Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,1377
Dolar
Arrow
34,1718
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4305
Altın
Arrow
2937,0000
BIST
Arrow
8.971

Ölene kadar Cumhurbaşkanı olsun!

Bahçeli'nin DEM'cilerle öpüşüp koklaşması, Apo'ya çağrı yapması, Tayyip'in Kürtçülerin içini gıdıklayan açıklamaları filan derken, kendimizi yeni bir açılım, saçılım meselesini tartışırken bulduk.

Malum kesimde, ihtiyatlı bir sevinç var.

Geçen sefer, Tayyip'ten son dakika golü yemişler, hevesleri kursaklarında kalmıştı.

O vakit, Bahçeli'yle yürürse hem rejimi değiştirebileceğini hem de iktidarını sıkıntısız şekilde sürdürebileceğini düşünmüş, Kürtçüleri eli böğründe bırakmış, bırakmakla da kalmayıp enselerine şepeşilleyi bir güzel patlatmıştı.

Aslında açılımın, saçılımın muhtemel faturasınının ağır olacağını farketmişti.

Paradigması, sadece iktidarını koruma üzerine kurulu olduğu için hesabını kitabını buna göre yapıyordu.

Kürtçülerle halvet olmak yerine vatan, millet, ezan, bayrak, din, iman üzerinden gitmek işine gelmişti.

Kendi seçmeninin kahir ekseriyetini oluşturan bu kütlenin içi boş ucuz hamasetle tahkim edilmesi çok kolaydı.

Ayrıca İslamcı Kürtleri 2002'den beri iktisadi olarak abad ettiğinden içi rahattı, gözü arkada kalmıyordu.

Mesela Güneydoğu'da şehir merkezlerinin adeta yerle yeksan olduğu hendek operasyonlarından sadece bir yıl sonra yapılan Anayasa Referandumu'nun sonuçları Tayyip'e olan desteğin artarak sürdüğünü göstermişti.

2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de her iki kişiden birinin oyunu almıştı.

İslamcı Kürtler, kargadan başka kuş, Tayyip'ten gayrı "Başkan" tanımıyordu.

Ez cümle o dönemde böyle bir riski göze alması için ortada hayati bir sebep yoktu.

Yavaş yavaş sığınmacı kozunu da kullanmaya başlamıştı. Avrupa Birliği'nin fazla ses çıkaramayacağını biliyordu.

Ancak şimdi hem içeride hem dışarıda şartlar büyük ölçüde farklılaştı.

Memleket sosyal ve iktisadi açıdan tam bir buhran içinde. Cümleten bir cinnet halindeyiz.

Dışarısı da farklı değil.

İsrail'in Hamas ve Hizbullah'la yürüttüğü savaş sebebiyle Ortadoğu adeta yangın yerine döndü. ABD, nihai hedefi olan İran'da bu kez etnik gruplar üzerinden rejimi değiştirme planları yapıyor.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki terör yapılanmasını her geçen gün daha fazla tahkim ediyor.

Burada, açılım için düğmeye basıldığı anda inisiyatifin hızla ve tamamen ABD'nin eline geçeçeğinden kimse şüphe duymasın.

Atlantik'in öte yanındaki oyun kurucuların, Ortadoğu'da kendini göstermeye başlayan siyasi boşlukları, Kürtler üzerinden kurguladığı ve Kürtlerin önemli bir aktör olarak yer alacağı yeni bir stratejiyle doldurmak istediği sır değil.

Uzun zamandır zaten bunun planlamaları yapılıyor.

Yani üç vakte kadar, PKK/PYD'nin, Barzani familyası ile birlikte İranlı Kürtleri rejime karşı ayaklandırmaya çalışırken görürsek şaşırmayalım.

ABD'nin desteğiyle yelkenlerini şişirmiş Kürt siyasi hareketinin kapsama alanına Türkiye'yi de alacağını görmemek için ya kör ya da zır cahil olmak gerekir.

Tayyip, bunun muhtemel etkilerine karşı ön almak için açılım filan diyerek örgütü kendi ekseninde tutmak istiyor olabilir mi? Şimdi Ankara'nın derin mahvillerinde bu tartışılıyor.

