Kızılcahamam'da yaptığı konuşmada sürekli “Türk, Kürt, Arap” deyip durdu!
Düne kadar, tabanını tahkim etmek için “tek millet, tek devlet, tek bayrak” diye yurdum insanına veriyordu coşkuyu.
Kim ne derse desin, bu milliyetçi damar son derece verimliydi.
Ne zaman başı sıkışsa aynı ezberden yürüyüp yurdum insanını arkasında hizalayabiliyordu.
Ekmeğini senelerce yedi.
Ancak şimdi bir tornistan vaziyeti söz konusu. Açıklamasının zamanlamasına bakalım; son derece manidar.
Süleymaniye'deki “silah bırakma” tiyatrosunun hemen sonrasında Kızılcahamam'da sahne aldı ki demiri tavında dövsün.
Ayağını frenden çekti, gaza iyice yüklendi.
Yetmedi, "Şimdi AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, DEM, biz en azından üçlü olarak bu yola beraber yürümeye kararı verdik” dedi.
Sözlerini daha sonra sansürlediler ama bu zaten malumun ilanıydı!
Nasıl olsa arkasında kendisine alkış tutup oy verecek yüzde 30'luk bir kitle var.
Ne soruyor, ne sorguluyor.
Kimse şaşırmasın, İslamcıların ve Kürtçülerin müttefik olması eşyanın tabiatına gayet uygun.
Bakmayın siz daha önce atıp tuttuğuna; mesela, “Abdullah Öcalan'ı bırakacak tek iktidar olur, o da HDP'nin içinde olduğu zillet ittifakı iktidara gelirse böyle bir şey olur”, “CHP yine DEM'le gizli saklı bir işbirliği halinde. Sözde kent uzlaşısı adı altında şehirleri, ilçeleri, belediye meclislerini paylaşıyorlar” filan demiş olmasına.
Meğerse halvet olmak için can atıyorlarmış.
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı gibi son derece kuvvetli ortak paydaları var.
Ancak karşılıklı nağme yapmak bir yere kadar. Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini...
Zurnanın zırt dediği yer burası.
Emri hak vaki olana kadar koltuğunda oturmasını sağlayacak anahtar, DEM'in elinde.
Aynı zamanda kafasındaki İslamcı-Kürtçü federasyonu hayata geçirmek için DEM seçmeninin desteğine de muhtaç. Muhtemel bir erken seçimde yüzde 50, DEM'in arkasında durmasına bağlı.
Yani, sadece anayasayı değiştirmekle iş bitmiyor, sandıktan da kuvvet almalı, yoksa işler beklenmedik şekilde sarpa sarabilir.
Burada bir parantez açalım ve her şart altında Kürtçülerin çanağını yalamaktan vazgeçmeyen çakma solcuların ve ılık beyinli liberallerin hafiften hayal kırıklığı yaşadığını söylemeden geçmeyelim. Silah bırakma, “Terörsüz Türkiye”, Abdullah Öcalan'ın videolu mesajı filan iyi güzel de bu işi gizli saklı yürütselerdi mesele değildi ama açık açık Bahçeli'yle aynı ittifak içinde olmak da... yani biraz içlerini burktu sanki!
Üç vakte kadar bunun faturasını Cumhuriyet'e ve ulus devlete çıkarırlar, kimsenin kuşkusu olmasın; yakında, o cenahtan Atatürk Şeyh Said'i asmasaydı, DEM bugün AKP ile müttefik olmak zorunda kalmazdı gibi saçma sapan cümleler duymaya başlayabiliriz, diyelim, parantezi kapatalım ve devam edelim.
Bu işi sadece Kürtlerle nihayetlendirmesi riskli olur. Sıkıntı yaşamamak için Ortadoğulu kimliğinin öne çıkması, Türk kimliğinin baskılanması lazım. Bu sebeple Kızılcahamam'da Kürtlerin yanına Arapları da koydu.
Türkiye'nin demografik yapısını ne kadar bozarsa o kadar iyi. Böylece meseleyi tereyağından kıl çeker gibi halledebilecek.
Ez cümle Memleketin ulus kimliğini erozyona uğratacak ne varsa teker teker çantasından çıkarmaya başladı.
Şaşırdık mı, hayır...
Yoksa o kadar sığınmacıyı kara kaşlarının kara gözlerinin hatırı için Türkiye'ye yığmadı. Hem, Merkel'den para tırtıkladı hem bugünlere yatırım yaptı.
Kürtçüler ile birlikte Suriye'den, Afganistan'dan, Afrika'dan gelenleri Türkiye'nin tapusuna gözünü kırpmadan ortak eder.
Mesele ümmet olunca akan sular duruyor. Nasıl olsa, Hilafet TBMM'nin uhdesinde, cübbesini giymesi, Meclis'ten çıkacak karara bakar.
Artık buradan geri adım atmak istemediği belli, öyle ki, Özgür Özel eleştirmeye kalkınca fena halde hiddetlenmiş:
"Türk, Kürt ve Arapların kucaklaşmasından bu ülkenin evladı neden rahatsız olur. Çıkmış bizi ümmetçilikle suçluyor. Ümmetin birliğini savunmak ne zamandan beri suç oldu. Tabii bunlar ümmet bilinci nedir bilmezler. Bir duvarın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenmemizin neresi yanlış be gafiller"
Yani mealen diyor ki, “Siz, Türkiye Cumhuriyetinin eşit onurlu birer vatandaşı olmaktan vazgeçin, ben sizi yeniden 'kul' yapayım; sadece bana biat edin”
Artık açık oynuyor, eskiden olduğu gibi kıvırma payı bırakmıyor sanki.
Türkiye'nin önünde son derece kritik bir süreç var.
Yurdum insanı ya ortaçağ zihniyetine teslim olacak ya da Cumhuriyetin kazanımlarını sahiplenecek, koruyacak ve kollayacak.
Hep birlikte bekleyip göreceğiz!
Çok Okunanlar

Taciz kayıt altında! AKP’li başkan tutuklanmadı…

Sevgilisi tarafından öldürülen hemşirelik öğrencisi Esra'nın ikiz kardeşi

'Bu hafta sonu CHP'ye yönelik operasyonlar yapılmadı, çünkü…'

Özgür Özel’den Erdoğan- Fahrettin Altun krizi iddiası

15 Temmuz gecesi silah zoruyla darbe bildirisi okutulmuştu

CHP Manavgat İlçe Başkanı Başar'ın 13 yaşındaki oğlu hayatını kaybetti

Ağzındaki baklayı çıkardı

Bolu Baro Başkanı Barut: Kartalkaya davasında ara karar Cuma günü

'Darbeyi ilk ben bildirdim' diyerek 15 Temmuz gecesi yaşananları aktardı

Kolunuzdaki tehlike: Saatiniz