Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,7146
Dolar
Arrow
34,8403
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5397
Altın
Arrow
3015,0000
BIST
Arrow
10.042

TUS’ta boş kalan kontenjanlar ve sağlığımızın geleceği

Geçen haftanın en çok tartışılan konularından biri de Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonuçlarıydı.   

2024 TUS 1. Dönem yerleştirme sonuçları bir kez daha gösterdi ki son yıllarda görülen “cerrahi branşlardan kaçınma” tercihi yine değişmedi. Bilindiği gibi tıp fakültelerinden yeni mezun olanlar yıllardır cerrahi branşları tercih etmiyor, üstelik geçmişte en popüler olan branşların kontenjanları artık boş kalıyor. 

Bu yıl yakın zamanda yapılan bazı tıp kongrelerinde de hekimlerin gündemini tercih edilmeyen uzmanlık dalları oluşturdu. Gerek kadın hastalıkları ve doğum doktorları, gerekse beyin cerrahları artık genç meslektaşlarının malpraktis (hatalı tıbbi uygulama) davaları nedeniyle bu branşları istememesinden yakındı.  

ÇOCUK SAĞLIĞI EN AZ TERCİH EDİLEN BRANŞLARDAN

Pediatri yani çocuk sağlığı ve hastalıkları ile çocuk cerrahisi alanında yeni bir eşiğe gelindiğini gösteren son TUS sonuçları, aynı zamanda sağlık sisteminin geleceği hakkında alarm niteliğinde bir tablo ortaya koydu.  

İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümünde açılan 30 kontenjanın 28’i boş kaldı, yine çocuk cerrahisi bölümü için açılan 6 kontenjandan sadece 1’i tercih edildi. Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde açılan 15 kadronun tamamı, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde açılan 6 kadronun tamamı ve yine Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde açılan 13 pediatri kadrosu boş kaldı.

Tablo böyle olunca, ileride çocuklarımızı emanet edeceğimiz çocuk hekimlerinin ve cerrahlarının bulunamayacağı yönünde endişeler dile getirildi. Acil hekimlerinin ve cerrahi branşların şiddete daha fazla maruz kalınmasına yönelik meslek örgütlerinin sürekli tekrarladığı uyarı, “Gelecekte eğer bu sorunlar çözülmezse hastalarımız kendilerini ameliyat edecek, iyileştirecek cerrah bulamayacaklar. Çünkü bir vakada hekime açılan tazminat davalarında istenen tazminat oranı hekimin bir ömür boyunca kazanamayacağı kadar yüksek oranlarda olabiliyor” yönünde. 

Halbuki bu endişe de öngörü de yeni değil. 

Hekim örgütleri ve uzmanlık dernekleri yıllardır konuya dikkat çekip Sağlık Bakanlığı’nı uyarmasına rağmen bakanlık, hekimlerin sorunlarını dikkate almak yerine göz ardı etmeyi seçti. Son 10 yılda sorun daha da derinleşti.

Peki 10 – 15 yıl öncesine kadar TUS’ta en yüksek puanı alanlar kardiyoloji, kadın doğum, çocuk, genel cerrahi, beyin cerrahisi gibi branşları seçiyordu. Nasıl oldu da bu branşlar neredeyse hiç tercih edilmeyenler haline geldi? 

Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, bu sorunun başlangıç noktasına giderek sorumuzu şöyle yanıtlıyor: 

“Bu durum yaklaşık olarak 2002 yılında uygulanmaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin yarattığı kışkırtılmış sağlık politikaları sonucu şikayet ve şiddetin artması ile başladı. Uzun yıllardır malpraktis yasasının çıkmaması, gelir ile birlikte tazminat oranları arasındaki orantısızlık özellikle cerrahi branşların tercih edilmemesine neden oldu.

Oldukça endişe verici bir durum olarak plastik cerrahi, kulak burun boğaz, göz hastalıkları haricinde diğer cerrahi branşlarda kontenjanların en az yarısı tercih edilmiyor. Bunun sonucunda da başta çocuk sağlığı ve hastalıkları olmak üzere çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi, kardiyovasküler cerrahi, genel cerrahi, ortopedi, kadın hastalıkları ve doğum gibi cerrahi branşlar geri planda kaldı.”

