Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,6330
Dolar
Arrow
38,5634
İngiliz Sterlini
Arrow
51,3265
Altın
Arrow
4133,0000
BIST
Arrow
9.134

Trump'ın Çin takıntısıyla Modi'nin iktidar hırsının çarpan etkisi...

Geçen hafta, Pakistan-Hindistan geriliminin topyekûn bir savaşı tetikleme ihtimali üzerinde durmuş, meselenin arka planı için bugüne randevu vermiştik.

Krizin görünür gerekçesi, bir turizm merkezi olan Himalayalar'ın Pahalgam bölgesindeki Baisaran Vadisi'nde meydana gelen terör saldırısıydı.

Sorumluluğunu adı pek duyulmamış “Keşmir Direnişi” adlı bir grup üstlenmişti. Hindistan'a göre bu örgüt, Pakistan merkezli Leşker-i Tayyibe ve Hizbul Mücahidin ile bağlantılıydı.

Ancak Pakistan suçlamaları ilk günden reddetmişti.

Onlara göre bu bir “sahte bayrak” operasyonuydu.

“Sahte bayrak” istihbarat örgütlerinin “Halkı kışkırtmak ya da yönlendirmek için kendi yaptıkları bazı olayları hedefteki kişiler yürütüyor gibi göstererek kamuyu aldatmak için tasarladıkları gizli operasyonlar” şeklinde tanımlanıyor.

Yani birileri iki ülkeyi savaşa sürüklemek için terör saldırısı planlamış ve uygulamaya koymuştu.

Ne kadar gerçeği yansıtıyor, şimdilik bir şey söylemek zor ama burada dikkat çeken Hindistan'ın yaklaşımıydı.

Terör saldırısından sonra hızla İndus meselesini gündeme taşıyıp krizi tırmandırdı. “Suyunuzu keseriz” diye tehdit etti, İslamabad'dakilerin bam teline bastı.

Bunun, Pakistan için “savaş sebebi” olduğunu elbette biliyorlardı.

Zurnanın zırt dediği yer zaten burası.

Açıklamalar bir anlık kızgınlıkla yapılmış değildi.

Hindistan Başbakanı Modi'nin iktidarını koruması için halkını kendi arkasında birleştirecek bir krize ihtiyacı vardı.

Çünkü geçen yıl yapılan seçimlerde lideri olduğu olduğu Bharatiya Janata Partisi, 10 yıl aradan sonra ilk kez tek başına çoğunluğu sağlayamamış, Ulusal Kongre Partisi öncülüğünde kurulan Ulusal Kalkınma Kapsamlı İttifakı anketlerdeki tahminlerin çok üzerinde oy almıştı.

Yani koltuğu sallanıyordu!

Tabi bu, alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Ez cümle, Pakistan'a karşı elde edilecek bir zafer, Modi'nin eski gücünü yeniden kazanmasını sağlayabilirdi.

Yok canım, o kadar da olmaz..., demeyin!

Komplo teorisi filan değil, neresinden bakarsanız bakın, Modi de Trump, Putin, Netanyahu, Erdoğan, Urban, Vucic, Meloni gibi dünyanın sağcı popülist siyasetçileriyle aynı kumaştan.

Bu siyasetçilerin iktidarda kalabilmek için neler yaptıkları, neleri göze aldıkları yakın tarihin henüz toz tutmamış sayfalarında yazıyor.

Yani, Modi de içeride başı sıkıştığında insanlarının hayatını kaybetmesi pahasına dışarıda kriz arayabilecek siyasetçilerden...

Meselenin bir yönü bu!

Diğer yönü ise Trump'ın Çin takıntısı...

Gümrük vergilerini yükseltip, son çeyrek asırdır küresel tedarikçi durumuna gelen Çin'in ümüğüne çökmek istediği herkesin malumu. 

Ama aynı zamanda Çin'den Batı'ya uzanan ticaret yollarını da kesmenin hesabında!

Çin'in yerine Hindistan'ı ikame ederek bu ülkeyi Batı'nın üretim merkezi haline getirmeyi planlıyor.

