Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Aslı

Geçen haftanın gündemine bomba gibi düşmüştü.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteciler Soner Yalçın, Ruşen Çakır, Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç, Batuhan Çolak ve Aslı Aydıntaşbaş’ın İBB’ye yönelik “mali” suçlamalarla yürütülen operasyon kapsamında ifadelerinin alınması talimatı vermiş, biri dışında beşi sabah erken saatlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştü.

Gazeteciler, “yalan bilgiyi alenen yayma”, “bilerek ve isteyerek suç örgütüne yardım etmekle” suçlanıyordu.

Kendilerine Murat Ongun ve Emrah Bağdatlı’yla görüşmeler ile gizli tanıkların iddiaları hakkında sorular yöneltildi.

Tedirginlikle geçen saatlerin ardından “yurt dışı yasağı” ile serbest bırakıldılar.

Cümbür cemaat derin bir nefes aldık!

Ama geri kalanını pek fazla kurcalayan olmadı. Mesele İmamoğlu olduğunda yurdum muhalifinin fikri hür, vicdanı hür gazetecilerin bu ve benzeri vaziyetleri kaşımasından çok hoşnut olmadığını biliyoruz.

“Zaten adam içeride ve mağdur.” diyerek vicdani bir hudut çizmeye çalışıyorlar ki, günün sonunda hepimizin hayatını ve geleceğini ilgilendiren meselelerde yaptığı yanlışları göz ardı edelim.

Nasıl ki İmamoğlu’na yapılan hukuksuzluklara sonuna kadar karşı durmak boynumuzun borcuysa, yanlışlarını eleştirmek de hakkımız.

Biz tarihe notumuzu düşelim.

Belki dikkate alır, aynı yanlışları bir daha yapmaz diyelim ve sadede gelelim.

Meselemiz: Aslı Aydıntaşbaş.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ifadeye çağrılacak gazetecilerin listesinde adı vardı ama kendisi ortada yoktu. Denilen o ki, Amerika’da olduğu için ifade vermeye gitmemişti.

Şimdi kaseti biraz geri saralım.

İmamoğlu’nun yerel seçimden zaferle çıkmasından yaklaşık altı ay sonra, 18 Ekim’de İstanbul Kent Konseyi 1. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Üyeleri arasında farklı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler vardı.

Ancak ertesi gün liste basına yansıyınca bir de baktık ki Aslı Aydıntaşbaş da Kent Konseyi üyesi olmuş.

Meseleyi pek fazla gündeme taşıyan, sorup sorgulayan olmadı.

Ama sonrasında, İmamoğlu’nun gayri resmî danışmanlığını üstlendiği dedikoduları aldı yürüdü.

İddialara göre yabancı misyon şefleri ve Türkiye’ye gelen heyetlerle gerçekleştirdiği görüşmelerin arka planında Aslı Aydıntaşbaş vardı.

Gayriresmî temasları organize ediyordu. Kritik görüşmelerin kilit ismiydi.

Amerika’da da PR’ını yapıyordu. Yani böylesine yakın bir ilişki içinde olduklarını düşünebiliriz.

Sonrasında Nevşin Mengü’nün programına çıktı, dedi ki:

“Biz biliyoruz ki ne Erdoğan’ın siyasetten emekli olma arzusu var ne de Türkiye’nin dinamiklerini uzaktan kestirmek mümkün. Fakat Ekrem İmamoğlu’na ilgi muazzam. Zaten ilgi vardı, şimdi iyice artmış durumda, özellikle İstanbul başarısından sonra. Belli ki liderlik kumaşı görülüyor İmamoğlu’nda. Türkiye siyasetinde de rol oynayacak birisi. Haliyle Ekrem İmamoğlu ile ilgili muazzam bir ilgi var.”

Bir cümleyle mesajını vermişti.

Washington’dakilerle arasının son derece iyi olduğu, bu meseleleri uzaktan yakından bilen herkesin malumu.

Amerikalıların ilgisinin olduğu her yerde kendisini görmek mümkün; mesela Saddam’ın devrilmesi sürecinde CIA’nin has adamı Irak Ulusal Kongresi Başkanı Ahmet Çelebi’nin yanında, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında Türkiye’de Sabah Gazetesi’nin Ankara Bürosu’nun başında filan!

Son derece kullanışlı bir isimdi.

Gelin kaseti biraz daha geri saralım ve bir zamanların efsane Başbakanlık muhabiri meslektaşım Fatma Sibel Yüksek’in (sonra Gürcihan oldu) kaleme aldığı Aslı Aydıntaşbaş yazısının dikkat çekici bölümlerini aktaralım:

“İsmini ilk kez İsmet Berkan’ın yönetimindeki Yeni Yüzyıl gazetesinde duyurdu. Özellikle Ortadoğu konularında haber yazan parlak bir dış politika muhabiriydi. Gazeteci kimliğiyle Kuzey Irak’a çok sayıda ziyaret yaptı. Bu ziyaretler sırasında Barzani, Talabani ve HoşyarZebari gibi Ortadoğu’nun Kürt figürleriyle yakınlık kurdu. Bu yakınlık kendisini daha sonra Sabah gazetesinin Ankara temsilciliğine kadar taşımıştır.”

“Aydıntaşbaş, Yeni Yüzyıl kapandıktan sonra Sabah gazetesine geçti ve Washington muhabiri olarak görevlendirildi. 2005 yılına kadar bu görevine devam etti. Bu arada ABD derin devletinin önemli isimleriyle de ilişkilerini geliştirdi. ABD’de temas içinde olduğu bir diğer kesim, AKP’nin yeni nesil Amerikancı ‘boy’ları Cüneyt Zapsu ve Egemen Bağış’tı. O dönem AKP içinde prestijli bir adam olan, sonradan 1 milyon dolarlık bir komisyon nedeniyle bu itibarını kaybeden Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli de Aydıntaşbaş’ın yakın çevresindeydi. (Aslı Hanım, 2007 yılında iş insanı Ekin Alptekin ile evlendi. Allah mesut etsin. Nikâh şahidi Şaban Dişli, düğünün onur konuğu da Fener Rum Patriği Bartholomeos’tu.)”

“Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresindeki bu ‘boy’ların yüksek referansı ve hararetli destekleriyle Aydıntaşbaş, o dönem Turgay Ciner’in elinde olan Sabah gazetesinin Ankara temsilciliğine getirildi. Başbakan Erdoğan’a, ‘önemli Amerikalılarla irtibatımızı sağlayabilecek birisi’ olarak lanse edilen Aslı Hanım, Ortadoğu’da birtakım petrol-maden işlerine girmek isteyen Ciner’e de ‘Barzani ve Talabani ile arası çok iyi, işinize yarayabilir’ şeklinde pazarlandı.”

“Ve Aydıntaşbaş’ın Ankara’daki ‘altın çağı’ başladı. Astronomik bir maaş, özel konut, özel şoför, lüks otomobil, limitsiz kredi kartları vs. karşılığı görevine başladı. İlişkilerine büyük önemler atfedilen bu hanım, bir anda siyasi elitin baş tacı oldu. Başbakan’ın gözüne girmek isteyen herkes kendini ona beğendirmeye çalışıyor, etrafında itişip kakışmalar yaşanıyordu. Papermoon’un en ışıltılı simasıydı. Bakanlar, bürokratlar, üst düzey danışmanlar etrafında dönüyordu. Kısa sürede Erdoğan’ın en gözde gazetecileri arasına girdi. Ufak tefek yapısının da etkisiyle siyaset ve bürokrasi aristokrasisinin ‘şirinlik muskası’ hâline geldi. Kimileri için aynı zamanda iktidara giden ışıklı bir yol, ulaşılması zor bir tanrıçaydı. Özellikle Başbakan Erdoğan’a yakın durmaya çalışanlar Aslı Hanım’ın peşinden koşuyorlardı. Bu uğurda Başbakan’ın danışmanları arasında bile ayak oyunları döndü, Aslı’yla samimi olma yarışı başladı.”

Hafıza-i beşer nisyan ile malûlmüş ama henüz o dönemi unutmuş değiliz. Bunları hatırlatmak da gazetecilik görevimiz.

Gelelim Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bel kemiğinin kırıldığı döneme.

Bu dönemde de Aslı Aydıntaşbaş’ı başrolde görüyoruz.

Fatma Sibel Yüksek’in yazısından devam edelim:

“Kendisi, devlet içinde ‘Ergenekon’ adlı gizli bir yapılanma olduğunu ilk kez yazmış olan gazetecidir. Bugün birçok insanı suçlamakta kullanılan belgenin orijinali ilk kendisinde çıkmıştır. Böyle bir örgütün ismini ilk kez Aslı Aydıntaşbaş’ın kendisini arayarak sorması üzerine duyduğunu belirten Doğu Perinçek, Silivri’deki mahkemeden Aydıntaşbaş’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Yanlış hatırlamıyorsam mahkeme bu konuda ‘ilerleyen safhalarda gerekli görülürse düşünülmesine’ şeklinde bir karar verdi.”

Yazıda inanılmaz ayrıntılar var. Özellikle de Aslı Aydıntaşbaş’ın o dönem askerlerle kurduğu ilişkiler son derece dikkat çekici.

Merak edenler, www.acikistihbarat.com adresinden bu yazının tamamına ulaşabilir.

İşte, İmamoğlu’nun onayıyla Kent Konseyi üyesi yapılan, sonrasında gayriresmî danışman olarak perde arkasındaki kritik işleri yürüten Aslı Aydıntaşbaş’ın cemâziyelevveli böyle.

Burada biraz durup soluklanalım ve soralım:

İmamoğlu, Aslı Aydıntaşbaş’ı neden yakın çevresine aldı?

Kim olduğunu, kimlere hizmet ettiğini bilmiyor muydu?

Bırakalım “danışmanlık” hikâyesini ama böylesine karanlık ilişkileri olan birisiyle sadece adının aynı cümle içinde geçmesinin bile kendisini nasıl zor durumda bırakabileceğinin farkında değil miydi?

Onca aklı başında emekli diplomat, üniversite hocası varken Aslı Aydıntaşbaş’ta ne gibi bir cevher gördü?

Kendisini bu meseleye dair uyaran olmadı mı?

Ez cümle; memleketin bu hâle gelmesinde payı olan insanlardan medet umarak kendisine umut bağlayan milyonların gönlüne gölge düşüreceğini hiç düşünmedi mi?

Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz.

Hangi akla hizmet böyle kararlar aldığını da... Anlayan ve bilen beri gelsin.

Ama CHP’lilerin, iktidarın tetikçi kadınlarına karşı zafiyetleri olduğu da bir vakıa.

Özgür Özel’in Genel Başkan seçildikten sonra Buket Aydın’ı arayıp “aferin” beklemesi, İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine muhalif kesim için artık tam bir nefret objesi hâline gelmiş olan Nagehan Alçı’yı götürmesi ve Aslı Aydıntaşbaş meselesi...

Yazıyı bağlarken altını kalın kalemle çizelim:

Yurdum insanının İmamoğlu’na kredisi bitmedi. Kendisine destek baki, ama bunun ilanihaye sürmeyeceğini de bilmeli; atacağı adımları da yapacağı açıklamaları da kuyumcu terazisi hassasiyetinde ölçmeli.