GENÇ DOKTORLARDA MESLEĞE YABANCILAŞMA GÖRÜLÜYOR

Genç mezunların bir kısmı yurt dışında kariyer arayışındayken, kimileri mesleğini hiç yapmadan ilaç firmalarında çalışmaya başlıyor. Zorlu ve uzun bir tıp eğitiminin ardından genç doktorların umutsuzluğu, küskünlüğü görülmemiş şekilde artmış görünüyor. 

Doç. Dr. Ökten mevcut durumu şu sözlerle anlatıyor:

“Genç mezunlar haklı olarak yurt dışını tercih ediyor. Çünkü şikayet ve şiddetin çok artması, ekonomik ve özlük haklarındaki gerileme, çalışma koşullarının ağırlığı, malpraktis davaları, eğitimin giderek niteliksizleşmesi, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal kriz hali, geleceğe dair güvensizlik, yurt dışında çalışma ve yaşam koşullarının daha iyi olması yurt dışına gidilmesini artıran temel nedenler. Bu durumlar özellikle umutsuzluğu artırıyor, tükenmişlik sendromuna yol açıyor. Mesleğe yabancılaşma ve artık mesleği yapmama isteği ağır basıyor. Bu durum artık kronikleşmiş durumda. İktidar ve Sağlık Bakanlığı tarafından çok ciddi bir düzeltme olmazsa bu durum yani mesleğe küskünlük, yabancılaşma, tükenmişlik ve kronikleşme giderek artar.

Ülkenin ihtiyaçlarını ve istihdam politikasının zaten Sağlık Bakanlığı yapar. Ülkenin aile hekimine mi yoksa uzmana mı ihtiyacı var. Hangi uzmanlık alanında eksiklik var. Bunların ayrı ayrı analiz edilmesi ve ona göre bir politika yapılması gerekir. Ancak bakanlık bunların hiçbirini yapmıyor. Toptancı zihniyetle hareket ederek asistan sayısını iki kat artırarak sanki sadece uzman açığı varmış gibi seri halde uzman yetiştirmek istiyor. Oysa ki bizim ihtiyacımız uzman açığından ziyade aile hekimi açığıdır.”

HASTANELER ARASINDA TERCİH FARKLILIĞININ NEDENLERİ 

TUS’taki tercihlerde hastaneler arasında da farklılık görülebiliyor. 

Şehir hastaneleri; çocuk branşındaki iş yükünün tıp fakültelerine göre fazla olması, poliklinik ve kliniklerin çok yoğun olması, nöbetlerin ağır geçmesi nedeniyle tercih edilmiyor. Ancak cerrahi branşlar için durum tam tersi. Doç. Dr. Ali İhsan Ökten bunun nedenini de şöyle açıklıyor: 

“Öncelikle şehir hastaneleri veya diğer Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastaneleri özellikle cerrahi branşlar açısından daha cazip, çünkü vaka sayısı çok, pratik yapma imkanı daha fazla. Bir diğer neden Şehir hastanelerinde döner sermaye geliri daha iyi. O nedenle TUS kazanan hekim arkadaşlar öncelikle şehir hastaneleri veya Sağlık Bakanlığı’na bağlı diğer eğitim ve araştırma hastanelerini tercih ediyorlar. Bu durumda tıp fakültelerin tercih edilme oranları düşük kalacak. Oralar da zaten asistan az alıyor, tercih edilmeyince asistan sayıları daha da azalıyor. Bu durumda orada çalışan arkadaşların iş yükü daha da artıyor. Bazen arka arkaya asistan kadrosu açılmıyor veya asistan tercih etmiyor. Bu durumda o kliniğin kapatılması bile gündeme gelebiliyor. Bunun örnekleri daha önce Urfa Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaşandı. Dokuz bölüm kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.

