Yurdum insanına sormuşlar, “Seni en çok ne korkutuyor” diye, “Türkiye'nin bölünmesi” demiş.
Bunu ben söylemiyorum.
Bekir Ağırdır'ın geçen temmuz ayında yaptığı araştırmada ortaya çıkmış.
İnsanın, “şaka mı bu?” diyesi geliyor.
Mustafa Kemal Atatürk'le, Cumhuriyet'le, Cumhuriyet'in değerleriyle, ilkeleriyle, felsefesiyle, devrimlerle; Türk ulusunun bizzat kendisiyle, memleketin birliği ve bütünlüğüyle derdi olan; hatta bugün kolayını bulsa hiç düşünmeden anahtarı Kürtçülere teslim edecek kadar gözünü karartmış bir zihniyeti her şart altında 23 yıldır iktidarda tutan sanki kendisi değilmiş gibi!
Peki o vakit sormazlar mı adama, madem bu kadar korkuyorsun ne demeye memleketi bölmeye, parçalamaya fazlasıyla mütemayil olanların peşinde koşuyorsun diye!
Çalışma aslında, yurdum insanının korku ve kaygılarını belirlemek için yapılmış.
Dikkat çekici sonuçları var.
Öncelikle Bekir Ağrıdır'ın şu değerlendirmesinin altını kalın kalemle çizelim.
“Neredeyse 7-8 yıldır süren ekonomik tufan, pandemi, olağanlaşan depremler, seller, toprak kaymaları, orman yangınları, her gün daha da lümpenleşen toplumsal kutuplaşma, yayılarak sıradanlaşan gündelik hayattaki şiddet ve güvenlik kaygıları, dijital mecralarda artan belirsizlikler, korkuları besliyor. Diğer yandan bu not ettiğim her bir unsur bir diğerini besleyerek gündelik hayattaki korkuları ve bireysel savunma davranışlarına daha da karmaşık bir yapı kazandırıyor”
Araştırmanın ayrıntılarına bakarsak, siyasal İslamcı iktidarın, millet olarak ruh sağlığımızı belki de geri dönüşü olmayacak şekilde bozduğunu söylemek mümkün.
Artık, hem birey hem toplum olarak korkularımızla başa çıkamadığımız anlaşılıyor.
Mesela, çalışmaya katılanların Yüzde 37'si korku seviyelerinin geçen yıla göre arttığını belirtmiş.
Söz konusu oran 50 yaş üzerindekilerde yüzde 42’ye yükselmiş.
Bu, yetişkin nüfus içinde yaklaşık 25 milyon kişi demek.
Yani, Türkiye'deki toplam nüfusun yüzde 30 kadarı!
Göz ardı edilecek bir oran değil.
Çok iyi biliyoruz ki eğer iktidar bu kafayla devam ederse önümüzdeki yıl çok daha fazla korku dolu ve kaygı yüklü olacağız.
Bundan kimse kuşku duymasın.
Devam edelim...
Bekir Ağrıdır'a göre toplum kaygılarda ve korkularda ortaklaşırken korkular gündelik hayatta baskın hale gelmiş.
Bunları zaten üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz.
Çünkü, etrafında olup bitene meraklı kim varsa sokağa çıktığında toplumun ne hale geldiğini görebiliyor.
Gelelim, zurnanın zırt dediği yere.
Araştırmanın can alıcı bölümü.
“En çok korktuğunuz nedir” diye sormuşlar. Araştırmaya katılanların yüzde 61’i “Türkiye’nin bölünmesi” cevabını vermiş.
Yurdum insanının, kanser gibi ölümcül hastalıklara yakalanmaktan, yanlış suçlamayla hapse atılmaktan ya da yaşlandığında parasız kalıp muhtaç duruma düşmekten bile Türkiye'nin bölünmesinden korktuğu kadar korkmadığı ortaya çıkmış.
Gülelim mi ağlayalım mı...
Söylemeden geçersek olmaz, meselenin burası buram buram riyakarlık kokuyor.
Misal, AKP ve DEM'i ele alalım.
Biri, İslamcı diğeri Kürtçü!
Mührü DEM'e basan seçmenin, bu partinin bir terör örgütünün siyasi uzantısı olduğunu, bu örgütün bağımsız Kürdistan için 50 bin insanın kanına girdiğini bilmemesi mümkün mü?
Ya da siyasal İslamcılara oy veren seçmenin, iktidarın laiklikle, laik eğitimle, kadın haklarıyla, medeni hukukla, ulus kimliği ile sıkıntısı olduğunu düşünmemesi...?
Elbette değil.
Eğri oturup doğru konuşalım, yurdum insanı neyin ne olduğunu çok iyi biliyor, siyasi davranışını buna göre kullanıyor.
Herkes her şeyin farkında.