Aslında Trump, daha ne olup bittiği tam olarak anlaşılmadan Hindistan'a destek verip asıl niyetini açık etmiş oldu.

Meselenin bir ucu ise Ortadoğu'da.

Hamas'ın bombanın pimini çekmesiyle İsrail, son 19 ayda Gazze'yi yerle yeksan etti, İran ve Suriye'yi tehdit olmaktan çıkardı. 

Bunun arka planında Hindistan'dan çıkıp Arap Denizi ve Basra Körfezi üzerinden Suudi Arabistan'a, oradan İsrail'in Aşkelon limanına uzanacak yeni ticaret yolunun “güvenliğinin sağlanması” hesabı vardı.

Nasıl ki Hamas, enerji ve ticaret yollarının Akdeniz'e çıkışını tehdit ettiği için hedef olduysa, üç aşağı beş yukarı şimdi Pakistan da Hindistan'dan Batı'ya uzanan ticaret yolunun Arap Denizi bölümünde stratejik baskı unsuru olduğu için hedef tahtasına konuyor.

Yani, Amerikalılar Hindistan'dan çıkacak gemilerin hiç bir sıkıntı ile karşılaşmadan bu yolu kat etmeleri için kendilerince siyasi mühendislik yapmanın derdindeler.

Meselenin Çin'i ilgilendiren yönüne gelirsek...

Bugün Çin'den Batı'ya uzanan en önemli deniz yolu Malezya ile Endonezya arasındaki Malakka Boğazı'ndan geçiyor. 

Aynı şekilde Ortadoğu petrolünü Çin'e taşıyan gemiler de Malakka Boğazı'nı kullanıyor.

Bu, Pekin açısından kritik önemi haiz bir mesele çünkü Malakka Boğazı kapatılırsa Çin'den ve Ortadoğu'dan çıkan gemiler Endonezya'nın güneyinden geçmek zorunda kalacaklar ki, bu taşıma maliyetlerinin katlanması demek.

Pakistan güzergahı Çin için son derece önemli. 

Pekin'dekiler, işte tam bu nedenle Çin-Pakistan Ekonomik Koridoruna, bu koridorun en stratejik noktası olan Arap Denizi kıyısındaki Gwadar Limanı'na ve buradan Batı'ya uzanan güzergaha yatırım yapıyor. Malaka Boğazı kapansa bile Pakistan üzerinden ticareti yürütebilecekler.

Limanın operasyonel yönetimini zaten China Overseas Port Holding Company’de. Burası, Bir Kuşak, Bir Yol Girişimi ile Deniz İpek Yolu projeleri arasında çok önemli bir bağlantı noktası.

Pakistan ile Hindistan kapışırsa Çin'in Gwadar'a yaptığı bütün ekonomik, ticari ve siyasi yatırım boşa gidecek.

Meseleyi toparlayalım; iki ülke arasındaki kriz ne sadece bir terör saldırısıyla ne de sadece Hindistan'ın İndus havzasındaki suları kesme tehdidi ile ilgili.

Bunlar dünya kamuoyunun önüne konan bahaneler.

Asıl mesele, Amerika ve Çin'in Alt Kıta'taki bilek güreşi ve fırsat bu fırsat diyerek Hindistan Başbakanı Modi'nin iktidarını koruma derdi.

Diğer yandan iki ülkenin ittifak ilişkilerine baktığımızda, ortada neredeyse Arap saçı bir tablo var. Mesela son dönemde aralarından su sızmıyor ama Azerbaycan Pakistan'ın İsrail ise Hindistan'ın arkasında. Türkiye için ise biraz aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık vaziyeti var.

Diyelim ki Trump telefona sarıldı ve “Pakistan'a desteğini keseceksin, Hindistan'ın arkasında duracaksın, yoksa sana randevu filan yok” dedi.

Bizimki ne yapar diye soralım, cevabını okuyucumuzun ferasetine bırakıp yazımıza noktayı koyalım.