Öncelikle çocuk sağlığı ve hastalıkları, beyin cerrahisi, genel cerrahi, kadın doğum gibi branşlarda acil önleme ihtiyaç var. TTB ve uzmanlık dernekleri bu durumu Tıpta Uzmanlık Kurulu ve Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimlerine iletiyor. Ancak bakanlığın bu konuda sorunların tespiti ve çözüm konusunda daha ciddi çalışma yapması gerekir. Bunları yaparken başta TTB olmak üzere uzmanlık dernekleri, sağlık işkolundaki sendikalar ile de iyi bir iletişim kurmalı, onları da dinlemeli ve ortak akılla sorunu çözme yoluna gitmelidir.”

DERECEYLE MEZUN OLANLAR MEDİKAL ESTETİĞE YÖNELİYOR 

Mevcut şartlar, yeni mezunları TUS’a girmeme fikrini benimsemeye hatta hayallerini değiştirmeye zorluyor. 

Öyle ki geçtiğimiz günlerde tanıştığım genç bir doktor, adeta konunun canlı örneğiydi. Bir vakıf üniversitesinin tıp fakültesini dereceyle bitirmiş. Ancak acil stajını yaptığı sırada hekime yönelik şiddet olaylarına hemen her gün bizzat tanık oldukça TUS’a girmeme kararı almış. Onun yerine medikal estetik eğitimi almış ve özel bir merkezde medikal estetik uzmanı olarak çalışmayı tercih etmiş. 

Bu örnek üzerinden Doç. Dr. Ali İhsan Ökten de, şu gözlemini paylaşıyor: 

“Mezun olduktan sonra pratisyen olarak çalışıp veya uzman olup daha sonradan medikal estetik alanına giren çok fazla hekim var. Bunların bir kısmı kendi yerlerini açıyor, diğer kısmı başka bir merkezde çalışıyor. TUS’ta en yüksek puanları alanlar plastik cerrahi veya cildiye bölümünü tercih ediyor. Bu meslektaşlarımızın bir kısmı daha sonra medikal estetik alanına kayabiliyor.”

YÜKSEK PUAN ALANLARIN GÖZDESİ: FİZİK TEDAVİ 

TUS’ta en çok tercih edilen fizik tedavi ve rehabilitasyon, son yıllarda öne çıkan 3 - 4 branştan biri. 

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Derneği 2. Başkanı Dr. Demirhan Diracoğlu da TUS’ta en yüksek puanları alanların artık fizik tedavi ve rehabilitasyon alanına geldiğini belirterek, “Tercih sıralamalarında fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi, dermatoloji ve radyoloji ile ilk 3 - 4’te branşta yer alıyor. Genç hekimlerin alanımıza talebi son yıllarda önemli ölçüde arttı” diyor.  

SORUN TUS SONUÇLARINDA DEĞİL SİSTEMİN KENDİSİNDE

TUS sonuçları hiç olmadığı kadar sağlık sistemini zora sokacak gibi görünüyor. Ancak Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’e göre sorun TUS sonuçlarında değil, bizzat sistemin kendisinde. 

“Bu şekilde devam ettiği sürece vatandaşın alacağı sağlık hizmetlerinin ve sağlık hizmeti sunan hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının sorunları katlanarak artacak” diyen Ökten, uygulanan sağlık sisteminin tamamen değişmesi gerektiğini vurguluyor. Bunun için getirdikleri önerileri de şöyle sıralıyor; 

1-Mutlaka basamak sistemine geçilmeli, 

2-Koruyucu sağlık hizmetleri ön planda olmalı, 

3-Birinci basamak kuvvetlendirilmeli, 

4-Aile hekimlerinin sayısı artırılmalı, bir aile hekimine kayıtlı nüfus azaltılmalı, bölge tabanlı sisteme geçilmeli, 

5-Tedavi edici sağlık politikalarından vazgeçilmeli, 

6- Niteliksiz, fiziki ve akademik olarak yetersiz tıp fakülteleri ve eğitim klinikleri kapatılmalı, 

7-İhtiyaca göre istihdam politikası izlenmeli.