Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3594
Dolar
Arrow
34,4660
İngiliz Sterlini
Arrow
43,6304
Altın
Arrow
2935,0000
BIST
Arrow
9.367

Narin bahane, reyting şahane

Narin'in katledilmesinin üzerinden neredeyse bir ay geçti.

21 Ağustos'tan bu yana Diyarbakır'ın Tavşantepe Köyü'nde işlenen bu vahşi cinayetle yatıp kalkıyoruz.

Sosyal medyada klavyenin başına oturanlar dedektif, televizyon kumandasını eline alanlar adli tıp uzmanı kesildi.

Komplo teorilerinin bini bir para.

Annesiyle çekilen fotoğraftaki pembe kazağının üstünde işli tavşan deseninden mesaj çıkaran bile var.

Haber kanalları neredeyse 24 saat özel yayın yapıyor.

Sadece habercilik kaygısıyla çalışanları tenzih edelim ama çoğu bir adım öne geçmek, reytingleri bir tık daha arttırabilmek için adeta hafiyecilik oynuyor.

Makul ve mantıklı sorular sorup bunlara cevap aramıyorlar, sapla samanı itinayla karıştırıyorlar ki olayı daha gizemli hale getirerek yurdum insanını daha fazla ekran başında tutabilsinler.

Memleketin bütün dikkati bu davanın üzerindeyken en küçük gelişme bile haber değeri taşıyor. Amma ve lakin, her canlı bağlantıda o ana kadar olup biteni doğru düzgün üç beş cümle ile anlatmak yerine, ekran karşısındakilere sürekli yeni bir şey söylemek sanki Allah’ın emriymiş gibi aynı haberleri “son dakika” diyerek allayıp pulluyorlar, bir güzel takla attırıp yurdum insanının önüne koyuyorlar.

Şöyle geri durup baktığımızda soruşturmada henüz bir arpa boyu yol gidilmemiş olduğunu görebiliyoruz ama kimin umurunda!

Mesela, cinayeti kim, niye işledi hala bilmiyoruz.

Asıl mesele bu değil mi?

Biraz soluklanalım...

Eğer, Ferit Demir olmasaydı Narin'in bir cinayete kurban gidip gitmediği bile ortaya çıkmayacaktı. Kayıtlara sadece kayıp vakası olarak geçecekti.

Hakkını teslim edelim. Son derece başarılı bir gazetecilik yaptı.

Canını dişine taktı, neredeyse 24 saat canlı yayınlarla, sosyal medya paylaşımlarıyla olayın gündemde kalmasını sağladı.

Amcayla, anneyle konuştu; şüpheli ne gördüyse üzerine gitti; tepki ve tehditlere rağmen vazgeçmedi, sordu, soruşturdu.

Ne zaman ki küçük Narin'in cansız bedeni dere kıyısındaki ağacın kovuğunda bulundu, medya Diyarbakır'a akın etti.

Buraya kadar her şey gazetecilik açısından olması gerektiği gibiydi.

Ancak sonrasında iş çığırından çıktı.

Narin üzerinden reytinglerimi ne kadar arttırırım hesabı yapan anlı şanlı haber kanalları, Prime Time'cılar, kadın programcıları, sabah kuşağı yayıncıları; son dönemin moda tabiriyle “duyar kasarak” etkileşim alma derdine düşen sosyal medyacılar, kantarın topuzunu iyice kaçırdı.

Haberciliğe ve kamuoyu hassasiyetine dair ne varsa ortadan kalktı; yerini arka fonunda köyün, köylülerin, ailenin, akrabaların, feodal ilişkilerin ve hatta siyasetin olduğu bir cinayet pornografisi aldı.

Bir kez daha ifrat ve tefrite kaçmadan, işini gerektiği gibi yapan gazetecileri tenzih edelim ama vaziyet üç aşağı beş yukarı böyle.

Neresinden tutarsak elimizde kalıyor.

Mesela, sabah kuşağındaki magazin programlarının birinde süs bebeği kılıklı üç kadın sunucu çıktı, çığlık atarak güya yaşanan vahşete tepki gösterdi.

