İsrail, 9 Eylül'de Katar'ın başkenti Doha'da Hamas'ın müzakere heyetini vurunca çarşı karıştı.
Dikkatler hemen Türkiye'ye çevrildi.
Hiç vakit kaybetmeden tepki verdik. Türkiye'nin tüm imkanlarıyla Katar'ın yanında olacağını ve saldırıya karşı “ortak adımlar” atılacağını filan duyurduk.
Hariciye, “Bu durum, İsrail'in bölgedeki yayılmacı siyasetinin ve terörizmi bir devlet politikası olarak benimsediğinin açık bir kanıtıdır” açıklamasını yaptı. Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin desteğini yazılı açıklamalarla geçiştirmek istemedi. Yakın dostu Katar Emiri Şeyh Al Sani'yi telefonla aradı, yetmedi uçağa atlayıp Katar'a gitti.
Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi.
Çünkü Katar, Türkiye'nin bölgedeki en önemli müttefiki.
AKP iktidara geldikten sonra ilişkilerde hep bir bahar havası vardı. 2014 yılında da “stratejik ortak” olduk.
Türkiye'nin siyasi desteği ve güvenlik şemsiyesine karşılık, Katar'dan gelen çuval çuval dolarlar. Bizim burada iktidar ne zaman paraya sıkışsa Al Sani, üçün beşin lafı mı olur, diyerek Tayyip Erdoğan'ın yardımına koştu.
Kendi içinde gayet rasyonel bir ilişki...
Amma ve lakin mesele gelip Hamas'a dayandığında işler bir miktar karışıyor.
Gelin dililmiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.
Son dönemde artık iyice ortaya çıktı ki ağababaları Hamas'ın kalemini kırmış.
Çoktan kırıldı diye düşünen vardır elbet ama emperyalizmin elindeki kullanışlı aparatlardan kolay kolay vazgeçmediğini biliyoruz. Hele söz konusu Ortadoğu olunca, işbirlikçileri ve onların taşeronları büyük önem arz etmekte.
Borularını öttüren vekillerini hemen öyle hızlıca harcamazlar, yeni bir görev tevdi edecekleri vakte kadar nadasa bırakırlar.
Yakın tarihte onlarca örneği var. Merak eden mesela el Kaide'ye sonra IŞİD'e bakabilir.
Ancak anlaşılan, Ortadoğu tiyatrosunda eskisi gibi bir rol vermeyecekler. Bu şekliyle Hamas'a artık daha fazla ihtiyaçları kalmadığını düşünebiliriz.
Zaten, 2006'dan sonra ağababaları adına ne yapması gerekiyorduysa, hepsini eksiksiz yerine getirdi. Misyonunu bir güzel tamamladı.
En önemlisi bu süre içinde Netanyahu gibi artık nefret objesi haline gelmiş birini meşrulaştırdı; siyaseti yapabildiği kadar “sağa” çektirdi, İsrail'i kutuplaştırdı, kolektivizm geleneğinden gelen Yahudi toplumunu, tek adam sultasının altına girmesi için “rıza inşa” etti.
Ama daha elim ve daha vahimi, 7 Ekim'de Ortadoğu'yu kana bulayan sürecin düğmesine bastı.
Post modern faşizmin nadide çiçekleri Netanyahu ile Trump şimdi öyle İngiliz tarzı tilkilik yapmak yerine bodoslama gidiyor.
Yani, “Soft” diplomasi yerine, “Hardcore” bir yaklaşım söz konusu.
Ez cümle, Hamas'ın amel defterini Netanyahu'ya kapattırıyorlar.
O da fırsat bu fırsat diyerek terör estiriyor. Öyle ki sözüm ona medeni dünyanının gözleri önünde Gazze'yi içindeki insanlarla beraber neredeyse haritadan sildi.
İhvan Arap Baharı'nda çuvallamasaydı, bugün bambaşka bir Hamas görebilirdik.
Burada duralım, bir nefes alalım ve Marx'ın “Tarihte ne olduysa öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur” sözünü hatırlayıp devam edelim.
Peki şimdi ne oldu da, emperyalistler bu kullanışlı aparatı gözden çıkardı?
Aslında İran'ın Suriye ve Lübnan'da kolunu kanadını kırmasından, üstelik Tahran'ın orta yerinde Genelkurmay Başkanı'nı, Devrim Muhafızları Komutanı'nı vurmasından işin renginin değişmekte olduğunu görebiliyorduk.
