Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,5658
Dolar
Arrow
33,9499
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6408
Altın
Arrow
2814,0000
BIST
Arrow
9.577

Anatomi bilmeyen doktor, Kur’an bilmeyen hafız, dil bilmeyen turist rehberi

Tabi ki olmaz…

Yani olmamalı!

Bazı mesleklerin kendine özgü şartları vardır. Bu şartları yerine getirmeden o mesleği ifa etmek mümkün olmadığı gibi, bunun aksini iddia etmek de akılla mantıkla bağdaşmaz.

Yazının başlığını okudunuz. 

Mesela, en basit anlatımıyla insan anatomisini bilmeyen doktor olamaz. 

Kur’an bilmeyenin hafız, matematik bilmeyenin mühendis, imla kurallarını bilmeyenin gazeteci, siyasi tarih bilmeyenin diplomat, pusula okumayı bilmeyenin kaptan, hukuk bilmeyenin hakim, savcı veya avukat olamayacağı gibi!

Ama iktidar şimdi, yabancı dil bilmeyenleri turist rehberi yapmaya kalkıyor!

İlk kez duyanlar, “şaka mı bu” dese de, iktidarın Türkçe rehberlik, rehberlerin sadece müze ve ören yerlerinde görevlendirilmesi gibi maddeler içeren kanun teklifi, komisyonda onaylanarak TBMM genel kuruluna sevk edildi.

İktidar 2002 yılından bu yana züccaciyeci dükkânına girmiş fil gibi bu ülkede ne varsa yakıp, yıkıp geçiyor. 

Hiçbir kurum, kişi, meslek bundan azade değil.

Türkiye işgal altında olsa, ancak bu kadar zarar görürdü.

Attığı her adımın arkasında mutlaka kendi zihniyeti doğrultusunda gizli bir gündemi bulunduğunu artık öğrenmiş olduğumuzdan, acaba şimdi bir taşla kaç kuş vurmanın peşinde, diye düşünmeden edemedik.

“Gazeteci, her şeyi bilen değil; kimin, neyi iyi bildiğini bilen ve ona doğru soruları soran kişidir” derdi, bizim eskiler.

Meseleyi, Türkiye’nin en iyi turist rehberleri arasında olan 40 küsur yıllık dostum Aykut Uzun’a sordum.

“Kanunla tur sırasında araçlarda lisanslı rehber bulundurma zorunluluğu kaldırılıyor, lisanslı rehberlik sadece müze ve ören yerleri ile sınırlandırılıyor. Sanat Tarihi ve Arkeoloji mezunlarının hiçbir eğitime tabi tutulmadan rehber olabilmelerinin önü açıldı” cümlesiyle söze başladı.

Sonra devam etti.

“Rehberliği sadece Arkeoloji ve Sanat Tarihi bilgisiyle sınırlandırmak, meslekle ilgili en ufak bilgisi olmayanların işi… Rehber olmak, arkeoloji ve sanat tarihi bilmek dışında, botanik, coğrafya, jeoloji, tarih, antropoloji, fauna, sosyoloji, halk bilimi ve benzeri gibi daha sayamayacağım birçok disipline hakim olmayı gerektirir.

Bütün bunların dışında,  rehberler, misafirlerine, gezdirdiği yerlerdeki insanlarla kültürel etkileşime girmelerini sağlayarak, bin bir önyargı ile geldikleri coğrafyaya ve insanına büyük bir sevgi  ile ayrılmalarını sağlarlar. 

Bunu yerli veya yabancı turist ayrımına gitmeden söylüyorum.

İnsan doğduğu yeri seçemez. İnsanlar,  doğduğu büyüdüğü ve yaşadığı coğrafyanın dışına yaptığı seyahatlere, bugüne kadar edindiği, çoğunlukla da olumsuz olan ön yargılarla çıkar. Rehberler, insanların bu ön yargılarını bırakıp ülkelerine dönmelerinde önemli rol oynar. Gezen insan, “öteki” kavramının anlamsızlığını anlar. Biz rehberler yıllardır gezdirdiğimiz misafirlere bu deneyimleri yaşatıyoruz”

Peki, iktidar bu kanunla ne yaptığının farkında mı?

Değerli dostum, her zamanki gibi iyi niyetliydi.

“Rehberliği sadece müzelere hapsederek, inanılmaz bir kalite düşüşüne sebep olacaklarının farkında olduklarını zannetmiyorum” dedi.

Oysa iktidar “Gülhane parkındayım, her şeyin farkındayım” diyerek 22 yıldan bu yana ülkede neye elini attıysa bilerek ve isteyerek kalitesini düşürdü, vasatlaştırdı, avamlaştırdı. 

Siyaseten bundan besleniyor. 

Niteliği niceliğe feda etti, bu ülkenin ortaçağ zihniyetine mahkûm edilmesinin önünü açtı. 

Bu işine geldi, cehalete mahkûm ettiği kitleler doğal seçmeni oldu.

Aykut Uzun’un dikkat çektiği bir başka nokta da şu:

Türkiye’nin dış dünyaya açılan yüzü olan bir meslek tamamen yok olabilir.

