Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Çarşı, pazar 2025

Geçen yıl 29 Ağustos'ta, Türkiye'de tarımın bitme noktasına geldiğinden hareketle, “önümüzdeki yıl cümbür cemaat aç kalabiliriz!” diye yazmıştık.

Belki cümlenin ifade ettiği anlamıyla “aç kalmadık” ama - açlık sınırının bile  altında - yaşamaya çalıştığımız bir yılı geride bıraktık.

Ben söylemiyorum, merak eden olursa sıkça güncellenen açlık ve yoksulluk sınırı verilerine bakabilir. Türkiye'deki asgari ücret ve ortalama emekli maaşı ile bu verileri karşılaştırdığınızda, tabloyu açık seçik görebilirsiniz.

Ne yazık ki, bugün dünü, dün bir önceki günü aratır hale geldi.

Git gide fakirleşiyoruz.

Orta sınıf neredeyse yok oldu. Paçasını kurtarabilenler, yeni rejimin kaymağını yiyen üst tabakaya kapağı attı ama çoğunluğu küme düştü.

Söylemesi, yazması bile insanın içini acıtıyor.

Yeterli beslenme, artık insan hayatındaki en önemli mesele haline geldi.

Geçelim baklavasını, böreğini, dondurmasını filan temel gıda maddeleri bile öyle pahalılandı ki sebze, meyve, et, süt, yumurta lüks sayılıyor.

Ne yazık ki Türkiye, 2002'den bu yana siyasal İslamcıların ipe sapa gelmez politikalarıyla halkının resmen açlıkla karşı karşıya kaldığı bir ülke oldu.

Say ki, 2'nci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'dasın.

Emeklilerin, dar gelirlilerin durumu ise içler acısı. Aylarca et, süt, peynir yüzü görmeyenler; kurban bayramı gelse de bir lokmacık kavurma yiyelim, diyenler var.   

Yetersiz beslenme sadece belli bir yaşın üstündekileri vurmuyor. Bundan en fazla büyüme çağındaki çocuklar etkileniyor.

Mesela, son yıllarda çocuklarda bodurluk neredeyse patladı; sadece bodurluk değil, yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklar da aldı başını gitti.

Sağlık Bakanlığı acaba ASM'lerde ve devlet hastanelerinde alınan kanlardaki değerlerin yıldan yıla nasıl düşmekte olduğunu açıklar mı?

Elbette açıklamaz, açıklayamaz.

Yaşadığımız sadece ekonomik kriz değil. Bu, aynı zamanda bir sosyal buhran.

22 yıldır tarımda çalışan nüfusun azalması, azaltılması, akaryakıt fiyatlarının, buna bağlı olarak nakliye giderlerinin artması, aracılar, vergiler ve fırsatçılar filan derken; günün sonunda iktidarın kendi yandaşına, azgın İslamcı azınlığa sermaye transferi yapmak için bilerek ve isteyerek patlattığı enflasyon...

Çarşıya, pazara çıktığımızda her şey ateş pahası.

TÜİK'in enflasyon hesabını geçelim, piyasa alev alev.

Dokunan yanıyor.

Tam bir yıl önce Edremit Körfezi'nde kurulan pazarlardaki sebze, meyve fiyatlarını yazmıştık. Gelin geçen yılki fiyatlarla bu yılkilerini karşılaştıralım.

Mesela Altınkum ve Edremit pazarında taze fasulyenin ve börülcenin kilosu 100, bamyanınki 120 TL'ydi. Bu yıl neredeyse yüzde yüz artmış. Taze fasulye 200-250 TL, börülce 180-220 TL arasında satılıyor, bamyanın kilosu 300 TL'ye kadar fırlamış.

Bu sene semizotunun demeti 20-30 TL'ye, deniz börülcesininki ise tutturabildiğine 30-50 TL'ye müşteri arıyor.

Marul ise 45-50 TL'den satılıyor.

Oysa, geçen yıl, semizotunun demeti 10-15 TL, deniz börülcesininki ise 15-20 TL'ydi. Ortada yüzde yüze varan fiyat artışı var.

Yine geçen yıl domates fiyatları cinsine göre 10-50 TL arasında değişiyordu. Salçalık domatesin iyisinin kilosu 15 TL, çürümeye başlamış olanlarınki 10 TL, Çanakkale tarla domatesi 30-40 TL pembe yayla domatesinki ise 40-50 TL civarındaydı.

Bu yıl domates fiyatları diğer sebzelere göre biraz daha insaflı diyebiliriz. Geçen yıla göre sadece yüzde 30-50 arası bir artış olmuş.

Ancak domatesin yakın arkadaşı biber için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Geçen yıl sivri biberin kilosu 40 TL'ydi bu yıl 100 TL'den başlıyor.

Patlıcan geçen yıl 30 TL, havuç 50 TL'ydi. Bu yıl patlıcan 40-50 TL arasında, havuç 60 TL'ye müşteri arıyor.

Kabak ve salatalıktaki artış ise yüzde 50 civarında.

Maydanoz, roka, dereotu gibi yeşilliklerin demeti geçen yıl 15-20 TL civarındaydı, bu yıl 20-30 TL'ye fırlamış.

Limon ise uçuşa geçmiş durumda.

Geçen yıl Altınkum pazarında limonun kilosu 100 TL'ye satılırken bu sene 260 TL olmuş.

Meyveler ise tabiri caiz ise başka frekanstan bağlanıyor.

Fiyat artışı öyle böyle değil.

Mesela geçen yıl kirazın kilosu cinsine göre 80-100 TL'den aşağı pek düşmemişti. Bu sene neredeyse tam on kat artışla rekor kırdı. Kilosu, 750-1000 TL arası satılırken, yaz aylarını kiraz tanesini ağzına koymadan geçirenler oldu.

Geçen yıl üzümün kilosu cinsine göre 50-80 TL'ydi. Bu yıl 100 TL'den aşağı düşmedi. Nektarin, şeftali 60-80 TL, armut cinsine göre 70-90 TL, kayısı da yine cinsine göre 60-80 TL'ye satılıyordu. Bu sene hepsi neredeyse iki katı fiyatla müşteri arıyor.

Tablo böyle...

Pazara çıkabilenler, artık eskisi gibi filelerini tıka basa dolduramıyor. Çoluğun çocuğun nefsini köreltecek kadar bir şeyler alıp eve dönüyorlar.

O kadar.

Eskiden Türkiye tarımda kendi kendine yetebiliyordu. Biz de bununla övünüyorduk.

Şimdi ise hem tarımda adam gibi üretim yok hem yurdum insanının cüzdanında para...