Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,4887
Dolar
Arrow
35,3387
İngiliz Sterlini
Arrow
43,7281
Altın
Arrow
3025,0000
BIST
Arrow
10.000

Özgür Özel, Abdullah Öcalan'a dünür başı olsun!

Ayrıntılar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

Memleketteki siyasi gelişmelerden az buçuk haberdar olanlar elbette tahmin etmiştir; kulislere sızan bilgiler, siyasal İslamcı iktidar ile emperyalist beslemesi terör örgütünün el ele verip Türkiye'nin temellerine dinamit koymaya niyetlendiğini ayan beyan gösterdi.

Belli ki çoktan el sıkışmışlar!

Şimdilik ortada sadece peşrev var.

Yurdum insanı daha da efsunlansın ki, ne olup bittiğini anlamadan, tabiri caiz ise yaprağı bile kımıldatmadan meseleyi çözebilsinler!

Abdullah Öcalan, Anayasa'nın 42'nci ve 66'ıncı maddelerinin değiştirilmesini istiyor.

Buna karşılık iktidar da diyor ki, “Tamam, istediğin gibi olsun. Ama sen de bunun karşılığında 101'nci maddeyi değiştirmemize destek ver”

Bu şu demek;

42'nci maddede, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” düzenlemesi mevcut.

Abdullah Öcalan, bu maddenin değiştirilerek Türkçe dışında anadilde eğitimin mümkün hale getirilmesini istiyor.

Kürtçenin eğitim dili yapılması sadece bir başlangıç noktası. Sonrası, Türkiye'nin hem zihnen hem de fiziken parçalanmasına giden süreç.

Yok canım o kadar da olmaz, abartmayalım, diyenler bir zahmet Irak'taki sürece bakıversin.

Mesela, 1992 yılında Çekiç Güç, Kürt bölgesini havadan korumaya başlamadan önce, Irak'ın kuzeyinde eğitim dili Kürtçenin yanısıra Arapçaydı.

Çocuklar, liseyi bitirdikten sonra anadili gibi Arapça konuşabiliyordu.

Bu, hepsine Fas'tan Kuveyt'e, Suudi Arabistan'dan Suriye'ye kadar bütün Arap memleketlerinde önemli iş imkanlarının önünü açmaktaydı.

Ne zaman ki Amerika Kürt bölgesini merkezi yönetimden kopardı, Saddam da idari kapasitesini oradan çekti, o zamandan bu yana çocuklar sadece Kürtçe eğitim görür oldu.

Tabii Barzani familyası ve çevresindeki aşiretlerin Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'da okuttuğu bebelerini ayrı tutuyorum, ama gariban Kürt çocukları başka dil bilmedikleri için Barzanilere mecbur, hazır maraba haline geldi.

Devam edelim...

66'ıncı maddede ise “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” deniyor.

Terörist başı, bu ifadenin çıkarılmasını ve dolaylı yoldan da olsa Kürt siyasi kimliğinin tanınması için bastırıyor.

Sonrası, madem Anayasa'da “Türk” yok, al sana otonomi, federasyon, özerklik artık nereye kadar giderse. Ulus kimliğinden kopan bir memleketin etnik, dinsel ve mezhepsel bölünmüşlüğünün ne gibi sonuçlar doğurabileceğini anlamak için de bu kez bir zahmet Lübnan'a bakıverelim.

Ortadoğu'nun siyasi ve sosyal fay hatlarını kırılgan hale getirmenin emperyalistler dışında kimseye hayrı olmadığının altını kalın kalemle çizmek gerekir.

İktidar ise bu taleplerin karşılığında Anayasa'nın 101'nci maddesinde yapmak istediği değişikliğe DEM'den destek almanın derdinde.

“Bir kişi en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir" düzenlemesinin içindeki “iki” ifadesinin çıkarılmasını istiyor, böylece Tayyip'in yeniden aday olmasının önünü açmaya çalışıyor.

Bu da Neo Hamidyen rejimin artık kurumsallaşması, memleketin resmen padişahlık, sultanlık rejimine geçmesi demek!

Ez cümle, ahval ve şerait son derece namüsait bir mahiyette tezahür etmekte.

Peki, biz gelişmeleri dehşet içinde takip etmeye çalışırken, CHP ne yapıyor?