Ama kimse küçük çıkarlarını koruduğu mevziisinden vazgeçmiyor.
İş hamasete geldi mi, “Vatan, millet, Sakarya'dan geri adım atan yok. Sonra da, ya memleket bölünürse...
Geçiniz bunları... Hiç inandırıcı değil.
Sonuç ortada. AKP geçen 23 yılda bilerek ve isteyerek memleketi öyle bir noktaya getirdi ki siyasi, idari, coğrafi olarak henüz bölünüp parçalanmadık belki ama zihinsel açıdan kelimenin tam anlamıyla lime lime olduk.
Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Laz, Sünni, Alevi...
Toplumun dini, etnik ve mezhepsel fay hatları kırıldı kırılacak.
İktidar bunu ilahi bir güçle yapmadı. Arkasında hiçbir vakit yüzde 30'un altına düşmeyen seçmeninin desteği ile yürüdü.
Ez cümle, Cumhur İttifakı seçmeninin samimi olarak böyle bir korkusunun olmadığını, iktidarın mevcut siyasetine bilerek ve isteyerek destek verdiğini söyleyebiliriz.
Şimdi bu çıkarımları masanın üstüne koyalım, araştırmanın sonuçları üzerinden devam edelim.
Şöyle bir denklem kuralım.
Faraza AKP, MHP, DEM ve diğer ufaklıkların toplam oyu yüzde 47-48 civarında olsun. Geri kalan yüzde 52-53, araştırmada ortaya çıktığı gibi Türkiye'nin bölünmesinden korkan kitlenin içinde yer alsın.
Yüzde 8-9'unun da “kesişim kümesi” içinde bulunduğunu, yani “hem Türkiye'nin bölünmesinden korkarım hem de oyumu bunlara veririm” diyenlerden oluştuğunu düşünelim.
Teoride mümkün.
Ama burada asıl mesele, yüzde 61'in ana gövdesinde ortaya çıkıyor.
Nasıl mı?
Deniyor ki, 19 Mart darbesinden sonra güya CHP'nin oyları yükselmiş, yüzde 40'lara yaklaşmış. Nihai tahlilde yurdum insanının, bu iktidardan kurtulmak için “ne yapalım, başka çaremiz yok” diyerek CHP'ye sarılmasını anlayabiliriz.
Eğer yurdum insanının yüzde 61'i memleketin bölünmesinden korkuyorsa bunun en az yarısının belki de üçte ikisinin CHP seçmeni olması gerekir.
Siyasetin matematiği ve mantığı bize bunu anlatıyor.
Burada bir kez daha duralım ve soralım.
Türkiye'nin bölünmesinden korkan kitlenin ana gövdesini oluşturan CHP seçmeni, Özgür Özel'in üç, beş Kürt oyu için başında olduğu partinin değerlerini ve ilkelerini hiçe saymasını, Kürtçülere şirin görünmek için on takla atmasını, kimlik siyasetine soyunmasını, Abdullah Öcalan'ın ricasını kırmayıp Meclis'teki komisyona balıklama atlamasını, hatta daha ileri giderek “Kürtlerin oyu varsa sözü de olmalı” gibi emperyalist jargon kullanmasını görmüyor mu?
Görüyor ve korkuyorsa neden ısrarla Özgür Özel'in arkasında duruyor, neden Genel Merkez üzerinde baskı kurup CHP'nin özüne, kurucu ayarlarına dönmesi için çaba göstermiyor?
Gözlerine tavuk karası inmiş olabilir, belki başka hesapları da...
Sonuçta, “Hem memleketimin bölünmesinden korkarım, hem de oyumu verdiğim partinin Kürtçülerle iş tutmasına, Kürtçülerle birlikte memleketin temellerine dinamit koymasına rıza gösteririm” demenin mantığı yok.
Belki, Özgür Özel'in açıkladığı anketler yanlıştır ya da Bekir Ağrıdır'ın araştırmasında hata vardır.
Bilmiyoruz.
Sandık önümüze geldiğinde millet olarak bunu sağlamasını bir güzel yapacağız diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar

İddia: Ali Erbaş'ın yerine gelecek isim belli oldu

Türkiye’nin konuştuğu o infazın detayları

Eski ziraat odası başkanı öldürüldü

Evde unuttuğu anahtar sonu oldu, hayatını kaybetti

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Kontrollü mühimmat imhası kontrolden çıktı

Özgürlüğüme kavuştuktan sonra da doğru bildiklerini söylemeye devam edeceğim

Bir evi bile hak etmiyor muyum?

Dini nikahlı eşinin doğum yapmasını istemedi, şiddet uyguladı

Vizesiz ülkelere de bir şans verin, seveceksiniz