Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3462
Dolar
Arrow
35,3307
İngiliz Sterlini
Arrow
43,8495
Altın
Arrow
3021,0000
BIST
Arrow
10.075

Evveliyatı, Ergenekon Balyoz kumpaslarına kadar gidiyor!

Tayyip’in, kendisine emri hak vaki olana kadar o koltukta oturmak, neo Hamidyen rejimini iyiden iyiye tahkim etmek ve halefine, artık Bilal mı olur, Berat mı şimdilik bilmiyoruz, ama kimi münasip görürse dikensiz gül bahçesi bırakmak için tescilli terörist Abdullah Öcalan’ı salıvermeyi bile göze aldığı ayan beyan ortada.

Öyle ya da böyle bu saatten sonra artık iktidarını kaybetmeyi göze alamaz.

O eşik çoktan aşıldı.

Koltuğunu bıraktığı zaman ortalığın toz duman olacağını çok iyi biliyor. 

Hesabını, kitabını buna göre yapıyor. Anayasa’yı çabucak değiştirmek istiyor, böylece meseleyi tereyağından kıl çeker gibi çözebilsin.

Ama bunun için Meclis’teki kilidin anahtarını elinde tutan DEM’e muhtaç.

Yapacak bir şeyi yok, çünkü Meclis aritmetiği elini kolunu bağlıyor.

DEM hangi taleple gelirse gelsin, “hayır, olmaz” demesi neredeyse ihtimal dışı.

Bu talepler, üç aşağı beş yukarı belli.

Geçen 23 yılda laiklik, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü filan artık lafta kaldı ama böyle giderse memleketin üniter yapısı ve siyasi birliği de tamamen ortadan kalkacak.

O zaman yandı gülüm keten helva.

Ortaya çıkacak sarsıntının sonuçlarını tahmin edebiliyoruz.

Rüzgarın tersine dönmemesi için  bütün bunları ortalığı fazla kırıp dökmeden yurdum insanına yedirmenin bir yolunu bulması lazım.

Ama kolay olmayacak.

Seçim meydanlarında avaz avaz bağırıp CHP’nin DEM’le, Kandil’le, PKK’yla işbirliği içinde olduğu yalanını söyleyerek eşiği öyle yükseltti ki, buradan yaptığı geri vitesle arabanın şanzımanını dağıtması işten bile değil.

O yüzden küçük ortağını gözünü kırpmadan harcadı.

Bahçeli, kimseye kaptırmadığı konvansiyonel ülkücülüğü bile berhava etmek uğruna “Kara Murat benim…” diyerek öne atıldı.

Böylece kavga gürültü içinde hem Tayyip’e halel gelmesin, hem de ne olur ne olmaz, bir kıvırma payı kalsın.

Meselenin bize ittirmeye çalıştıkları gibi ‘Devlet” aklıyla ilgisi yok.

Açıkça, Abdullah Öcalan’dan medet umuyorlar.

PKK’ya, silah bırakın, çağrısı yapacakmış filan. 

Tabi, meraklısına dolapta dolma var.

Hadi diyelim, PKK silah bırakacağını açıkladı, siz de bunu kahramanlık hikayesi yazarak yurdum insanına yedirdiniz, peki Suriye’nin kuzeyindeki terör devletçiğini ne yapacağız?

Uygun kılıf bulmak kolay değil.

Saray beslemeleri de eş zamanlı olarak yok, efendim, Türkiye bölgedeki bütün Kürtlerin hamiliğini üstlenecekmiş, Suriye’de bundan sonra bizim sözümüz geçecekmiş, Kürtlerin gönlünü hoş edersek yeniden cihan devleti olacakmışız gibi saçma sapan laflarla kafaları karıştırmanın derdine düştü.

Bunun böyle olmadığını hepsi çok iyi biliyor.

Emperyalist bir projenin kullanışlı figüranlarıyız diyemedikleri için içi boş hamasetle şimdilik sadece Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını mazur göstermenin telaşındalar.

Diyelim ki DEM’ciler, iktidarın yangından mal kaçırır gibi getirdiği Anayasa değişikliği paketi ile istediklerini aldılar. 

Sonra ne olur?

