bu genç yaştaki gruba hastalığı “konduramama”ya yol açıyor. Bu da kanser gibi hayati bir hastalıkta vakit kaybı demek.
Doğru zamanda teşhisin konulabilmesi için duyarlılık ve farkındalığa ihtiyaç var. Sosyal medyadan bilgi almadan, hatta bilgi kirliliğine maruz kalmadan önce STK’ların ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak çalışmalar yapması gerekiyor.
Kanser Savaşçıları Derneği Başkanı Belma Kurdoğlu Akgün de yaptıkları araştırmanın toplumda farkındalık yaratacağına inanıyor.
AİLEDE KANSER ÖYKÜSÜ ÖNEMLİ BİR ETKEN
Hızlı bir şekilde büyüme eğiliminde olan bu kanser tipinde, teşhis edildiği anda yayılmış olma olasılığı daha yüksek. Yine tedavi sonrası nüks riski; özellikle akciğer, beyin ve karaciğer olmak üzere vücudun diğer bölgelerine yayılma olasılığı yüksek olarak nitelendiriliyor.
Kanser tedavisinin kişiye özel bir planlamayla sürdürülmesinin önemi büyük. Tedaviye başlamadan önce metastaz olup olmadığı, hastanın yandaş hastalıkları, ilacın dozu, hangi aralıklarla verileceği gibi kriterlerin gözetilmesi gerekiyor.
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, üçlü negatif meme kanserinin diğer meme kanseri tiplerinden hastalık seyri ve tedavi yanıtı açısından farklılıklar gösterdiğini belirtiyor. Yani standart bilgi ve yaklaşımlar bu kanser alt tipinde geçerli olmayabilir. Prof. Sönmez şöyle devam ediyor:
“Üçlü negatif meme kanseri hastaları genellikle genç ve önemli bir kısmında ailede kanser öyküsü olan kadınlardan oluşur. Hastalığın genç yaştaki kadınlarda geç evrede teşhis edilmesi ve agresif seyirle ilerlemesi nedeniyle hastaların yenilikçi tedavi seçeneklerine hızlı erişimi daha da önemli. Bu süreçte hastaların hekimleri tarafından detaylı ve doğru şekilde bilgilendirilmesi şart.”
EMPATİ YAPMAYIN, İŞİ UZMANINA BIRAKIN
Hastaların, konunun uzmanı olmayan kimseler tarafından oluşturulan, özellikle sosyal medya kaynaklarından tedavi yöntemleri aramasının, tanı ve tedavi süreçlerinde telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlara yol açabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Özlem Sönmez’in çağrısı şöyle:
“İnsanlar, sosyal medyada gördüğü en kolay bilgiye inanmak istiyor. Oysa kimsenin tedavisine göre yorum yapılmamalı. Bir Youtuber çıkıp ‘kanseri şöyle yendim’ diye videolar yayınlıyor. Ama bir süre sonra bakıyorsunuz ki hayatını kaybetmiş. Sosyal medyada herkes kendi hikayesini anlatıyor ama hastanın bir süre sonra kaybedilmesi diğer hastaların umudunu kaybetmesine yol açıyor. Bu nedenle hastalığınızı ve anılarınızı paylaşmayın diyoruz.
Hastalığın tedavisi ve takibi için mutlaka tıbbi onkoloji uzmanına başvurulmalı. Hastaya ayrılan vakitte sıkıntı var ama aslında Türkiye’de medikal onkoloji alanında hekime erişim sorunu yok. Ülkemizde bu alanda çalışan tıbbi onkoloji uzmanlarının bilgi seviyesi en üst düzeyde. Hastaların Tıbbi Onkoloji Derneği’nin web sitesi gibi doğru bilgi alınabilecek referans kaynaklara başvurması sağlanmalı.”
Prof. Dr. Sönmez’in bir uyarısı da meslektaşlarına; “Her doktor tıbbi onkolojinin alanına giren konularda konuşmamalı. Bu empati yapmak değildir. İşi uzmanına bırakmak lazım.”
TOPLUM YETERİNCE BİLİNÇLİ DEĞİL
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Sert ise yaptıkları araştırma sürecinde üçlü negatif meme kanserinin teşhisi için toplumda yeterince bilinçlenmenin olmadığı, hastaların tanı alma ve tedavi konularında önemli bilgi eksikliklerinin bulunduğu, tedavi sürecinde yaşanacakları öngöremediği, tanı ve tedavi süreçlerinin hastanın ve ailesinin yaşamında zorluklara neden olduğu gibi bulgular elde ettiklerini vurguluyor.
Prof. Dr. Sert’in araştırmada elde ettiği bazı bulgular şu şekilde:
* Hastaların başvurdukları sağlık kurumuna göre tanı alma süreleri değişkenlik gösteriyor.
*Genç yaş ve ailede kanser öyküsü olmaması teşhis konulma süresinin uzamasına neden oluyor.
*Hastaların tanı alma sürelerinin uzaması tedavi süreçlerini güçleştiriyor.
*Tedavinin başlamasıyla birlikte hastalar kemoterapi sürecinde güçlük/ağrı, halsizlik, beslenme sorunları, psikolojik sorunlar yaşayabiliyor.
*Tedavi sürecinde özel hastane ve kamu hastanelerinden hizmet alanların yaşadıkları süreçler farklılaşabiliyor.
*Maddi zorluklar hastalığın her evresinde hastayı ve hasta yakınlarını doğrudan etkiliyor.
* Kanser tedavisinde kullanılan yenilikçi tedavi seçeneklerine erişimde sorunlar yaşanıyor.
*Tanı ve tedavi hakkındaki bilgi ve bilgilendirilme eksiklikleri hastalarda kaygı ve endişeleri artırıyor.
*Hastalığı konusunda doğru bilgiye ulaşamayan veya eksik bilgilendirilen hastalar internetten bilgi edinme yoluna gidebiliyor.
Çok Okunanlar
Beşar Esad'ın nasıl kaçtığı ortaya çıktı
Gelinim Mutfakta 11 Aralık puan durumu: Bugün hangi gelin birinci oldu?
BEDAŞ 11 Aralık'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Bir köfte markası daha ifşa edildi
Günlük burç yorumu: 11 Aralık Çarşamba günü hangi burçlar için güzel geçecek?
'Batı Kürdistan' kimin olacak? - I
Fenerbahçe - Athletic Bilbao maçı ne zaman, saat kaçta? Muhtemel 11'ler
Meslek meslek 2025 maaş artışı: Öğretmen, doktor ve polis ne kadar alacak?
Japon deprem uzmanı Türkiye’deki 4 tehlikeli bölgeyi açıkladı!
Meteoroloji uyardı: Gece yarısından itibaren etkili olacak!