“Rehber olmanın koşulları, TC vatandaşı olmak, en az bir yabancı dil bilmek, gerekli eğitim ve gezileri bitirmiş olmaktı bugüne kadar. Bu durumda bütün rehber arkadaşlarımız yani hepimiz aynı zamanda ‘Türkçe Rehberiz’. Yabancı dil bilmeyen rehber ihtiyacı nereden kaynaklandı, anlamak gerçekten çok zor. Bir mesleğin yok olmasına ve sektörel kalitenin düşmesine sebep olacak bu yasadan vazgeçilmeli diyeceğim ama pek umudum yok”

30 yıllık, tecrübeli bir turist rehberinin anlattıkları böyle…

Gelin biz biraz daha kurcalamaya devam edelim. 

İktidarın asıl derdi ne, diye soralım.

Daha önce defalarca yazdığımız gibi, Haşmetmeaplarının siyasi algoritması sadece ve sadece seçim kazanıp iktidarda kalmak olduğu için tam yerel seçim öncesi attığı bu adımın ne turizm sektörüyle ne de turist rehberliğinin daha nitelikli hale getirilmesiyle ilgisi var. 

Meseleyi içeriye satma derdindeler!

Bu kanunla, merdiven altı üniversiteleri bitiren ve devlette istihdam sağlayamadıkları, arkeoloji ve sanat tarihi mezunlarına turist rehberliği kokartı sahibi olma yolunu açacaklar, “buyurun size iş imkânı sağladık” diyecekler.

Buradan üç, beş oy gelir diye hesap ediyorlar.

Son dönemde açtıkları her üniversitede turist rehberliği bölümü bulunuyor. Burada eğitim görenlerin bir bölümü de imam hatip kökenli. Eğitim kalitesi yerlerde süründüğü için hiçbir bölümü tutturamıyorlar, az buçuk uğraşan buralara kapağı atıyor.

Hadi geçelim, verdikleri eğitimi ve kalitesini, buradan mezun olanların çoğu yabancı dil sınavını bile geçemiyor.

İşte bu nedenle Türkçe rehber olmayı talep ediyorlar.

Söz konusu kanunla, yabancı dil sınavını geçememiş turizm rehberliği mezunlarının gönlünü hoş etmiş olacaklar.

Eh, birkaç oy da buradan…

Meselenin acente boyutunu atlamayalım.

Yabancı dil şartının kalkması en çok iç pazarda iş yapan acentelerin işine yarayacak ki onların baskısı neticesinde bu günlere gelinmiş olduğu sır değil.

Türkiye’de “emek” neredeyse bedava olduğu için acenteler ucuza rehber çalıştırmak istiyor. Rehberlerin günlük yevmiyelerinin fazla olduğunu düşünüyorlar. Burada, bakanlığın yasal olarak belirlediği günlük yevmiyeyi zaten çok az acentenin ödemekte olduğunun altını çizelim.

Ayrıca turistleri taşıyan araçlarda rehber olmayacağından dolayı büyük olasılıkla sadece grup başkanları ile idare edecekler, sadece  müzelerde rehber alacaklar ve kârlarına kâr katacaklar.

Kanuna, Çin’e özel bir madde bile koymuşlar. Kendi deyimleri ile “Büyük bir Pazar” olduğu için Çince bildiğini iddia eden herkesi rehber yapacaklar.

Tabii, bunun siyasal İslamcı zihniyetin hastalıklı hayal dünyasını besleyip kitlelerini tahkim etmesine yarayacak yönü de var.

Kim ne derse desin, bugün turist rehberlerinin çok önemli bir bölümü, bu ülkenin aydınlık yüzünü oluşturuyor.

Yaptıkları iş gereği en az bir yabancı dili çok iyi bilen, açık fikirli, dünyayı ve ülkesini, ülkesinin kültürünü tanıyan, güncel gelişmeleri, siyaseti, ekonomiyi yakından izleyen, konuşmasını, oturmasını, kalkmasını bilen, iletişim yönü kuvvetli insanlar bunlar.

Yani siyasal İslamcıların sevmediği ve hatta nefretle baktığı bir meslek grubu…

Diyelim kanun çıktı ve tabiri caiz ise önüne gelen turist rehberi oldu. O zaman, kerameti kendinden menkul bazılarının çıkıp külliyen yalanlarla dolanlarla insanların beynini yıkamasına kim engel olacak.

Bunun örnekleri yok değil.

Mesela, Gelibolu turunda, Çanakkale Savaşı’nı yeşil sarıklı evliyaların kazandığını anlatan rehberlerin olduğunu cümle âlem biliyor. 

Tıpkı, Çanakkale’de hiç Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmadan tur yapan rehberler olduğu gibi…

Geçenlerde, sosyal medyada yer alan bir videoda, Suriyeli olduğu iddia edilen bir rehber, utanmadan, sıkılmadan Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’nda tamamı altın olan hamamda süt banyosu yaptığını söylüyordu.

Hadi, Bursa’da turist grubuna Ulucami’yi gezdiren bir rehber çıktı dedi ki, “Cehape zihniyeti, burayı ahır yapmıştı”.

Bu yalanların, dolanların önüne kim geçecek?

İktidarın değirmenine su taşıdıkları sürece, kimsenin ses çıkarmayacağını biliyoruz elbette

Yazımızı, meselenin mesleki düzenleme olmasının çok ötesinde bir önem taşıdığına dikkat çekerek bağlayalım. 

Sadece Turist rehberi kokartı taşımanın gerçek anlamda turist rehberliği yapmak için yeterli olmadığını, en az bir yabancı dili ana dili gibi konuşmayanın bu mesleğin kenarından, köşesinden geçmemesi gerektiğini söyleyerek yazımıza noktayı koyalım.