Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,7132
Dolar
Arrow
33,9851
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6900
Altın
Arrow
2728,0000
BIST
Arrow
9.771

Ben senin sırtını kaşıyayım, sen de benimkini!

Memleketi Rize'de İsrail'e veryansın etti.

Dedi ki;

“Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları atalım”

Bu tehditkâr cümlelerine cevap gecikmedi.

Hariciye Vekili Israel Katz sosyal medya hesabından aba altından sopa gösteren bir açıklama yaptı:

"Erdoğan, Saddam Hüseyin'in izinden gidiyor ve İsrail'e saldırı tehdidinde bulunuyor. Orada ne olduğunu ve nasıl bittiğini hatırlamasına izin verin"

Üstelik, yurdum insanının balık hafızalı olduğunu bildiği için Saddam ile Zat-ı Şahaneleri'nin fotoğrafını yan yana koyarak küçük bir hatırlatma yapmayı ihmal etmedi.

Bu açık açık, “Arkamda Amerika var, dikkat et” mesajıydı.

Bizim Hariciye de geri kalmadı.

İsrailli muhatabı gibi o da sosyal medya üzerinden topa girdi.

"Soykırımcı Hitler'in sonu nasıl olduysa, soykırımcı Netanyahu'nun sonu da öyle olacak. Soykırımcı Naziler nasıl hesap verdiyse, Filistinlileri yok etmeye çalışanlar da öyle hesap verecek. İnsanlık, Filistinlilerin yanında duracak. Filistinlileri yok edemeyeceksiniz” diyerek zehir zemberek bir paylaşım yaptı.

İktidarın koltuk deyneği Bahçeli de tuzluğu alıp koşunca mesele gündemin ön sıralarına taşındı.

Birileri, Karabağ ve Libya'daki operasyonlara Türkiye'nin verdiği destekle İsrail'in ne alakası var, Arap ülkeleri dururken Filistin'i biz mi kurtaracağız filan der mi, bilmiyoruz.

Zaten sapla samanı karıştırmasının pek fazla önemi yok. Yemek isteyen yiyor. Yurdum insanı, ne dediğiyle değil nasıl dediğiyle daha çok ilgilendiği için imam ağzı ile yaptığı her konuşma her halükarda alkış alıyor.

Haşmetmeapları, geçen yıl da Cumhuriyet'in 100. yıl kutlamalarını gölgelemek için 29 Ekim'den bir gün önce düzenlediği Büyük Filistin Mitingi'nde benzer şekilde atıp tutmuştu.

“Bilhassa son 10 yıldır terörle mücadelede ne yaptıysak bunlara rağmen gerçekleştirdik. İnşallah bundan sonra da bir gece ansızın gelebiliriz şiarıyla kendi çizdiğimiz yolda ilerlemeyi sürdüreceğiz. Milletimizle beraber bu yolda yürümeye her an hazırız. Bu millet yeni destanlar yazmaya Allah'ın izniyle hazırdır” demiş, ancak bu sözleri o zaman da gündeme balyemez topundan fırlayan, ateşi yarıda kalmış fos bir gülle gibi düşmüştü. Arkası gelmemişti, yani tıss...!

Çok eleştirdikleri ve unutturmaya çalıştıkları eski Türkiye'de bu işlerin bir ciddiyeti vardı.

Diplomasi, sosyal medya üzerinden yürümezdi.

Ağzı olan konuşmaz, dış siyaset içeride seçmeni tahkim etmek için araçsallaştırılmaz, yurdum insanını kutuplaştırmak için kullanılmazdı.

Memleketin alî meseleleri hamasete malzeme edilmezdi.

İktidarda kim olursa olsun, kritik kararların öncesinde mutlaka milli mutabakat aranırdı.

Görünen o ki şimdi, 31 Mart'ta uğradığı mağlubiyeti telafi edebilmek için yine eski stratejisinden  medet umuyor.

Hazır yerel seçimlerde iktidara kırmızı kart gösteren yurdum insanı sokak köpekleri üzerinden birbirine girmişken ekonomik krizden dolayı çözülmeye başlayan seçmenini arkasında hizalamak için kendince bir fırsat yarattı.

Memleketinde olmanın verdiği rahatlıkla kırıp döktü.

Gazze'de soykırım yapan Netanyahu zaten meşru hedefti! Filistinliler'in hamiliğine soyunup İsrail'e parmak sallamanın dayanılmaz hafifliğiyle aldı sazı eline.

'İsrail' ifadesinin herhangi bir cümlenin içinde gelişi güzel kullanılmasından bile nem kapan, hatta nem kapmakla kalmayıp alerjisi kabaran sözüm ona “milliyetçi”, mukadessatçı, muhafazakar seçmenin bam teline bir güzel bastı.

CHP'nin ergenden hallice Genel Başkanı Özgür Özel, iktidara ılıklaşadursun, Haşmetmeapları, sıkıştığı anda gündemi hızlıca değiştiriverdi.

Saray beslemesi haber kanallarıyla iktidarın sosyal medya trolleri, aldıkları talimata harfiyen uyarak meseleyi köpürtmeye başladı.

Peki ya yurdum insanı...

Neredeyse açlık sınırında yaşayan, iktidarın kendi yandaşına sermaye transferi yapmak için coşturduğu enflasyon nedeniyle kazandığı para pul olan, neredeyse evine yüz gram kıyma bile götüremeyecek duruma düşen, aldığı üç kuruş maaşla kara kara ay sonunu nasıl getireceğini düşünen, çoluğunun çocuğunun geleceğinden bile umudunu kesen yurdum insanı “içi boş laflara karnımız tok” der mi! Orası meçhul.

Zat-ı Şahaneleri'nin bu çıkışı, Netanyahu'nun da işine geliyor.

Bakmayın siz karşılıklı esip gürlemelerine. Onlar birbirine salladıkça, kuru gürültü ve dinci, içi boş milliyetçi hamaset üzerinden tabanlarını tahkim ediyorlar.

Haşmetmeaplarının yaylım ateşi, Netanyahu'yu korkutmak bir yana dinci, ırkçı yobaz iktidarını korumasına zemin hazırlıyor.

Oradan açılan yaylım ateşi de benzer şekilde buradakinin eline koz veriyor.

Bir nevi, “Ben senin sırtını kaşıyorum, sen de benimkini kaşı” vaziyeti.

Memleket artık öyle bir bataklıkta debeleniyor ki, “normal” kavramı her açıdan hayatımızdan çıkmış durumda. İsrail ile kayıkçı kavgası kadar Zat-ı Alîleri'nin avuç içi kadar bebeyi elini öpmediği için tokatlaması gündem olmadı.

Yerel seçimde uğradığı hezimete rağmen bu kadar fütursuzca hareket etmesinin sırrını mavi ekoseli ceketin tılsımında mı aramak gerekir diye soralım, cevabını okuyucunun ferasetine bırakıp yazımıza noktayı koyalım.