8 yaşında bir kız çocuğunun hunharca katledilmesinin böylesine magazinleştirilmesi kimsenin içini sızlatmadı mı!

Ya da sosyal medya fenomenlerinin Narin'in mezarının başına üşüşmesi, “canlı yayın” açarak “takipçi” peşine düşmeleri...

Bu nasıl bir vicdansızlıktır!

Peki, ekranlarda “Sherlock Holmes” özentisi tekaüt polis memurlarının önce “Kafamızda olayı görmemiz lazım” dedikten sonra sanki bire bir tanık olmuş gibi cinayeti en ince ayrıntısına kadar senaryolaştırmaları...

Veya Prime Time'da, ana haberde, son derece iddialı afilli isimler taşıyan programlarında gözlerini belertip bağıra bağıra konuşmayı marifet sayan hanım kızlarımızın yaşanan trajedinin dozunu arttırmak için olayın içine fazladan “aşk, ihanet, husumet, intikam” yüklemeye çalışması...

Sadece bunlar değil.

İşadamı olduğunu söyleyen birinin, Narin'i bulup ailesine teslim edene yoksa yerini söyleyene 2 milyon liralık ödül vereceğini açıklamasına, küçük kızın cansız bedeni bulunduktan sonra mesleğin duayenlerinden sayılan bir gazetecinin devletin katilin başına ödül koymasını istemesine ne demeli!

Devam edelim.

Siyasetin aile üzerinden veya başka şekillerde olayın içine gırtlağına kadar batmış olması, Narin'in hayattan koparılmasının aile içi bir meseleymiş gibi sunulması...

Mikrofon tutulan her vekilin lafa “bölge milletvekili olarak...” diye başlaması...

8 yaşındaki bir kız çocuğunun tabutuna gelinlik koyan aileyi, köylülerin katili ele vermemek için topluca susmasını filan artık geçelim ama sanık ifadelerinin altındaki imzaların mürekkebi daha kurumadan saray beslemesi haber kanallarının ekranına düşmesi...

Amcanın “hayat kadınları” ile yazıştığı için mesajlarını sildiğini söylemesi üzerine uzun uzun ahkâm kesen yorumcular, karısını aldatıyor olmasından iç gıcıklayıcı hikaye çıkarmaya çalışan ekran soytarıları...

Hepsi ama hepsi bu cinayet pornografisinin birer parçası.

Yine soluklanalım ve soralım:

Yayın yasağına hepimiz karşı çıktık ama soruşturmanın gizliliği ne olacak?

Sanık ifadelerinin ortalığa saçılması aynı zamanda cinayetin çözülmemesi, gerçek katilin bulunmaması yönünde bir strateji mi?

Ez cümle, Narin'in vahşice katledilmesinin magazinleştirilmesi memleketin son derece can yakıcı “kaybolan, cinayete kurban giden çocuklar” gerçeğini bir şekilde flu'laştırıyor, ciddiyetini ortadan kaldırıyor, yurdum insanını duyarsızlaştırıyor, bilinçli ve güçlü bir kamuoyunun oluşmasının önüne geçiyor.

Oysa, öncelikle bu gerçeğin farkına varılması ve arkasındaki kök nedenin sorgulaması söz konusu olmalı.

Türkiye, 2002'den sonra hızlıca muhafazakarlaştı, sosyal dinamikler kimlik siyasetine göre şekillendi, 21. Yüzyılda ortaçağ kafasında yaşamak isteyenlerin sayısı ve etkinliği arttı. Siyasal İslamcıların pusulasının, medeni dünya yerine Ortadoğu'yu göstermesiyle orada hastalıklı olan ne varsa bu topraklara taşındı. Taşınmakla da kalmadı, Anadolu coğrafyasındaki gerici nüveyi besledi, büyüttü.

Bunları görmezden gelirseniz gerisi lafı güzaf olur. Yoksa daha çok Narinimiz'i kara toprağın altına saklarız diyerek yazımıza noktayı koyalım.