Ama eğer zatı alilerinde böylesine kuvvetli bir dış siyaset öngörüsü olsaydı, memleket bugün Ortadoğu bataklığında debelenmiyor olurdu, diyelim ve devam edelim.

Atlantikçiler, Avrupa Birliği beslemeleri, cumhuriyetten ve cumhuriyet değerlerinden nefret eden İslamcılar, çakma solcular, ılık beyinli liberaller ve tabii ki emperyalizmin gönüllü uşaklığını yapan Kürtçüler, şimdiden "Bu girişimi kategorik olarak reddetmeyelim, siyasi vebali fazla olur" demeye başladılar.

Oysa Tayyip'in tek derdinin yeniden cumhurbaşkanı seçilmek ve mümkünse ömrünün sonuna kadar o koltukta oturmak olduğunu, yoksa Kürtlerin kara kaşına, kara gözüne hayranlığından böyle bir işe soyunmadığını çok iyi biliyorlar.

Ama bahanesi ne olursa olsun DEM’in desteğine ihtiyacı olması işlerine geliyor. Böyle bir fırsatın her zaman karşılarına çıkmayacağının farkındalar.

Yani şimdi Tayyip’ten ne kopartırlarsa kar!

Diğerleri bir şekilde zaten cepte. Kılıçdaroğlu'nun vekil yaptığı AKP artıklarıyla MHP'lilerin sıkıntı yaratma ihtimali neredeyse yok.

Ama Meclis aritmetiğine bakıldığında DEM‘in Tayyip'in planları açısından kritik önemi haiz olduğunu görmek mümkün.

Karşı cephede durursa yeniden aday olma meselesi büyük riske girer ki bu bir kabus olur.

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.

Mesela, aralarında yüzde elli artı biri temiz temiz yüzde kırka çekelim, Cumhurbaşkanlığı adaylığındaki sınırlamayı kaldıralım; karşılığında Apo‘yu İmralı'dan çıkaralım, cezasının bundan sonraki kısmını evde çeksin. Hatta, ömrü vefa ederse bir iki yıl içinde tahliye ederiz, bakarsın DEM'in başına geçer, Meclis'e girer, gibi bir pazarlık söz konusu olabilir mi?

Ya da, Kandil silah bırakma çağrısı yapsın, onlar silah bıraksın, Kandil'dekiler örgütü feshedip istedikleri Avrupa ülkesine gitsin; biz de karşılığında PKK/PYD ile masaya oturalım, onlara meşruiyet sağlayalım, diyebilirler mi?

Bilmiyoruz ama Apo için şimdiden Çankaya'da bir ev kiralandığı bile söyleniyor.

Ez cümle, Tayyip sadece iktidarını sürdürebilmek, hayatının sonuna kadar o kolktukta oturabilmek için, Cumhuriyetin kurucu paradigmasını değiştirmeyi göze almış durumda.

Kimlik siyaseti üzerinden, çok kültürlülük, çeşitlilik, halkların kardeşliği, eşit vatandaşlık, demokratik çözüm filan gibi Kürtçüleri, İslamcıları tatmin edecek emperyalist jargonla kotarılmış yeni Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin tabutuna çakılacak son çivi olacaktır.

Buna rağmen hala ve ısrarla normalleşme peşinde koşan, her fırsatta Tayyip'e ılıklaşmanın derdine düşen, PKK ağzıyla "analar ağlamasın" diye Meclis kürsüsünden ahkam kesen Özgür Özel ya olanın bitenin farkında değil ya da bu açılım saçılım meselesine bir yerinden ortak olmak istiyor.

Sözüm ona iş milliyetçiliğe geldiğinde attığı zaman mangalda kül bırakmayan yurdum insanı ise aç karnını doyurmanın derdine düştüğü için bu tiyatroyu sadece seyretmekle yetiniyor.

Bu zaviyeden bakıldığında memleketin önü pek aydınlık görünmüyor diyerek yazıyı bağlayalım; bu kış hem içeride hem de dışarıda son derece sıkıntılı geçecek cümlesiyle de noktayı koyalım.