İsrail, köpeksiz köyde çomaksız gezer gibi rahatça hareket edebildiği için meselenin bu noktada nihayetlenmeyeceğini anlamıştık.
Soran yoktu, sorgulayan yoktu. Nasıl olsa Batı öyle ya da böyle arkasındaydı. Aarkasındaki kuvvetli desteği haizken Hamas'ı ortadan kaldırmak için gayet güzel bir fırsat yakaladı.
İsrail'in Katar'da Hamas'a yaptığı operasyonun siyasi ve stratejik önemini anlayabilmek için gelişmeleri bu çerçeve içinde okumak lazım.
Mesele sadece örgütün önde gelenlerine yönelik bir suikast değil.
Ağır siyasi bir mesajı da var.
Tabi anlayana.
Şimdi, İsrail'in Türkiye'yi vurup vurmayacağı tartışılıyor.
Hamas yetkilileri en son 1 Ağustos'ta Türkiye'ye gelmiş, Hakan Fidan, İstanbul'da Hamas Şura Meclisi Başkanı Muhammed Derviş ve beraberindeki heyetle görüşmüştü. İbrahim Kalın da aynı heyetle en son 29 Haziran'da masaya oturmuştu.
Ama o kadar. Çok sıkı fıkı olsalar da iktidar, Hamas'ın siyasi bürosunu Türkiye'ye taşımasını istemedi.
Kuvvetle muhtemeldir ki başına bela olacağını hissetti.
Bunun altını kalın kalemle çizelim. Ama “direniş ve kurtuluş örgütü” olarak görmeye devam etti. Mesela, Hamas'a silahlarını bırakması çağrısını yapan ve Avrupa Birliği ile Arap Birliği'nin desteklediği New York Bildirisi'ne şerh koydu, “ben o tarafta durmuyorum” dedi.
Peki, İsrail'in bütün bunları bahane edip Türkiye'ye yönelik Katar'da yaptığı gibi bir operasyon yapabilir mi?
Mümkün değildir, demeyelim.
Ama, ihtiyaç duymaz.
Netanyahu, derdi neyse, gider Trump'a söyler. O da Ankara'yı arar ve mesele çözülür. Nasıl olsa bir dediği iki edilmiyor.
Trump çıkıp, “Şu Hamasçılarla görüşmeyi kesin” dese bizimkiler “hayır” mı diyecek.
Hiç olmadı İsrail elindeki PKK, IŞİD sopasını kullanır. Bir iki terör eylemi yaptırır ve Ankara'dan istediğini alır.
Ez cümle Netanyahu, Ortadoğu'nun yeniden şekillendirildiği bir dönemde Amerika'yla en iyi işbirliğini yapacak ismin Tayyip Erdoğan olduğunu çok iyi biliyor. Bunun İsrail'in çıkarına olduğunun da farkında.
Siyasal İslamcıların Türkiye'de iktidarda kalması işlerine geliyor. Diğer yandan savaş başladı başlayalı Türkiye'den İsrail'e yollar hiç kapanmadı.
Neden bunu tehlikeye atsın!
Ama ya Tayyip Erdoğan iktidarı kaybetme riski ile karı karşıya kalırsa!
İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
İşte o vakit, yurdum insanının tahkim edilmesi ve Tayyip Erdoğan'ın arkasında hizalanması için dışarıdan bir “etkinin” gelmesi gerekiyor ki İsrail bunun için biçilmiş kaftan.
Olmaz, olmaz demeyin.
İsrail, Türkiye'yi hedef alarak bilinçli bir hata yaparsa anlayalım ki bu AKP'yi kurtarmak ve Tayyip Erdoğan'ı iktidarda tutmak içindir!
Çok Okunanlar

CHP'ye yönelik yargı süreci AKP'de endişeyi artırıyor!

Son ankette Erdoğan ve Bahçeli'yi düşündürecek sonuç!

Kurultay davacılarının avukatının Sedat Peker'le fotoğrafı ortaya çıktı

Hikmet Çetin'den CHP'nin 7. Genel Başkanı Klıçdaroğlu'na 'Özür' telefonu

Ruşen Gültekin’den Yıldıray Çiçek’in yazısına dikkat çeken yorum

Gazeteler, CHP'nin kurultay davasındaki erteleme kararını nasıl gördü?

ABD ve Çin, Tiktok için anlaşma sağladı

Ülkü Ocakları'ndan Emekli Albay Orkun Özeller'e hakaret ve tehdit!

MHP’de rahatsızlık: Güller, 'İttifak dışında şansı yok'

Kılıçdaroğlu kurultay davası sessizliğini bozdu