Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.367

Cumhuriyet'e gerçekten sahip çıkabildik mi?

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Benim en büyük eserim" dediği Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılı ne yazık ki büyük etkinliklerle, tarihe geçecek şölenlerle kutlanamayacak.

Erdoğan ve AKP, Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümünü sessiz sedasız geçiştirmek istiyor.

Başta TRT olmak üzere devlet kurumları, çeşitli bahanelerle törenleri ve etkinlikleri iptal etmeye başladı.

Erdoğan da Cumhuriyet Bayramı'ndan bir gün önce İstanbul'da Gazze için miting düzenleme kararı aldı.

Asıl amacı, 29 Ekim'i yani Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümünü gölgelemek.

İktidarın hesabı şu:

Gazze mitingi ertesi gün yandaş gazetelerin sayfalarına, televizyonların haber bültenlerine, iktidar tarafından yönlendirilen sosyal medya hesaplarına öyle büyük bir şekilde yansıtılacak ki Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümü arka planda kalacak.

Aslında tam bir şark kurnazlığı yapıyorlar.

İktidarın asıl meselesi Gazze'deki insanlık trajedisi değil elbette!

Kafalarının arkasında olan "Ne yapalım, ne edelim Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümünü gölgede bırakalım" düşüncesi...

Kutlamalardan kaçamayacakları noktada da bunu bir Erdoğan ve AKP propagandasına çevirme çabasındalar.

Başkent kulislerine biraz kulak kabarttım.

Aslında Erdoğan bir süre öncesine kadar Cumhuriyet'in 100'üncü yılının çok sayıda etkinlikle ve büyük törenlerle kutlanmasını istiyormuş.

Bu konuda gerekli talimatları bile vermiş

Tabii ki bir şartla...

Bütün bu etkinlik ve törenlerde, Cumhuriyet'in kurucuları, felsefesi ve Cumhuriyetin kazanımları görmezden gelinecek, bunların yerine Erdoğan ve tek adam yönetimi ön plana çıkarılacaktı.

Erdoğan, yerel seçim öncesinde Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümünü kendi propagandası için bir fırsat olarak görüyordu.

Hatta bazı etkinliklerin hazırlıkları 14-28 Mayıs seçimlerinin öncesinde başlatıldı.

Ancak ne olduysa Erdoğan birden fikir değiştirdi.

Saray'dan giden talimatla, iptal edilebilecek olan etkinlikler iptal edildi; hazırlıkları tamamlanmış olan etkinliklerin de "anma programı" çerçevesinde yapılması kararlaştırıldı.

Peki, Erdoğan neden fikir değiştirmişti!

Buna ilişkin sorularıma birkaç ayrı cevap aldım.

İlk olarak yakın çevresi Erdoğan'a şu telkinde bulunmuş:

- Cumhuriyet'in 100'ün yıl kutlamaları, bizim öngördüğümüz şekliyle yapılsa bile iktidar karşıtı cepheyi tahkim eder. 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra bir türlü kendini toparlayamayan Cumhuriyetçi kitlenin yeniden bir araya gelmesine zemin hazırlarız. Yerel seçimde bizim aleyhimize olur. Toplumdaki coşku bizim aleyhimize döner.

İkincisi de giderek ağırlaşan ekonomik krize ilişkin bir uyarıymış.

- Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük illerdeki 100'üncü yıl kutlamaları iktidar aleyhine mitinglere dönüşebilir. Toplumda böyle bir eğilim var. Kutlamalarda ve etkinliklerde protestolar başlarsa, önüne geçmek çok zor olabilir!

Hatta denilen o ki, bu konuda yapılan üst düzey toplantıların birinde Romanya'da Çavuşesku'nun böyle bir kalkışma sonucu devrilmiş olduğu da örnek olarak gösterilmiş.

Ezcümle siyasi algoritması seçim kazanmak ve iktidarda kalmak olan Erdoğan'ın, Cumhuriyetin 100'üncü yıl dönümünü kendi lehine araçsallaştırmayacağını düşünmek safdillik olacaktır.

Görünen o ki kutlamalar, şölenler, etkinlikler sokaklarda halkın katılımıyla yapılacak.

Peki halk, kendisini Ortaçağ'dan kurtaran, "kul" olan insanını "yurttaş" yapan, Nazım'ın dizelerinde olduğu gibi soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen kadınımızı yücelten ve Mustafa Kemal Atatürk'ün "Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın" sözlerini rehber alarak hak ettiği değeri veren, "kimsesizlerin kimsesi olan" Cumhuriyet'in 100'üncü yılını coşkuyla ve onu büyük bir güçle sahiplenerek kutlayacak mı?

Ne yazık ki, Türk toplumu son 21 yıldır bu konuda iyi bir sınav veremedi!

Bunu açık yüreklilikle yazmak lazım.

Cumhuriyetin temel ilkeleri bir bir yıkılırken, çağdaş demokrasinin yapı taşı olan laiklik fiilen ortadan kaldırılırken, kadın hakları yok edilirken, ülkenin kurucu babalarına "iki ayyaş" denilerek hakaret edilirken, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin cumhuriyetçi, Atatürkçü subaylarıyla birlikte ülkenin gazetecileri, aydınları aşağılık komplolarla cezaevlerine atılırken, cumhuriyetin bütün kazanımları tek tek elden çıkarılırken; 

Türkiye, "sığınmacılar" tarafından sessiz sedasız işgal edilirken, bunların üzerinden Anadolu insanına selefi aşısı yapılmak istenirken, ülkenin taşı, toprağı, ormanı, deresi tarlası, bağı, bahçesi acımasızca yağmalanırken; maalesef insanımız üstüne düşeni yapmadı, yapamadı.

İslamcı oligarşi, devletin bütün kurum, kuruluşlarını ele geçirip ülkenin kılcal damarlarına kadar nüfuz ederken toplumun kahir ekseriyeti - ne yazık ki- sessiz kalmayı tercih etti.

Ses çıkarmaya çalışanlar da baskıyla, gözdağıyla, tehditle susturuldu, etkisizleştirildi.

Son 21 yılda Gençliğe Hitabe'nin her satırının ne kadar büyük bir öngörü ile yazılmış olduğunu her bir zerremizde hissettik.

Üç gün sonra 29 Ekim...

Cumhuriyetimiz bir asrı devirecek.

Ve bizim ona nasıl ve ne kadar sahip çıktığımızı, ilkelerini ne kadar benimsediğimizi, özümsediğimizi, bu ülkeyi ortaçağ karanlığına hapsetmek isteyenlere karşı ne kadar güçlü bir duruş ortaya koyacağımızı gösterebileceğimiz çok ama çok önemli bir fırsat...

Belki de son fırsat!

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!