Tutuklanmasının üzerinden 93 gün geçti. Üç ay, eksiği yok, fazlası var.
Hakkındaki iddianame 77 gün sonra hazırlandı.
“Zincirleme şekilde basın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle” suçlanıyor. 1 yıl 10 aydan, 7 yıl 10 ay 15 güne kadar hapsi isteniyor.
İktidar, içeride ne kadar fazla kalırsa işimize o kadar çok gelir diye düşünmüş olacak ki, 16. Asliye Ceza Mahkemesi, ilk duruşmanın tarihini 11 Haziran 2025'e verdi.
Peşinen cezalandırıyorlar çünkü iddianamenin içi boş...
Açık açık “düşman ceza hukuku” uyguluyorlar.
Türkiye'de adaletin kırıntısı kalmış olsaydı ne bu suçlamalarla tutuklanır ne de hakkında böyle bir iddianame hazırlanırdı.
İktidarın derdi sadece korkutmak değil.
Çünkü bu ve benzeri tutuklamaların siyaseten yararı değil zararı olduğunu gözüne tavuk karası inmemiş herkes görebilir.
Onlar da bunun farkında
Ancak mesele stratejik önemi haiz.
Muhtemelen, üç beş oy kaybetsek de önemli değil diye düşünmüşlerdir.
Açıkça yazalım; iktidar için Ümit Özdağ yakın ve gerçek bir tehdit...
Tutuklanmadan hemen önce Antalya'da yaptığı “Türk milletinin bir terör örgütüne yenilmesine, devletin diz çökmesine asla izin vermeyeceğiz. Zafer Partisi yükseldikçe, Abdullah Öcalan İmralı'da kalacak. Abdullah Öcalan'ın çıkmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması son derece önemli.
Maazallah, dışarıda kaldığı ve böyle konuşmaya devam ettiği sürece yurdum insanını uyandırır; sokakları hareketlendirir, iktidarın DEM'le yürüttüğü pazarlığı akamete uğratabilirdi.
O zaman ne Tayyip Erdoğan'ın emri hak vaki olana kadar o koltukta oturmasını sağlayacak ne de İslamcı-Kürtçü neohamidyen rejimini tekemmül ettirecek Anayasa değişikliğini yapabilirlerdi.
Abdullah Öcalan'ın, “Ben şimdilik İmralı'dan çıkmasam iyi olur” diye düşünmesini, bir ölçüde Ümit Özdağ korkusuna bağlayabiliriz.
Bütün bunlar, Saray için adeta “kabus senaryosu...”
Belli ki alarm zilleri çalmış.
Yani, meselenin hukukla filan alâkası yok. Buna, kendi projeleri için siyasi mıntıka temizliği diyelim.
Ama Ümit Özdağ, zaten bir süredir iktidarın radarındaydı.
AKP kulislerini iyi bilen bir dostum, yerel seçimden sonra “CHP birinci parti oldu ama Tayyip bey Zafer Partisi'ne daha fazla dikkat ediyor” demişti.
Mesele oy oranı değil, Ümit Özdağ'ın kitleleri harekete geçirebilme gücüydü.
Ayrıca Özgür Özel'in memleketin bekasını ilgilendiren stratejik meselelerde sureti haktan görünüp siyasal İslamcıların, Kürtçülerin değirmenine su taşıyan sözde muhalefetinin ortaya çıkardığı boşluğu Ümit Özdağ'ın doldurmaya başladığını söyleyebiliriz.
Mesela, ABD ve AB'de projelendirilen 'göç mühendisliği'ne karşı tavizsiz bir tutumu, bundan gelecek tehdide karşı uyarıları, dış politikada rasyonel ve doğrudan memleketin âli çıkarlarını gözeten yaklaşımı, çarşıda pazarda sürekli halkın nabzını tutup milletin derdine tercüman olması hem yurdum insanında karşılık bulmuş hem de kendi siyaset alanını genişletmişti.
Özellikle CHP'nin yalpalamaya başlamasından sonra hangi siyasi şemsiyenin altına gireceği konusunda kararsız kalmış cumhuriyetçi, milliyetçi, Atatürkçü, seküler seçmen, ne kadar apolitik görünseler de Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından memleketi ayağa kaldırıp, aslında son derece politik olduklarını gösteren gençler, iktidardan sıdkı sıyrılmış Orta Anadolu'nun muhafazakar insanları pusulalarını yavaş yavaş Zafer Partisi'ne çeviriyordu.
Bu, iktidar için büyük bir riskti.
Sonunda düğmeye bastılar.
Ne yazık ki son haftalarda bu mesele pek konuşulmaz oldu.
Ümit Özdağ, hapiste unutuluyor, unutturuluyor. Hadi diyelim ki gündem değirmeninin taşı çok hızlı döndüğü için insanlar yetişmekte zorlanıyor ama mesele sadece bununla ilgili değil.
İdeolojik yakınlığınız olsun ya da olmasın, politik düşüncelerine, politika yapma şekline katılın veya katılmayın; ortada çok ciddi bir adaletsizlik var.
Buna ilkesel olarak karşı çıkmak, tavır almak ve meseleyi sonuca ulaşana, yani Ümit Özdağ tahliye edilene kadar sürekli gündemde tutmak, siyasal İslamcı zihniyete karşı mücadele eden kim varsa, önlerinde ahlaki bir zorunluluk olarak duruyor.
Açık açık yazalım; bu, Türkiye'nin siyasi tarihinde son derece önemli bir kırılma noktasıdır.
Muhalefet buradan geri düştüğü için iktidar 19 Mart'ta düğmeye basabilme, Ana Muhalefet Partisi'nin cumhurbaşkanı adayını tutuklayabilme cesaretini gösterdi.
Bu, hem DEM ile yürütülen pazarlıkta hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyonuna giden süreçte en kritik adım oldu.
Ümit Özdağ’ın sokakları hareketlendirmeye başladığı anda tutuklanmasıyla daha sonra yapılacak operasyonlara muhalefetin ama daha çok yurdum insanının vereceği muhtemel tepkiyi test etme şansı yakaladılar.
Eğer ki daha gözaltına vakit olması gereken refleks ve tepki ortaya konsaydı, iktidardakiler köpeksiz köyde çomaksız gezer gibi bu kadar rahat hareket edemeyecekti, diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar

Teröristbaşı Öcalan yakalandıktan sonra dört istekte bulunmuş!

Ümit Özdağ'ın tutuklanması siyasetin kırılma noktasıdır!

Reyting sonuçları açıklandı! 23 Nisan Çarşamba günü en çok izlenen yapım ne oldu

Hakan Çalhanoğlu ilk 11'de olacak mı? Inter - Milan maçı saat kaçta?

Deprem sonrası uzmanlar ikiye ayrıldı: Japon uzmandan riskli ilçeler listesi

Sarsılan sadece zemin değil

Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi 6.2'lik depremin detaylarını açıkladı

Gazeteler, İstanbul'daki 6.2'lik depremi nasıl gördü?

Üniversite gençliği

Erdoğan'dan geceyi dışarda geçirenlere ziyaret