Mesela, Abdullah Öcalan serbest kalır, Anayasa’nın 66’ıncı maddesi kaldırılır, Doğu ve Güneydoğu’da özerklik, otonomi federasyon filan adına ne derseniz, Anayasa’ya girer; DEM’ciler geri kalanıyla zaten fazla ilgilenmeyeceklerdir.

Tayyip, Türkiye'yi resmen bir İslam Cumhuriyeti yapsın, memleket, ister Afganistan ister Pakistan ister Sudan ya da Somali gibi olsun; hiç umurlarında olmayacaktır.

Önce, cepte ne var, ona bakacaklardır 

Büyük Kürdistan filan, onlar sonraki iş.

Bugün kilidin anahtarını DEM’ciler ellerinde tutuyor olsa da Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması meselesinin evveliyatı Ergenekon-Balyoz kumpaslarına kadar gidiyor.

O dönemde çalıştığım Cumhuriyet gazetesi, bu kumpaslardan fazlasıyla nasibini almıştı. Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay o furyada içeri atılan gazeteciler arasındaydı. 

Duruşma günlerinde Silivri’ye gider, savcıdan izin alabildiğim takdirde bir saat filan kendisiyle görüşürdüm. Bu görüşmelerin birinde uluslararası kamuoyunun dikkatini nasıl bu davalar üzerine çekeriz diye konuşmuştuk.

Vaziyeti anlatan bir metin kaleme almayı sonra bunu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyelerine göndermeyi teklif ettim.

Sonuçta Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesiydi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altında imzası vardı.

Kabul etti.

Dönünce evine, eşi Gülşah Balbay’ın yanına uğrayıp durumu anlattım. Beni dinledi, sonra durdu ve Norveç Büyükelçiliği’nden bir diplomatla görüştüğünü, bu diplomatın, “Merak etmeyin, Kürt meselesi çözüldüğü zaman hepsi serbest kalacak” dediğini anlattı.

Bunu biz kendi aramızda konuşuyorduk ama ilk kez Batılı bir diplomatın, Ergenekon ve Balyoz’la Kürt meselesi arasında doğrudan bir ilişki kurduğunu, üstelik bunu da hiç çekinmeden kumpasın mağdurlarından birinin eşine söyleyebildiğini işitmiştim.

Şaşırmadım desem yalan olur.

Biraz arkasını kurcaladığımda gördüm ki Ankara’daki Batılı diplomatlar bu sürece, Abdullah Öcalan serbest kaldığında yurdum insanının sokağa dökülmesinin önüne geçmeyi amaçlayan “mıntıka temizliği” olarak bakıyorlardı.

O vakit buradaki işbirlikçilerinin sırtını sıvazlayarak destekledikleri açılım, saçılım sürecinin nihai hedefi de Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılmasıydı.

Hakkını teslim edelim, Muharrem İnce çıktı, 2011 yılında bunların hepsini tek tek hem de Meclis kürsüsünde anlattı.

AKP’li vekillerin gözünün içine baka baka dedi ki, “Muhalif olan herkesi içeri atıyorsunuz, bunun tek bir sebebi var, Abdullah Öcalan’ı affedeceksiniz. Onun için yelpazeyi büyütüyorsunuz, genişletiyorsunuz ki, af çıkardığınızda toplumdan destek alabilmek için yapıyorsunuz bunu”

Ama o vakit işler tavsadı.

Tayyip, memleketin de yurdum insanının da istenilen kıvama gelmediğini görmüş olacak ki frene bastı.

Kürtçülerin eli böğründe kaldı.

Şimdi gün oldu, devran döndü.

DEM, 57 vekille siyaseti kilitledi. İstediğini almadan anahtarı vermeyecek. Tayyip ise bu kez frene basma niyetinde değil.

Bu şansı bir daha yakalayamayabilir.

Yazıyı bağlamadan bir kulis bilgisi verelim. Sarayın Abdullah Öcalan meselesine dair yaptırdığı anketler Tayyip için pek iç açıcı değilmiş. Şimdi, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimalini değerlendiriyorlarmış. Kulislerde, Beştepe’den birilerinin saray beslemelerine, yurdum insanını bu meselede hala iktidarın lehine çeviremedikleri için fırça attığı konuşuluyor diyerek yazımıza noktayı koyalım.