Ne yazık ki Özgür Özel, Türkiye'yi şimdi hasbel kader başında olduğu parti kurmamış, devrimleri o parti yapmamış, memleketin birliğini, bütünlüğünü o parti sağlamamış gibi, siyasal İslamcıların ve Kürtçülerin peşine takıldı, gidiyor.

Ne yaptığını bildiği şüpheli.

Sürece ne usülden ne esastan bir itirazı var.

İktidar ile Abdullah Öcalan arasındaki bu kirli pazarlığın farkında olmaması mümkün değil.

Tuttu, "Ayrıca toplumun da acaba birtakım siyasi çıkar ilişkileri var, bu iş bir anayasa değişikliğinin ilk adımları mıdır gibi bir noktada da bu ihtimali tamamen dışlayan bir sürecin içinde olunması gerektiği noktasındaki mutabakatımızı da memnuniyetle görmüş noktadayız" dedi.

Cümlesinin bozukluğunu bir kenara bırakalım.Ama gerçekten Tayyip'in asıl niyetinin Anayasa değişikliği için DEM'i kafeslemek olduğunu şimdiye kadar  fark etmemiş olabilir mi?

Eğer öyleyse yazık bu CHP'nin de CHP'lilerin de haline...

Türkiye'nin felakete sürükleneceğini tahmin etmiyor olamaz.

Vaziyet böyleyken tescilli bir teröristin gönderdiği ulağı ağzı kulaklarına vararak karşılamak, kabul etmek ve konuşmak da neyin nesi!

Soralım.

Tam olarak CHP'nin bu meseledeki siyasi pozisyonu nedir?

Bilen var mı?

Ağzına pelesenk ettiği şekliyle Kürt meselesinin çözümü için sürekli olarak Meclis'i işaret ediyor olması bir tutum anlamına gelmiyor.

Devam edelim.

İktidarın kayyum atayarak Mardin Belediye Başkanlığı'ndan aldığı Ahmet Türk’ün, Sırrı Süreyya ve Pervin Buldan ile birlikte İmralı Heyeti içinde yer almasındaki tutarsızlığa tepki göstermek de bir tutum değil.

Keza Meclis’te komisyon kurulmasını istemek de...

Boğuk ses tonuyla, donuk gözleriyle ve istemsiz hareket ettiği izlenimi veren el kol hareketleriyle yaptığı açıklamalardan bu meseleye CHP'nin gerçekten nasıl baktığını anlayan varsa beri gelsin.

Mesela dedi ki:

"Biz, Öcalan sürecinin şeffaf yürütülmesinden yanayız. Bu tür meselelerin gizli kapaklı değil, toplumun her kesiminin bilgi sahibi olduğu bir çerçevede ele alınması önemlidir. En önemli kriterlerimizden biri de şehit ailelerinin ve gazilerimizin hassasiyetlerinin gözetilmesidir. Bu konuda adımlar atılırken toplumun tüm kesimlerinin görüş ve hassasiyetleri dikkate alınmalıdır"

Açıkça soralım.

Süreç şeffaf yürütülse de CHP, terörist başı Abdullah Öcalan'ı, “Kürt meselesinin” çözümünde meşru bir temsilci olarak kabul edecek mi?

Terörün bir insan hakları ihlali olmasını nereye koyacak, siyaseten, hukuken ve ahlaken bunu nasıl mazur gösterecek?

Eğer Abdullah Öcalan'ı öyle ya da böyle muhatap alırsa şehit ve gazi ailelerinin hassasiyetlerini nasıl gözetmiş olacak?

Silahlı bir terör örgütünün ve onun liderinin sivil siyaset üzerindeki vesayetini kabul edecek mi?

Özgür Özel, bu sorulara açık ve net cevaplar vermek zorunda.

Yoksa geri kalanı lafı güzaf olacaktır. 

Ama illa bu meselede, öğretmeninden aferin kapma derdindeki çocuklar gibi Tayyip'in gözüne girmek istiyorsa, mesela İmralı’dan çıktığında evlenmeye niyetlenen Abdullah Öcalan'a dünür başı olabilir.

Kızın çeyizine çamaşır makinesi ile buzdolabı alır mı orasını bilmiyoruz.

Ama hem gönlünü yapar, hem selamı şahaneye mahzar olur.

Daha başka ne isteyecek!

Üstelik bu işlerin sevabı da çokmuş, ahireti de düşünmesi lazım diyerek yazımıza noktayı koyayım.