BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma, dünyanın çok ciddi bir “Trump” sorunu ile karşı karşıya olduğunu bir kez daha gösterdi.
Aslında, bu konuşmasının işaret fişeğini Putin ile Alaska'da yaptığı zirve sonrasında atmış, Avrupalı liderleri Beyaz Saray'da Nazilli bardağı gibi karşısına dizmiş, bir güzel ayar vermişti.
Kendisini az buçuk tanıyanlar için sürpriz olmadı.
O vakit söyledikleri de yenilir, yutulur cinsten değildi. Ama bu kadar ileri gidebileceğini herhalde kimse tahmin etmedi, edemedi.
Aksilik olmasaydı, Beyaz Saray ya da Dışişleri bürokratlarının yazdığı, belki daha dengeli, daha ölçülü bir metni okuyacak, mesajlarını diplomatik bir dille verecekti.
Ne yazık, sanki şeytanın işi yokmuş gibi prompter bozuldu.
Belki aklında ne varsa rahatça söyleyebilmek için böyle bir bahane icat etti. Bilmiyoruz.
Fırsat, bu fırsattı, “Konuşmayı prompter olmadan yapmaktan rahatsız değilim, çünkü prompter çalışmıyor. Yine de burada sizinle olmaktan mutluyum, böylece daha kalpten konuşabilirim. Ama prompterı her kim idare ediyorsa başı büyük belada” dedi, devam etti.
'Kalpten konuşmak'tan kastının ne olduğunu, salvo atışına geçtiği vakit anladık.
Öyle böyle değil.
Say ki kürsüde, karşısındakilere nefret kusan, kendini beğenmiş, hazımsız cahil bir kasaba politikacısı var.
Ağzına geleni söyledi, içinde ne biriktirdiyse döktü. Muhataplarına fırça atmakla kalmadı; kızdı, küçümsedi, hakaret etti.
Konuşması sadece siyaset bilimcilerin ve diplomatların değil sosyal psikologların ama çokça psikiyatristlerin kıymetlendirmesine muhtaç.
Ne olursa olsun Trump post modern faşizmin politik ucubesi olarak bütün dünyaya; kendisi gibi olmayanlara, kendisi gibi düşünmeyenlere, kendisine biat etmeyen kim varsa cümlesine meydan okudu.
Say ki, neoliberalizmin hastalıklı zihniyetinin ete kemiğe bürünmüş hali, 21. Yüzyılın ikinci yarısına giderken yeni düzenin paradigmasını ilan ediyor.
Kimseden korkusu yok, çekinmiyor. Elindeki gücün farkında.
Narsisimin doruklarında sörf yapıyor. Dilinin kemiği yok; insanlık adına bir kaygısı da!
Kimse ne vakit ne yapacağını tahmin edemiyor. Deniyor ki, Richard Nixon'dan sonra dış siyaseti en fazla merkezileştiren Başkan, Trump oldu.
Doğrudur.
Ancak bu da Amerika'nın siyasi kararlarını Trump'ın hastalıklı mizacına bağımlı hale getirdi. Kısa sürede kendi tahmin edilemezliğini önemli bir stratejik ve siyasi varlığa dönüştürdü.
Yani doktrin oluşturdu. Bunu söylemekten çekinmiyor.
Mesela, İsrail'in yanında İran'a saldırıya katılıp katılmayacağı sorulduğunda "Bunu yapabilirim. Yapmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor" demişti. Sonra İran'ın müzakerelere dönebilmesi için iki haftalık mühlet verdiğinde de, buna dünyayı inandırmış, ancak bu sözlerine rağmen birkaç gün sonra İran'ın bombalanması talimatını vermişti.
Siyaset bilimciler Trump’ın yaptıklarını ettiklerini “Deli Adam Teorisi” ile açıklamaya çalışıyor.
Tam da adı üstünde. Daha ne söylenebilir ki.
Bütün derdi, dünyanın patronu olmak. Bu kadar açık ve net. Evrenin kendi etrafında döndüğü zannına fena halde kapılmış olduğu çok belli.
Kapalı kapılar ardında söylenecek ne varsa, ortalık yerde açık etmeyi marifet sayıyor.
Mesela, "Avrupa ülkeleri, Rusya ile savaşırken Rusya'dan petrol ve doğalgaz satın alıyorlar. Bu, onlar için utanç verici bir durum" dedi.
Oysa asıl derdi bu değil; Avrupalılar Rusya'dan ithalatı bırakacak; böylece Amerika kaya gazı satabilecek. Yani, Avrupa kendi menfaatlerini yok sayıp Amerika'nın cebine para koyacak ki memnun olsun.
Şaşırılacak bir vaziyet yok, çünkü üstünü kazıdığın zaman altından aç gözlü bir iş adamı çıkıyor. Daha fazlası değil.
Memleketler arası münasebetlere de bu zaviyeden baktığı için aklı başında kim varsa güvenlik ve enerji gibi stratejik meselelerde Trump'ın ipiyle kuyuya inilmeyeceğini çok iyi biliyor.
Ez cümle, Beyaz Saray'dan bir daha geri dönmemek üzere ayrılacağı güne kadar dünyanın hiç de kolay geçmeyeceği kesin olan bir üç yılı var.
Bu süre içinde, birileri insanlık adına, dünyanın geleceği adına lazım olan dersleri çıkarır mı, diye soralım; cevabını okuyucumuzun ferasetine bırakıp yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar

Fatih Altaylı'dan AKP'nin bir sonraki hamlesi için çarpıcı iddia!

Dilruba Kayserilioğlu, yandaş Hadi Özışık'ı ifşa etti

‘Deli Adam Teorisi’

Melih Gökçek ve Osman Gökçek'ten Ankara hazırlığı!

Gürsel Tekin'den kongre kararı sonrası dikkat çekici yorum

YSK'dan CHP İstanbul İl Kongresi kararı!

Yeşilçam Oldu Sana Karaçam

'Erdoğan bu ülkede Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ediyor'

Burcu Esmersoy'un sosyal medya kazası: Çıplak görüntü kısa sürede yayıldı

Şahan Gökbakar'dan tutuklama tepkisi