Haberi geldiğinde pek fazla inanan olmadı.
Her zamanki gibi sosyal medyada etkileşim almak için uydurulduğunu düşündük ama sonra gerçekten öldüğünü öğrendik.
Fethullah Gülen, bu memlekete, bu memleketin insanlarına, artık hastalıklı zihninde nefret ettiği kim varsa; askerine, hakimine, savcısına, gazetecisine, doktoruna, bilim insanlarına, kadınlarına, çocuklarına, gençlerine karşı işlediği büyük suçların hesabını vermeden terk-i diyar eyledi.
Gömmeden önce imam soracak ya, biz şimdiden söyleyelim; iyi bilmezdik, hem de hiç iyi bilmezdik.
Memleketin ortaçağ karanlığına gömülmesinde başrolü oynadı.
Kaseti geri saralım.
Soğuk Savaş'ın Türkiye'yi kana bulayan en pis projelerinin içindeydi.
Atlantik'in öbür kıyısından gelen talimatla komünizmle mücadele için görevlendirilmiş, o dönemin sözüm ona Washington destekli müesses nizamı tarafından bir güzel kullanılmış, 90'lı yılların sonuna doğru miadı dolduğu için gözden çıkarılınca da soluğu ağababasının yanında yani Amerika'da almıştı.
Cahil, ağlak, sümüklü bir vaizden fazlası değildi.
Ama geçen 30 yılda kâh sağcı iktidarların desteği kâh yabancı istihbarat servislerinin önünü açmasıyla ciddi bir cemaat edinmiş; okullarıyla, medya kuruluşlarıyla, şirketleriyle kayda değer bir sermayeyi yönetmeye başlamıştı.
Başta askeriye olmak üzere, adliye ve mülkiyeye sızmış, emniyeti ele geçirmiş, memleketin en hassas kurumlarına girmiş, kılcal damarlarına nüfuz etmişti.
Ama ön planda değildi. Sessiz sinsi bir şekilde kendince doğru zamanı bekliyordu.
Sonra...
Siyasal İslamcıların 2002'de iktidara gelmesiyle önü açıldı.
Yıllardır, medreseden bozma yerlerde okuttuğu gariban köylü çocuklarına, yurtlarda beyinlerini yıkadığı fakir fukara bebelerine yaptığı yatırımın karşılığını sonunda alabilecekti.
AKP'nin operasyonel kadrosunu oluşturdu.
Önce yurtsever askerleri etkisizleştirdi sonra da kendisi için tehdit olabilecek kim varsa!
Memleketi, ABD‘nin stratejik menfaatleri doğrultusunda değiştirmek ve dönüştürmek için ne lazımsa yaptı.
Öyle bir terör rüzgarı estirdi ki değil açıkça karşı durmak, kaşını kaldıranın bile sorgusuz sualsiz Silivri'ye gönderilmesini sağladı.
Devir O‘nun devriydi.
Arkasında koskoca ABD vardı.
Hikmetinden sual olunmuyordu. Ama elindeki ile yetinmeyip devletin tamamına el koymak isteyince çömlek patladı.
15 Temmuz'da ortaklar arasında dramatik bir hesaplaşma yaşandı.
Kaybetti.
Fethullah Gülen bir CIA projesiydi.
Sadece Türkiye'de değil, Avrasya ve Afrika coğrafyasında da ABD'nin 5'inci kol faaliyetini yürütüyordu.
Açtığı okullar aslında CIA'nin harekat merkezleriydi.
Bulundukları ülkelerin önde gelen siyasetçilerinin, bürokratlarının, işadamlarının çocukları bu okullarda okutuluyor ve devşiriliyordu.
Yani CIA'nin rahle-i tedrisinden geçiriliyorlardı.
Rusya'da da iktidarın altını oyuyorlardı.
Şimdi arkasından sövüp sayıyorlar ama o dönemde Tayyip, bu okulların kapatılmaması için Putin'den ricacı bile olmuştu.
