Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8931
Dolar
Arrow
40,0731
İngiliz Sterlini
Arrow
54,5306
Altın
Arrow
4282,0000
BIST
Arrow
10.358

Koşa koşa gidermiş!

İktidar CHP'nin üstüne karabasan gibi çökünce, Özgür Özel'in miting meydanlarında ağzına geleni söylemesi, 'lan'lı, 'ulan'lı çıkışları, Tayyip Erdoğan'a “Allah'ın korkağı”, “cesaretin varsa...” diye efelenmesi, 'Senin icazetinle partinin başında oturacağıma şerefimle Silivri'de yatarım' diye meydan okuması, beriki mahalleyi sevinç göz yaşlarına boğdu!

Güya iktidara fena halde kafa tutuyor, sert sözleriyle, cesaretiyle Tayyip Erdoğan'ı köşeye sıkıştırıyordu.

“Bak içinden nasıl bir lider çıktı...” filan...

Lafı uzatmayalım...

Özgür Özel'in içinden ne çıktı bilmiyoruz ama çıkan artık neyse, “lider” değil...

Kimse kusura bakmasın.

Özgür Özel'de o kumaş yok.

Ziya Paşa'nın söylediği gibi ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. İstediğin kadar “sert çıkış” yap, nihayetinde nereye varıyorsun!

Hançereleri yırtılana kadar bağırıyor diye Tayyip Erdoğan'ın sandığı getirmeyeceğini cümle alem biliyor.

Üstelik, "AKP yolun sonuna geldi, korku duvarı aşıldı" lafları da boş.

Mesela, Baykal eline sazı aldı mı, attığı zaman mangalda kül bırakmazdı; yeri geldi Kılıçdaroğlu da kendince yağmasa bile gürledi. Sonuç ortada; Baykal, “Beni Cumhurbaşkanı yapacak” diye bir sürü katakulliyle Tayyip Erdoğan'ın önünü açtı; Kılıçdaroğlu da 13 sene boyunca gönül rahatlığıyla koltuğunda oturmasını sağladı, O'nun sayesinde CHP majestelerinin muhalefeti oldu.

Ez cümle, sert çıkmasıyla, yumuşak inmesiyle ilgilenmiyoruz.

Önemli olan, siyaseten nerede durduğu!

Ama geçtik berraklığını, Özgür Özel'in bir ideolojisi bile yok. Siyasi tutarlılık desen hak getire. Başında olduğu partinin ilkelerinden bihaber.

Geçen gün “Bana ‘Gel memleket meselelerini konuşalım’ filan demiyor. Onu dediği anda ben de giderim, o da gelir. Oturulur, konuşulur. Memleket meselesi dediğin; örneğin ‘Terörsüz Türkiye’ olarak Devlet Bey’in söylediği, bizim ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye’ diye beklediğimiz meseleden tutun da desin ki ‘Emeklinin durumunu iyileştireceğim.’ Vallahi koşa koşa giderim. Desin ki ‘Asgari ücret konuşalım’, giderim. ‘Anayasa’ filan da demiyor” diye kendince Saray'a mesaj verdi.

Bu sözlerinden anlıyoruz ki “yumuşayalım, ılıklaşalım” siyasetinden vazgeçmemiş! Sırnaşmaya berdevam...

Altını kalın kalemle çizerek yazalım; kaygısı memleket olanla memleket meselesi konuşulur, kaygısı sadece ve sadece iktidar olanla, koltuk olanla memleket meselesi konuşulmaz.

Hala o noktada değil üstelik ısrarla ve inatla “ben o noktaya gelmem” diyor.

Başka hesabı da olabilir, bilmiyoruz!

Mesela, Saray'a bunları konuşmak için koşa koşa gidecek ya, sırf paşa gönlü istedi diye iktidar emeklinin maaşına zam mı yapacak? Asgari ücreti mi arttıracak yoksa Silivri'ye gönderdiği CHP'li belediye başkanlarını mı salıverecek?

Hadi, iyi niyetimizi bırakmadan, “hala acemiliğini üzerinden atamadı” diyelim...

Peki, düne kadar memleketin toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin, üniter yapısının garantisi olarak görülen CHP'nin başında olup da emperyalistlerin ağzıyla konuşmasına ne demeli:

“100 yıl önce bu ülke birlikte kurtarıldı Kürtlerle Türkler, barış ve beraberlik halinde, kol kola. Hani hep deriz ya ‘Çanakkale’de koyun koyuna yatıyor dedelerimiz.’ 100 yıl sonra bu meseleyi aşıp, Türkiye bu terör sorunundan kurtulup, Kürt’ü-Türk’ü kol kola, Alevi’si-Sünni’si kol kola bir fırsatı değerlendirirse…”

Cümleleri, buram buram kimlikçilik, etnikçilik, mezhepçilik kokuyor.

Bu, 2002'den beri, İslamcıların içinde kamufle olmuş Kürtçülerin memleketin tapusuna ortak olmak için kullandığı jargon değil mi?

Böyle böyle rıza üretecekler ki yurdum insanı itiraz etmesin.

Özgür Özel bunu bal gibi biliyor. Ama yine de iktidarın, adını “Terörsüz Türkiye” koyduğu memleketi parça pinçik yapacak ihanet sürecine ortak olmak için can atıyor.

PKK'nın Süleymaniye'deki silah bırakma tiyatrosuna gidemeyecek olması sanki içine oturmuş. DEM davet etmiş. Yine de davet devletten gelmediği için icabet edemeyeceklermiş ama bu süreci desteklemedikleri anlamına gelmezmiş.

Cümlelerinin daha dumanı üstündeyken  “Bak şu Allahın işine” dedirtircesine Abdullah Öcalan İmralı'dan sürecin manifestosunu ilan ettiği bir video gönderiverdi.

“Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık 'Kürdistan Devriminin Yolu' manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım”

Sonra da diyor ki:

“Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir”

Daha ne desin, sadece zafer nağrası atmadığı kalmış.

Parti içinden birileri çıkar da “biz şimdi bunu mu destekliyoruz” diye sorar mı kendisine!

Eğri oturup doğru konuşalım.

Belli ki CHP, hala Kılıçdaroğlu döneminde yuvalanan etnikçi, mezhepçi kadroların etkisinde, Özgür Özel de emperyalistlere şirin görünmenin yolunun Kürtçülere nağme yapmaktan geçtiğini düşünüyor.

Ama sıra lafa geldiğinde, CHP'nin tarihsel kökleri, cumhuriyetçiliği, devrimciliği, aydınlanmacılığı,  ilkeleri, memleketin bölünmez bütünlüğü falan, filan...

Yersen dolapta dolma var.