Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

'Dış kapının dış mandalı'

Teşbihte hata olmazsa, iç siyasette kan gövdeyi götürüyor. Kaleme alınacak “malzeme” çok ama bugün biraz dışarıya bakalım.

Trump, Ukrayna meselesine bir el attı, pîr el attı.

Önce Putin ile görüştü sonra Avrupalı liderleri Nazilli bardağı gibi karşısına dizdi, bir güzel ayar verdi.

Macron konuşurken Meloni'nin gözlerini devirmesi, sazı eline alan Trump'a mayışık mayışık bakması, Zelenski'nin siyah ceket giymesi, Merz'in akan burnunu eliyle silmesi gibi magazin basınının köpürttüklerini geçelim ama Washington'da son derece ilginç bir formatla yapılan bu toplantı, 21. Yüzyıl tarihinde kırılma noktası olacak gibi!

Başka zaviyeden sanki Şubat 1945'te Churchill, Roosevelt ve Stalin’in bir araya geldiği Yalta Konferansı'na benziyor.

O vakit, hepsinin niyeti görünürde savaş sonrasında barışçıl bir düzen kurmaktı ama konferansın sene-i devriyesi geldiğinde dünya kendisini çoktan soğuk savaşın içinde bulmuştu.

Bu inisiyatif de ne yazık ki uzun ömürlü ve kalıcı bir barış vadetmiyor.

Şimdilik silahlar susacak, parmaklar tetikten çekilecek ama Trump'ın miyop gözlüklerini takmadan yürüttüğü diplomasinin bir süre sonra dünyayı yeni ve çözümü çok daha zor meselelerle karşı karşıya bırakacağı kesin.

Mesela Çin, Rusya’yı örnek alıp “Nasıl olsa yapanın yanına kâr kalıyor” diyerek Tayvan'ı işgal etti, o zaman ne olacak? Güçlü olanın istediğini aldığı ve saldırgana hesap sorulmadığı bir dünya düzenini nasıl meşru kabul edeceğiz?

Lafı uzatmayalım.

Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıkların sonunda zaferini ilan eden Putin oldu.

Masada ne varsa tamamına yakınını aldı sayılır.

En önemlisi, Kırım'ı cebine koydu. Sürecin sonunda istediği toprakları büyük ölçüde ülkesine katacak, Zelenski için NATO üyeliği hayal olacak, Ukrayna ordusunun hacmi, kapasitesi ve kabiliyetleri de sınırlandırılınca artık “Bundan iyisi Şam'da kayısı” diyecektir.

Tabi, Rusya'ya yönelik yaptırımların askıya alınması da işin bonusu...

Vaziyet böyle olunca, Zelenski'nin, Avrupa'nın burnu havada liderlerinin cümlesinin eli böğründe kaldı.

Yıllardır güvenlik meselelerini ABD ve NATO'ya havale ettikleri için içleri rahattı.

Ama şimdi çömlek patladı.

Ukrayna'ya sağlanacak güvenlik garantileriyle vaziyeti kurtaracaklarını düşünüyorlar.

Toplantı sonrasında “Şimdi, NATO’nun 5'nci maddesine benzer, ABD’nin de dâhil olacağı güçlü bir güvenlik mekanizmasını oluşturma zamanı” diye açıklama yaptılar. “Gönüllüler Koalisyonunun” sürece aktif katılımının önemine işaret ettiler filan...

Akılları başlarına yeni gelmiş olacak ki, Ukrayna ordusunun Avrupa’nın "ilk savunma hattı" olduğunu hatırladılar, "Ukrayna’nın güvenliği, Avrupa’nın güvenliğidir" diyerek kendilerince bir siyasi pozisyon aldılar.

E tabi, artık geçti Bor'un pazarı...

Putin, bu açıklamayı okuyunca çok gülmüştür.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere.

Rusya ile ateşkes veya barış anlaşması yapılması hâlinde Ukrayna'ya verilecek güvenlik garantileri neyi kapsayacak?

Macron, Beyaz Saray'dan çıktıktan sonra yemedi, içmedi Fransa, İngiltere ve Almanya'nın yanı sıra Türkiye'den askerlerin bu ülke topraklarına gidebileceğini söyledi. Muhtemel bir Rusya saldırısı hâlinde bu kuvvetlerin karşı koymakla yükümlü olup olmayacağı sorusuna, "güvenlik garantilerinin amacının bu olduğu" cevabını verdi.

Bu cümleyi okuyunca hemen, “Ağır ol bakalım şampiyon” demeyelim.

Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray'a davet edilmedi, anlaşıldığı kadarıyla kimse çıkıp alınan kararlara dair fikrini de sormadı; açık açık Türkiye'ye “dış kapının dış mandalı muamelesi” yaptılar ama iktidarın meseleye çoktan teşne olduğunu biliyoruz.

Macron buna güvenerek asker göndermesi söz konusu olan ülkeler arasında Türkiye'yi de saydı.

Hafızalarımızı tazeleyelim.

Geçen mart ayında Milli Savunma Bakanlığı, “Muhtelif mecralarda dile getirilmekle birlikte henüz kavramsal bir çerçeveye oturtulamamış olan bir misyona katkıda bulunma konusu, bölgesel istikrar ve barışın tesisi için gerekli görüldüğü takdirde ilgili tüm taraflarla karşılıklı olarak değerlendirilecektir" açıklaması yapmıştı.

Yani, Ukrayna'ya asker gönderme seçeneğine kapıyı açık bırakmıştı.

Tayyip Erdoğan da AB'nin çevrim içi olarak düzenlediği "fikirdaş ülkeler" zirvesinde, "Avrupa güvenliğine dair tüm adımların Türkiye ile birlikte planlanmasının müşterek menfaatimize olacağı kanaatindeyiz" demişti.

Meselenin teknik boyutlarını henüz bilmiyoruz.

Neresinden bakarsak bakalım, Mehmetçik Ukrayna'ya giderse ateş hattında olacak. 

Hiç kolay bir görev değil.

Türk askeri saldırıya uğrarsa kimse NATO'nun devreye girmesini beklemesin. Emin olun Trump, Putin ile arasını bozmamak için kılını bile kıpırdatmaz. Olan, bizim askerimize olur.

Hadi diyelim, Tayyip Erdoğan Beyaz Saray'a çağrılmadığı için çok kızdı, gücendi, Avrupa'ya, “size asker filan vermiyorum” diye çıkıştı...

Lütfen gülmeyin... Bunu, kurgusal bir “ihtimaliyat planlaması” olarak düşünün!

Mümkün değil tabii ki ama yine de fikir jimnastiği yapalım.

Recep Tayyip Erdoğan tereddüt eder mi!

Etse bile ikna olması Beyaz Saray'dan gelecek bir “Akıllı ol” telefonuna bakar, diyerek yazımıza noktayı koyalım.