Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,6648
Dolar
Arrow
33,9136
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6300
Altın
Arrow
2790,0000
BIST
Arrow
9.685

Sokak korkusu!

Çok belli; öyle ya da böyle sokağın sesini artık tamamen kısmak istiyor.

Kimse konuşmasın, itiraz etmesin, tepki göstermesin, zinhar kaşını kaldırmasın; haşa huzurdan, lafının üstüne laf koymasın ki 22 yıldır memleketin ümüğüne çöken bu müstebit zihniyetin düzeni sürsün gitsin.

Ama ne yaparsa yapsın artık dikiş tutmuyor.

Sözüm ona milliyetçi-mukaddesatçı kırması zihniyetin giydirmeye çalıştığı deli gömleği, memleketin üstüne bir türlü oturmuyor.

Bir yerlerinden mutlaka patlıyor.

Sokakta, kritik eşik aşılmış ya da aşıldı, aşılacak. Bunun iktidarına nasıl bir tehdit olduğunun farkında. İnsanlar barut fıçısı gibi.

Yurdum insanının giderek artan homurtusuna kulak tıkamak, kaynayan kazanı görmemek için gözleri kapatmak bir yere kadar.

Dilruba meselesinde bir kez daha anladık ki, iktidarda korku dağları bekliyor.

İktidar, sokak röportajlarına ve YouTube'a müdahale etmek için kollarını sıvadı. 

Sesini kısmaya çalıştığı gazetecilerin soluğu YouTube'ta almasından, buradan yaptıkları yayınları milyonların takip etmesinden, insanların sokak röportajlarında tepkilerini yüksek sesle dile getirmesinden  son derece rahatsız.

Yurdum insanının nabzına bakarsak, memleketin taşikardisi var. Travma sonrası stres bozukluğu yaşıyoruz.

İktidarını daim kılmak için itinayla beslediği ya da bu zihniyetten beslenen kitleyi, kütleyi bir kenara koyalım ama insanımızın kâhir ekseriyeti, üç aşağı beş yukarı bu genç kadın gibi düşünüyor.

Kaseti biraz geri saralım.

Dilruba “Tüylü Mikrofon” isimli YouTube kanalının yaptığı sokak röportajında Instagram’a erişim engelini eleştirince “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla tutuklanmış, 18 gün sonra da sessiz sedasız tahliye edilmişti.

Tahliyesinden ne ailesi ne de avukatları haberdar edildi. Belli ki, insanların akın akın cezaevinin önüne gelmesini, bu genç kadına destek verip iktidara tepki göstermesini engellemek için böyle bir yola başvurmuşlardı.

CHP'nin taktik bir manevra ile Dilruba'ya sahip çıkması hatta 93. İzmir Enternasyonal Fuarı'nın açılış töreninde ağırlamasının Beştepe Sarayı'nı fazlasıyla telaşlandırdığı ortada.

Ömer Çelik “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanlığı makamına ve vatandaşlarımıza yönelik hakaretler eden bir kişinin, CHP Genel Başkanı tarafından protokolde ağırlanması, alkışlanması ve üstüne taltif edilmesi asla kabul edilemez. Bir siyasi partinin yöneticileri nefret ve hakaret söylemlerinin hamisi olamaz. Nefret söylemlerine kıymet verilmesi tam bir şuursuzluktur” diye açıklama yaptı.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de tahliye olduktan sonra “hiç pişman değilim” demesine kızmıştı.

O da çıktı “İfadeler nezaketsiz ve yakışıksız. Çıktıktan sonra söyledikleri daha sorumsuzca… ‘Hiç pişman değilim’ diyor. ‘Üzgünüm’ demesini beklerdim” dedi.

Oysa söylediklerinde ne halkı kin ve düşmanlığa tahrik, ne aşağılama ne de cumhurbaşkanına hakaret vardı. Cümleleri, “nezaketsiz ve yakışıksız” olmadığı gibi Zat-ı Alilerinin “prompter” olmadan yaptığı konuşmalarda ağzına aldıklarından çok daha naifti.

Kaldı ki daha mahkemesi bile görülmemiş, hakkında bir hüküm verilmemişti. Ama Ömer Çelik, Saray'dan aldığı talimatla kalemi kırmış, cezasını kesmişti.

Dilruba, muhalif geçinen bir çok siyasetçinin sahip olmadığı feraset ve cesaretle son derece isabetli bir durum tespiti yapmıştı.

İktidarın rahatsız olduğu işte bu durum tespitiydi.

Hafazanallah, buradan bir patlak verirse önüne geçemeyebilirlerdi.

O yüzden, patlak verdiği yerde bastırmak, sahip çıkanlara da gözdağı vermek için kapsamlı bir psikolojik harekat başlattılar.

Söylemediklerini, söylemiş gibi ortaya at, bağlamından kopar, cümlelere olumsuz anlamlar yükle, bunu sürekli tekrarla, yandaş kanallarda ve sosyal medyada köpürtebildiğin kadar köpürt.

En basit formülü bu.

O yüzden son derece makul, mantıklı ifadelerden bile “tahrik” ve “hakaret” çıkarıyorlar. İnsanların jestinden, mimiğinden, vurgulamasından, tonlamasından bile huylanıyorlar.

Ancak, bu fırsatçı esnaf zihniyet, şark kurnazlığıyla beslediği “stratejik aklını” da bir kenara koymuş görünüyor. Bu kadar köpürtmeselerdi, Dilruba'nın röportajı şimdiye kadar unutulup gidecekti.

İktidar, bu genç kadın gibi düşünen milyonlara ayar vermek istedi ama bu manevrası da boşa çıktı. Psikolojik üstünlük sağlayamadığı, mevzisini tahkim edemediği gibi savunma pozisyonuna geçmek zorunda kaldı.

Dilruba bugün hakim karşısına çıkacak.

Davası ne kadar sürer ve ne karar çıkar, bilmiyoruz ama kuvvetle muhtemel ki yıllar sonra ak sakallı tarih baba defterinde kendisine özel bir sayfa açacaktır, diyerek yazımıza noktayı koyalım.