Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Takıntılı Suriye siyasetinden vazgeçmiyor

Memlekette gündem değirmeninin taşı meseleleri öyle hızlı öğütüyor ki ne yaparsak yapalım bir türlü yetişemiyoruz.

Üzerinde gerektiği kadar durulmadı ama Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in geçenlerde Suriye'ye dair açıklamaları çok önemliydi.

Türkiye'nin şartlarını sıralarken seçimler düzenlenmeden Türk askerinin bölgeden çekilmesini tartışmayacaklarını söylemiş, “Çekilme koordinasyonu yalnızca Suriye’de yeni anayasa kabul edildikten, seçimler yapıldıktan, sınırlar güvenlik altına alındıktan sonra görüşülebilir” demiş, Türkiye ile Suriye arasında gerekli şartların sağlanması halinde bakanlık düzeyinde görüşmeler yapılabileceğini dile getirmişti.

Bunlar, üzerinde düşünülmeden, öylesine ayak üstü sarf edilmiş sözler değil.

Reuters soruları yazılı olarak göndermişti.

Milli Savunma Bakanlığı'nın da bu soruların üzerinde dikkatlice çalıştıktan sonra cevaplarını Reuters'a verdiğini tahmin edebiliriz.

Yani, topun gelişine vurmamıştı.

Yaşar Güler'in bu iki cümlesinden, iktidarın Suriye meselesinde 13 yıl öncesine göre çok farklı bir noktada olmadığı anlaşılıyor.

Oysa kısa bir süre önce “Biz dün Suriye ile düşman değildik ki. Biz Esed ile ailece görüşüyorduk. Biz davetimizi yapacağız. İnşallah bu davetle birlikte de Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi aynı noktaya getirelim istiyoruz. Davetimiz her an olabilir” demiş, birkaç gün sonra da "Bu dargınlığı bitirip yeni bir süreci başlatalım istiyoruz” açıklamasını yapmıştı.

Acaba Tayyip, Suriye siyasetini değiştiriyor muydu?

Makyavel'e bile rahmet okutan pragmatizmiyle hiç bir şey olmamış gibi “Bırakalım geçmişi, biz önümüzdeki maçlara bakalım” mı diyecekti!

Çünkü artık hangi zaviyeden olursa olsun, bu siyasetin sürdürülebilir yanı kalmadığı ortada.

Türkiye için fatura her geçen gün kabarıyor.

Özellikle sığınmacı meselesi, iktidarını tehdit edecek noktada.

Suriye Dışişleri Bakanlığı’ndan, “Görüşmelere başlarız ama önce Türk askeri çekilsin” açıklaması gelince dikkatler Türkiye'ye çevrildi.

Meselenin son derece hassas şekilde yürütülmesi gerekirken bir de baktık ki iktidar, yine Suriye'de seçim ve yeni anayasa teranesiyle ortaya çıktı.

Anlaşılan o ki Tayyip bir türlü Şam'da bir rejim değişikliği yapabileceği, İhvan'ı iktidara taşıyabileceği takıntısından kurtulamıyor.

Çünkü, seçim ve anayasa meselesi onların gözünde, İhvan'ın veya ihvan destekli cihatçıların Şam'da idareye ortak olması için heba edilmemesi gereken bir fırsat.

Eğer Filistin'de Hamas ortadan kalkarsa, İhvan'ın tutunabileceği tek mevzinin Suriye olduğunu düşünüyor.

O yüzden seçim ve yeni anayasa meselesine sarılmış durumda.

Gerekçesi de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2015 tarihli 2254 sayılı kararı.

Astana Süreci'nde atıf yapılan bu karar 6 ay içinde “güvenilir, kapsayıcı ve mezhepsel olmayan bir yönetim” oluşturulmasını, 18 ay içinde Birleşmiş Milletler gözetimi altında “özgür ve adil seçimler” yapılmasını, siyasi geçişin Suriye önderliğinde olmasını öngörüyordu.

Bu kararı o gün uygulamayan Esad'ın sırf birilerinin paşa gönlü istedi diye bugün bu tuzağa düşmesini beklemek ne kadar gerçekçi olur!

Köprünün altından çok sular aktı.

Dengeler değişti, Rusya ile Amerika Suriye'de bilek güreşine tutuşurken, terör örgütü Atlantik ötesinden aldığı destekle sınırda kantonlar oluşturup Türkiye için ciddi bir tehdit durumuna geldi.

Tayyip açısından meselenin içeriye satılacak yanı da kalmadı. 

31 Mart'ta anlaşıldı ki rüzgar artık tersten esiyor. Yurdum insanının, açlık sınırında yaşamak zorunda kalmasıyla, Tayyip'in Suriye siyaseti arasında kurduğu ilişki, seçimlerde ciddi oy kaybını beraberinde getirdi.

Bundan sonrası için Rusya'nın takınacağı tutum kritik önemi haiz.

Putin, görüşmelerin başlamasıyla Türk askerinin çekilmesi eş zamanlı olsun derse, Tayyip tornistan eder mi, bilmiyoruz.

Etmeyeceğini söylemek zor.

Sonuçta, Yaşar Güler atanmış bir memur olduğu için yine son söz Tayyip'te olacak.

Reuters'a söylediklerini, nabız yoklama olarak değerlendirebiliriz. Eylül ayı ile birlikte bu mesele yeniden ısınacak gibi görünüyor diyerek yazımıza noktayı koyalım.

--------------------

Salı günkü yazımda, Türkiye'nin olimpiyatlardaki başarısızlığını dile getirirken “Ebrar'a sırf cinsel tercihinden dolayı nefret kusan yobaz tayfasından söz etmiyorum bile” diye yazmıştım. Aynı zamanda aile danışmanı da olan değerli bir hekim arkadaşım, Ebrar'ın “cinsel tercihi” yerine “cinsel yönelimi” ifadesini kullanmanın daha doğru olacağını söyledi. Hüseyin Nafi İpek de “Ebrar'ın cinsel durumu onun 'tercihi' değil. Doğuştan gelen ve kendi iradesine, tercihine bağlı olmayan bir durum” diye bir itirazda bulundu. Bu iki görüşü, okuyucunun değerlendirmesine bırakıyorum.