Donald Trump henüz Oval Ofis'teki koltuğuna oturmadı ama seçildiği günden bu yana estirmeye başladığı rüzgar, dünyada neredeyse kasırgaya döndü.
Ortalığı birbirine katıyor!
Çıktı, Panama Kanalı'nı ve Grönland'ı ele geçirmek istediğini söyledi, kuzey komşusu Kanada'ya gözdağı verdi, ABD'nin bir parçası haline gelmesi için ekonomik baskı uygulayacağını dile getirdi, Meksika Körfezi'nin adını “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi önerisini getirdi.
20 Ocak tarihine kadar daha neler yumurtlayacak, bilmiyoruz!
Delidir ne yapsa yeridir, diyerek meseleye gayrı ciddi yaklaşmayalım.
Çünkü bu açıklamaları boş değil, arka planında Amerikan'ın hariciyesinin ve güvenlik bürokrasisinin askeri, siyasi, stratejik, ekonomik ve hatta sosyal her türlü senaryoya göre oluşturduğu, “ihtimaliyat planlamaları” var.
Say ki, Amerikan derin devletinin gizli dosyaları!
Yani Donald Trump, kameraların karşısına çıktığında Özgür Özel gibi hikaye anlatmıyor.
Altını kalın kalemle çizelim.
Söylediklerini tamamının Amerikan dış siyasetinde karşılığı bulunuyor.
Amerika, bu önemli dosyaları kamuoyunun bilgisine, ilgisine sunmaz.
Öyle ulu orta konuşulmaz (dı).
Kapalı kapılar ardında, sistemin en yetkili, en etkili isimlerinin katıldığı toplantılarda ele alınır.
Milli güvenlik gerekçesiyle son derece gizli tutulur.
Küresel ve bölgesel gelişmelere bağlı olarak sürekli “update” edilir, yani güncellenir.
Bizdeki gibi iç siyaset malzemesi yapılmaz!
Beyaz Saray'ın, Pentagon'un ya da Dışişleri Bakanlığı'nın kozmik kasalarında bunlara dair son derece kapsamlı klasörler bulunduğundan kimse kuşku duymasın!
Dünyada söz sahibi olma iddiasındaki bütün ülkelerde olduğu gibi... Bunlar ciddi işler, bizdeki gibi içi boş hamaset üzerinden yürümüyor.
Şaşırtıcı olan Donald Trump'un bunları açık açık söylemesi oldu.
2011 yılında Washington'da, Dışişleri, Pentagon ve CIA'den bürokratların katıldığı bir toplantıda bulunma şansım olmuştu.
Küresel gelişmelere dair öyle bir ufuk turu yapmışlardı ki, adeta nutkum tutulmuştu. İşte o vakit, “Amerikan emperyalizmi” kavramının soyut olmadığını, ete kemiğe nasıl büründüğünü anlamıştım.
Dünya üzerinde Amerikan çıkarlarına göre ele almadıkları, geleceğe dair projeksiyonlarının olmadığı neredeyse bir kilometrekare toprak bile yoktu.
Bizim coğrafyamızı bizden daha iyi biliyorlardı. Mesela, 1402'de Ankara Savaşı sonrasında Timur'un Çubuk Ovası'na yerleştirdiği Kara Tatarların köylerini isim isim saydıklarında dehşete düşmüştüm.
Ancak burada asıl tartışılması gereken, Donald Trump'ın boş boğazlık mı yaptığı yoksa bilinçli şekilde önümüzdeki dönem Amerika'nın dış siyasetinde atacağı adımlara dair bilinçli bir mesaj mı verdiği...
Hangisi olursa olsun, vaziyet hiç hafife alınacak gibi değil.
Zaten, Kimse çıkıp “Boş teneke, tıngırdayıp dursun” demedi. Panama'dan, Grönland'dan, Grönland'ın otonom bir bölge olarak bağlı olduğu Danimarka'dan ve Kanada'dan sert tepkiler geldi.
Panama ve Grönland meselesi, Donald Trump'ın “Çin takıntısı” ile yakından ilgili.
Zaten, Panama Kanalı'nın Çin kontrolünde olduğunu iddia edip, “Panama Kanalı bizim ülkemiz için hayati. Çin tarafından kontrol ediliyor ancak biz burayı Panama'ya verdik, Çin'e vermedik. Bu hediyemiz istismar edildi” diyerek rahatsızlığını açıkça dile getirmişti.
Oysa gerçek böyle değil, Panama Kanalı'ndaki trafiğin yüzde 72'sini Amerikan kargo gemileri oluşturuyor. Yani, ABD birinci sırada yer alıyor. Çin'in toplam trafikteki payı ise yüzde 22. Amerika ile kıyaslanacak kadar değil ama buradaki mesele muhtemel bir çatışma durumunda, kanalın hangi ülkenin kontrolünde olacağı...
Tabi, Çin'in Panama'da büyük ekonomik yatırımlarını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Keza, batarya üretiminde kullanılan Grönland'daki nadir metallerin varlığının Çin ile rekabetinde Amerika'yı avantajlı kılacağını düşünüyor olmalı. Çünkü Çin, batarya teknolojisinde ve üretiminde dünyada ilk sırada. Amerika, Çin'in elindeki bu ekonomik gücü almak istiyor.
Grönland'ın askeri ve stratejik önemini de atlamayalım. Rusya'ya karşı önemli bir ileri karakol olmasının yanı sıra Arktik için giderek artan uluslararası rekabette kritik önemi haiz bir konumda.
Halihazırda zaten ABD'nin burada bir askeri üssü var.
Donald Trump, köpeksiz köyde çomaksız gezmek istiyor.
Meselenin burasını kimse zaten tartışmıyor!
O yüzden Amerika'nın çıkarlarına halel getirecek ne varsa, doğrudan cephe alıp kendince aksiyon geliştirmeye çalışıyor.
Ez cümle, şimdiki sıkıntıları yetmezmiş gibi dünya önümüzdeki dönem muhtemel sonuçları yeni sıkıntılara, ağır krizlere gebe küresel ve bölgesel çekişmeleri daha fazla yaşayacak gibi görünüyor diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
BEDAŞ 16 Ocak'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Reyting sonuçları açıklandı! Dün hangi yapım zirvede yer aldı?
Düriyem'in güğümleri
Gelinim Mutfakta 16 Ocak Perşembe puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?
Polis memurunun ailesinden 5 kişiyi öldürdüğü olayın ayrıntıları ortaya çıktı
Erdoğan ile muhalefet adayı arasındaki fark ortaya çıktı
Arda Güler ilk 11'de olacak mı? Real Madrid-Celta Vigo maçı ne zaman, saat kaçta
Müsilaj nasıl bu kadar hızlı yayıldı?
NBA All Star oylamasında son durum ne?
Zamlı emekli maaşları e-Devlet'e yüklendi!