Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
44,9525
Dolar
Arrow
39,2775
İngiliz Sterlini
Arrow
53,3093
Altın
Arrow
4233,0000
BIST
Arrow
9.486

Peygamberliğini ilan ederse şaşırmayalım!

Abdullah Öcalan'ın, PKK'nın kendisini feshettiği kongresine gönderdiği konuşma metni, “Perspektif” başlığıyla örgütün Avrupa'da basılan yayın organı Serxwebun dergisine sızdırılınca, biz de iktidarla yürüttükleri pazarlığın tam olarak ne olduğunu anlama şansını yakaladık.

Ancak, konuşma metninin sızdırılması meselesinin üzerine durup biraz düşünmek lazım.

Çünkü yazı yayımlandı mı, yayımlandıktan sonra geri mi çekildi ya da hiç yayımlanmadan sızdırıldı mı, orası çok belli değil.

Anlaşılan örgüt içinde Abdullah Öcalan'ın yaklaşımlarına dair ciddi bazı sıkıntılar mevcut.

Birileri ya her söylediğinin duyulmasını, gündem olmasını istemiyor ya da yıllardır emperyalist efendilerinin ittirmesiyle şişirdikleri “Önder Apo” balonunun patlamasından korkuyor.

Belki örgüt içinde “liderlik” için farklı pazarlıklar var.

Şimdilik ser verip sır vermiyorlar ama üç vakte kadar kokusunun çıkması kuvvetle muhtemel.

Yine de konuşma metni baştan sonra iyi bir tahlile muhtaç!

Sadece etkili ve yetkili şahsiyetlerin, gazetecilerin, siyasetçilerin değil aynı zamanda siyaset psikolojisiyle ilgilenenlerin ve hatta psikiyatristlerin de yakın gözlüklerini takıp okuması lazım.

Hemen her satırı buram buram narsisim kokuyor.

Megalomanisinin sinmediği tek bir kelimesi yok!

Daldan dala atlamış, ahkâm kesmiş, kendine göre felsefe yapmış.

Ne yazık ki iktidar, sadece ama sadece tek bir kişinin siyasi ikbali için böylesine patolojik zihniyeti olan bu şahsiyetten medet umuyor.

Şöyle bir okuyalım:

Konuşmasında önce “Apo gökten inen bir Mesih değil, emekle, toplumsal gerçekleşmeyle kendisini yaratan bir önderliktir. Kürt-Kürdistan tarihinde sosyalist önderliğin inşasıdır. Apo bir önderlik inşası bir kişi kültü inşası değil, kolektif önderlik inşasıdır” filan gibi afili cümlelerle tevazu göstermeye çalışmış.

Ama sonrasında frenleri tutmamış.

Artık kendisini hangi mertebede görüyorsa, büyük bir kibirle “Önderlik gerçeğini doğru anlamadan, kendini gerçekliğe yatırmadan bırakın topluma öncülük etmeyi, kendiniz yürüyemezsiniz. Nitekim kendinizi dahi taşıyamıyorsunuz” diyerek örgütü bir güzel aşağılamış.

Yetmediğini düşünmüş olacak ki üstüne, “Muazzam bir söylem ve eylem gücüm var. Bunları size sunuyorum, zorla vermeye çalışıyorum, yine almıyorsunuz. Kendinizi bir çözümsüzlük olarak dayatmakta ısrar ediyorsunuz. Neden? Bu önemli tabii çünkü ciddi bir iş. Şu anda Apo gerçeği hem bir süren durum olarak hem de an olarak tarihe damgasını vurmuş ve öyle gidiyor” demiş.

Şahsiyet, eli kanlı tescilli bir terörist olduğunu unutmuş.

50 yıldır “doğru anlaşılmayı” bekliyormuş. Nesini yanlış anladılarsa, orası meçhul...

PKK’ya önderlik gerçeğini anlamamak, PKK’yı anlamamak, özgür Kürt’ü, Kürdistan’ı anlamamak demekmiş... Artık kime ne anlatmak istiyorsa, onlar bir türlü “önderleşemiyorlarmış”

“Sizi önderlik gerçeğinin bir parçası haline getirmek için 50 yıldır amansız bir emek ve mücadele içindeyim” filan...

70'li yılların sol, sosyalist jargonuna özenip çoğu incir çekirdeğini doldurmayan laf kalabalığı...

Ama satır aralarına baktığımızda, pazarlığın asıl çerçevesini de görebiliyoruz.

Bunu kaçırmamak lazım.

Mesela, bu işi devlet ile birlikte yürütüyoruz mesajı vermiş!

Aslında “devlet” dediği, iktidar ve kendisinden habersiz kuş bile uçmayan Tayyip Erdoğan...

Yani başından bu yana birliktelikleri mevzubahis!

Planlı, programlı gidiyorlarmış.

Meselenin yurdum insanına yedirmeye çalıştıkları gibi olmadığını biliyorduk ama Abdullah Öcalan açık açık söyleyivermiş:

“PKK, öz itibarıyla ömrünü tamamladığı için resmen de feshedilmek durumundadır. Bununla kastedilen reel-sosyalizmin iç nedenle çözülüşü, yeni bir sosyalizm yolunun açılma gereği, Kürt kimliğinin tanınma ve gerçekleşme durumudur. Silahlı mücadele; ulus-devlet amaçlı bir stratejiye dayalı olup bu amaçtan düşüş ve demokratik toplum programına geçiş demokratik siyaset ve hukuka dayanmayı gerektirdiğinden vazgeçilmeyi gerektirir. Karşılığı demokratik siyaset hakkının tanınması ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvencedir”

Biz istediklerimizi elde etme noktasına geldik. Bundan sonra PKK'ya ihtiyaç yok, demeye getiriyor.

Ama altın vuruş; nihayetinde varmayı düşündükleri noktayı açıklayıvermiş.

“Demokratik Konfederalizm”

Bu şahsiyete göre ulus devlet devri kapandı, artık sonra demokratik sosyalizm devri gelecek. Türkiye'nin yanında Suriye Irak ve İran'ı da dönüştürecek şekilde demokratik Konfederalizm uygulamaya konulacak.

Meali şu:

Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu koskoca Türkiye Cumhuriyeti yıkılacak, yerine neohamidyen rejimle idare edilen İslamcı-Kürtçü bir konfederasyon kurulacak.

Yani DEM'in Avrupa Konseyi Yerel İdareler Özerklik Şartı'ndaki çekincelerin kaldırılmasını “kararlılıkla” istemesi boşuna değil.

Abdullah Öcalan'ın söyledikleriyle DEM'den gelen açıklamaları yan yana koyduğumuzda, Türkiye'nin nereye doğru sürüklenmekte olduğunu çok rahat görebiliyoruz.

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.

Hani, bayramdan sonra haşmetmeaplarının talimatıyla yeni anayasa için çalışmalar başlayacak ya, işte o vakit iktidar elindeki kartları açmak zorunda kalacak.

Yurdum insanını ikna etmek için bu kez şapkadan nasıl bir tavşan çıkartırlar, diye sorup yazımıza noktayı koyalım!