Üstelik Ruslar, bunların CIA için çalıştığını en üst seviyede birçok kez Türkiye'ye söylemişlerdi.
Putin, tehlikenin farkındaydı.
2007 yılına gelindiğinde işte tam bu nedenle Ankara- Moskova ilişkileri kriz sinyali vermeye başlamıştı.
Ancak AKP için önemli olan 22 Temmuz’daki genel seçimlerdi.
Fethullah Gülen ile pazarlık yapıyorlardı.
Cemaatin desteği önemliydi. Seçimi riske atmak istemiyorlardı.
Ama Fethullah Gülen'in önemli bir şartı vardı.
Tayyip, Putin'i aramalı ve bu okulların kapatılmasını engellemeliydi. Zaten araları iyiydi. İşte o zaman Fethullah Gülen, varını yoğunu seferber edip AKP'nin kazanması için uğraşabilirdi.
Şartı getirenin CIA olduğu herkesin malumuydu.
Üstelik bu Washington'dan Ankara'ya iletilen raporlara da yansımıştı.
Gizlisi saklısı yoktu.
Tayyip, "tamam, olur" dedi.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği zirvesinden heme nönce 13 Haziran'da Putin'i aradı. "Ülkenizde faaliyet gösteren ve iki ülke arasında önemli bir işlevi bulunan Türk-Rus okullarına daha esnek davranmanızı, bu okulları kapatmamanızı, faaliyetlerinin önündeki engelleri kaldırmanızı bekliyoruz" diye ricacı oldu.
Ama Putin hiç sallamadı.
Gülen cemaati istediği sonucu alamamış olmasına rağmen AKP'den desteğini esirgemedi.
Siyasal İslamcı iktidar tarihinin en büyük başarılarından birine imza attı.
Washington'daki stratejik oyun kurucular, iktidarı boyuncaTayyip'in arkasında durdular.
Ama Fethullah Gülen'i daha fazla önemsiyorlardı.
Hem Tayyip'i yönlendirmek için kullanıyorlar hem de sürekli desteğine muhtaç olduğu algısı yaratıp AKP'yi kıvamda tutuyorlardı.
Mesela, Davutoğlu'nun Afrika ülkelerine sefaret açma derdine düşmesinin arka planında CIA vardı. ABD'nin gözünü diktiği ülkelerde önce cemaat okulu faaliyete geçiriliyor, sonra Türkiye bu ülkelere sefaret açıyordu.
Çoğunluğu Fethullah Gülen'in tornasından geçmiş taze diplomatlar, bu ülkelerde Türkiye'nin değil cemaatin yani ABD‘nin menfaatlerini koruyup kolluyordu.
Bu, 2016 yılına kadar böyle devam etti. Sonrasını zaten biliyorsunuz.
Ezcümle, CIA'nin "sümüklü vaizi" insanoğlunun yüzde yüz mortalite sahibi olduğu gerçeğinden kaçamadı.
Fethullah Gülen, ABD'nin Türkiye'yi ılımlı İslam ülkesi yapma projesi ile cumhuriyetin temellerine dinamit koyarken ne yazık ki memleket dahilindeki çakma solcuların, ılık beyinli liberallerin, Atlantikçilerin, AB beslemesi foncuların, Atatürk düşmanlarının desteğini aldı.Bunlar, bugün bile nedamet getirmedikleri gibi o zaman yaptıklarının doğru olduğunu iddia edecek kadar büyük bir yüzsüzlük sergiliyorlar!
Fethullah Gülen'in attığı tohumlar memleketi zehirlemeye hala devam ediyor, diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
21 Kasım 2024 burç yorumları
Kainat güzeli seçilmişti! Makyajsız hali gündem oldu
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
Onur ve Semih arasında MasterChef'te kavga! Yeni fragmanda olay anları
Bu akşam TV'de ne var? 20 Kasım Çarşamba Kanal D, Show TV, TRT1, ATV, Star TV
Altın fiyatları bugün ne kadar?
Fenerbahçe'ye Talisca sonrası Eriksen piyangosu
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?