Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6207
Dolar
Arrow
34,8656
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4914
Altın
Arrow
3046,0000
BIST
Arrow
10.058

Cihatçı teröristlerden, “ılımlı İslamcı” çıkar mı?

Çıkmaz elbette.

Biz bu filmi 2011 yılında zaten görmüştük.

Nasıl ki, Arap Baharı sırasında İhvancıları yağlayıp, ballayıp “demokrasiyle uyumlu, hoşgörülü Müslümanlar” diye yutturmaya kalktılar; şimdi de el Kaide, el Nusra ve IŞİD artıklarını, kafa kesmeyi, kadına, kıza tecavüz etmeyi şan, şeref addeden Emevi zihniyetini bize “ılımlı İslamcı” diye ittirmeye çalıştıkları ortada.

Saray beslemesi haber kanallarının, kerameti kendinden menkul, sosyal medya hesaplarında botokslu dudaklarını şişirerek poz vermeyi marifet sayan spiker, muhabir kızları, Şam’da kimse başımı örtmemi istemedi mealinde sevindirik sevindirik paylaşımlar yapmakta!

Yurdum insanı da ekran karşısında bunların incir kabuğunu doldurmayacak cümlelerle yaptığı yayınları seyredip, “Ne güzel, bak kâfir Esad gitti, yerine ne kadar hoş görülü Müslümanlar geldi” diye alkış tutacak.

İktidarın evdeki hesabı bu!

Çarşıya uyar mı, üç vakte kadar öğreniriz.

Cümleten balık hafızalı olduğumuz için 10 yıl öncesinde IŞİD’in Suriye ve Irak’ta nasıl terör estirdiğini muhtemelen unutmuşuzdur.

Ama merak eden olursa Hazreti Google’da küçük bir araştırma yapması kâfi. 

İnsanın buradaki fotoğraflar karşısında dehşete düşmemesi mümkün değil.

Üzerine çöktükleri her yerde, Selefi olmayan artık kim varsa; nasıl katlettiklerine dair ayrıntılar orada duruyor.

Bizim askerlerimizi bile gözlerini kırpmadan cayır cayır yaktılar.

İşte şimdi bunları, yani elin tescilli teröristlerini, bir üst modelini satabilmek için farını, tamponun lastiğini, dikiz aynasının kromajını değiştirip “makyajlanmış kasa” diye saftrik alıcıya pazarlayan uyanık otomobilciler gibi, bize “Ilımlı İslamcı” diye yedirmenin derdindeler.

Ama hakkını teslim edelim, ilk günden beri farklı bir rüzgâr estiriyorlar.

Belli ki profesyonel bir “imaj maker” yardımı almışlar.

Culani, Golani, Julani ya da her nasıl okunuyorduysa, değiştirmiş. Şimdi, gerçek adını yani Ahmet el Şara’yı kullanıyor. 

Şekline, şemaline, kılık kıyafetine çeki düzen vermiş. 

Selefi, cihatçı tipolojisini biraz törpülemiş; karnına kadar uzanan sakalını kısaltmış, şimdilik belki takım elbiseyle değil ama haki bir üniforma ile arzı endam etmekte.

Say ki, Havana’ya giren Fidel Castro!

Oysa zamanında Amerika adamın başına ödül bile koymuştu.

15 Mayıs 2017’de resmi sosyal medya hesaplarından fotoğrafını yayınlamışlar, altına “yakalanmasını sağlayacak bilgi getirene 10 milyon dolar verilecek” diye yazmışlardı.

Gizli saklı değil, daha düne kadar internet sayfalarında duruyordu. 27 Kasım’dan sonra makbul muhalif olunca, kaldırmışlar.

İlginç olan, el Nusra’dan koparak Heyet Tahrir eş Şam örgütünü kurmasının da bu tarihlere denk düşüyor olması.

Yeni sayfa açalım, taze başlangıç yapalım meselesi değil elbette. Yarın öbür gün, takiyye yapması gerektiğinde sıfır kilometre bir örgütün daha kullanışlı olacağını düşünmüştür.

Sadece zarfa değil mazrufa da bakalım.

CNN’de, “diğer din ve mezheplere dokunmayacağız” dedi. Tekfirci bir teröristin, böyle bir cümle kurmasının siyaseten bir anlamı var.

Batılı ülkelere göz kırparak demek istiyor ki, “Bizi radikal İslamcı teröristler olarak görmeyin. Biz siyasal İslamcı olarak yolumuza devam etmek istiyoruz”

Yersen dolapta dolma var demeyelim; çünkü çoğu dolmayı gönüllü olarak yemeye zaten teşne!

Ama bu bahtsız coğrafyanın insanları olarak biz; radikali, yumuşağı, ılımlısı, ılımsızı, yeşili, kırmızısı; başına hangi sıfatı getirirlerse getirsinler İslamcıların demokrasiye, insan haklarına, hukuka, özgürlüklere saygılı olmayacağını son 22 yılda fazlasıyla öğrendik.

Moderniteden nasibini almamış, dünyaya ve hayata sadece din üzerinden bakan kim varsa, şartlar değiştiği an aslına rücu edeceğini çok iyi biliyoruz.

Bizim açımızdan tecrübeyle sabittir.

Şam’da iktidarı ele alanların ılımlı İslamcı gömleğini üzerlerinde tutacakları ye da ne zamana kadar tutacakları da meçhul.

Pragmatizmde artık “level atladıkları” için yaptıklarına ettiklerine kimse çok fazla bir siyasi anlam yüklemiyor.

Meseleyi daha iyi anlayıp anlamlandırmak için Atlantik’in diğer kıyısındaki efendilerinin menfaatinin ne olduğunu bilmek yeterli.

Suriye’de Esad gitti, Baas rejimi devrildi ama film daha yeni başlıyor.

Kim, kimin boğazına ne zaman sarılacak?

Mesele daha masaya oturup paylaşmaya gelmedi. 

Suriye parça pinçik olacak ama nasıl?

Zurnanın zırt dediği yer de burası.

Ne cihatçı teröristlerin ne de ABD beslemesi SDG’cilerin ellerindeki güç kadar arkalarında halk desteği yok.

Kahir ekseriyetleri Suriye coğrafyasına dışarıdan ithal edilmiş!

Özellikle sosyal medyaya yansıyan görüntüler, yapılan paylaşımlar kazanın fokur fokur kaynamaya başladığını gösteriyor.

İster cehennemin, deyin ister Pandora'nın kutusu, açılan öyle bir açıldı ki Ortadoğu belki de tarihinin en karanlık dönemlerinden birinin eşiğine geldi. 

Peki ya Türkiye...

Şimdilik cümbür cemaat uzaktan seyretmekle yetiniyoruz. 

Esat devrildi diye sevinç nağraları atan, Suriye'ye demokrasi, özgürlük geldi sanarak alkış tutanları bir kenara koyalım; eğer ki iktidar aklın galebe çaldığı bir yaklaşım benimsemezse, yandı gülüm keten helva, diyerek yazımıza noktayı koyalım.