Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Yabancılar, berberlik bile yapamıyor!

Tabii ki Türkiye'de değil.

Nerede, sorusunun cevabını ilerleyen satırlara bırakıp, son günlerde gündemin ön sıralarına taşınan mesele üzerinden devam edelim.

Yerel seçimlerde büyük bir sürpriz yaparak Afyonkarahisar Belediye Başkanı seçilen CHP'li Burcu Köksal'ın, çalışma ruhsatı bulunmadığı için sığınmacılara ait beş iş yerini mühürlemesinin ardından deyim yerindeyse kıyamet koptu.

Başta, Avrupa Birliği'nin çanağını yalayan, sözüm ona kendilerine “gazeteci” sıfatını uygun görüp açık açık Türkiye aleyhine beşinci kol faaliyeti yürüten tayfa olmak üzere, ılık beyinli hümanist liberaller, İslamcılar, Kürtçüler, Brüksel beslemesi STK'cılar, küreselciler cümbür cemaat salvo atışına geçti.

Ne faşistliği kaldı, ne ırkçılığı ne sığınmacı düşmanlığı!

Hele, “Seçmenlerimize söz verdik, bu memleketten amasız, fakatsız, lakinsiz onları göndereceğimizi söyledik” demesi, kızgın tavaya dökülen yağ gibi üstlerine sıçramış olacak ki, bu güruhun sosyal medya cengaverleri meseleyi köpürttükçe köpürttü.

Asıl dertleri, Avrupa'daki ağababalarına yaranmak olunca, meseleyi ellerinden geldiğince çarpıttılar.

Oysa, mühürlenen iş yerleri ruhsatsızdı ve kaçak olarak faaliyet gösteriyordu.

Yapılan işlem mevzuata ve hukuka aykırı değildi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, iş yeri açarken ruhsat almak zorundaysa, sığınmacıların da ilgili mevzuata uyması gerekiyordu.

Yıllar boyu Türk esnaf, vergisini bin bir zorlukla ödemeye çalışırken, sığınmacılar beş kuruş vergi vermeden ceplerini doldurmaya devam etmişti.

Aslında bir önceki belediye başkanı AKP'li Hüseyin Ceylan Uluçay bu iş yerlerinin ruhsatsız ve kaçak olarak faaliyet göstermesine göz yumarak görevini açıkça kötüye kullanmıştı.

CHP suç duyurusunda bulunur mu ya da re’sen harekete geçip hesap soracak mangal yürekli bir cumhuriyet savcısı çıkar mı bilmiyoruz ama gelen tepkilere bakılırsa Burcu Köksal'ın arı kovanına çomak soktuğu ortada.

Sığınmacı meselesinin Türkiye'ye yönelik demografik bir operasyon olduğunu artık herkes görüyor.

Siyasal İslamcıların ulus devleti yıkıp Türk halkını ümmetleştirme siyasetine hizmet ediyorlar.

Açıkça, Anadolu'ya selefi aşısı yapılmak isteniyor.

İktidarın bir taşla birkaç kuş vurma peşinde olduğunu da atlamayalım.

Tayyip, sığınmacıları başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine karşı şantaj unsuru olarak kullanıyor.

Eskiden insan hakları, demokrasi diyerek attığı zaman mangalda kül bırakmayan Avrupa'nın iki yüzlü siyasetçileri, şimdi Tayyip ne yaparsa yapsın ses çıkaramıyor.

O yüzden sığınmacıların elinin altında olması her iki açıdan da işine geliyor.

Ama bu arada olan Türk halkına oluyor.

Gelelim yazının başlığına...

Bir süredir Güneydoğu Asya'daydım.

Tayland, Laos, Kamboçya ve Vietnam'ı gezerken, Türklerin bu ülkelere yönelik yoğun ilgisine tanık oldum, şaşırdım.

Türkiye'den umudunu kesip iş aramak için gelenler, emekli maaşı ile geçinemeyip görece daha ucuz olduğu için bu ülkelerde yeni hayat kurmak isteyenler, havası güzel, suyu güzel diyerek pılısını pırtısını toplayıp yola çıkanlar, iş yeri açıp para kazanma derdine düşenler...

Turist olarak gelip kalanlar da var, evlenip barklananlar da.

Son 15 yılda özellikle Tayland'da büyükçe bir Türk toplumu ortaya çıkmış.

Çok sayıda Facebook grubu açmışlar. İletişimi ağırlıklı olarak sosyal medya üzerinden sağlıyorlar.

Ama bir yabancının buraya yerleşip çalışması hiç kolay değil.

Çok ciddi sınırlamalar getirmişler.

Hükümetin bu konuda hoş görülü olduğu söylenemez.

Mesela bir iş yeri açmak istediniz. Kuracağınız şirketin en fazla yüzde 49'una sahip olabiliyorsunuz ve mutlaka Tayland vatandaşı bir ortak bulmanız gerekiyor.

Ayrıca yanınızda dört Tayland vatandaşına iş vermek zorundasınız.

Şirket kuracak param yok, en iyisi ben güzel işe gireyim, para kazanayım dediniz.

O da çok kolay değil.

Kafanıza göre herhangi bir yere girip çalışamıyorsunuz.

Yabancıların yapamayacağı işlerin kabarık bir listesi var.

Mesela, iyi bir inşaat ustasısınız. Ama Tayland'da işinizi yapmanız mümkün değil. Çünkü, tuğla örme, marangozluk veya diğer inşaat işlerini yabancıların yapması yasak!

Uluslararası uçak pilotluğu hariç, motorlu taşıtları veya makine veya mekanik cihazları kullanamıyorsunuz.

Ön mağaza satış ve müzayede görevlisi olarak çalışamıyorsunuz.

Saç kesimi, kuaförlük veya güzelleştirme işlerini yapmanız mümkün değil . 

Yani, ben iyi bir erkek ya da kadın kuaförüyüm, dünyanın her yerinde bana iş var diyerek geldiniz.

Ama yanıldınız.

Çünkü, bunlar yabancıların çalışamayacağı iş kolları arasında yer alıyor.

El ile kumaş dokuma, hasır dokuma veya kamış, rattan, jüt, saman veya bambudan mutfak eşyaları yapmak, el ile pirinç kağıdı yapmak, lake çalışması yapmak, tay müzik aletleri yapmak, kuyumculuk, gümüşçülük veya altın/bakır alaşımlı demircilik işlerinin yanısıra Tayland bebekleri yapmak, şilte veya yorgan yapmak, sadaka kaseleri yapmak, el ile ipek ürünler yapmak, Buda resimleri yapmak, bıçak yapmak, kağıttan veya kumaştan şemsiye yapmak, ayakkabı yapmak, şapka yapmak da yabancılar için yasak.

Tayland hükümeti, kendi vatandaşlarının yaptığı veya yapabileceği işlere yabancıların gelip ortak olmasını istemiyor.

Vatandaşlarını koruyor, işsiz kalmalarının önüne geçmeye çalışıyor; yabancıların iş gücü piyasasına girerek haksız rekabet oluşturmasına karşı önlem alıyor.

Bu ülkenin vatandaşı olmayanlar, uluslararası ticaret dışında aracılık veya acentelik yapamıyor.

Özel teknikler gerektiren işler hariç, tasarım ve hesaplama, sistemleştirme, analiz, planlama, test, inşaat gözetimi veya danışmanlık hizmetleri ile ilgili profesyonel inşaat mühendisliği de yasak.

İyi bir terzi, tur rehberi veya sekreter olmanız, mesleğinizi Tayland'da yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. 

Kanunlara uymayanlar hızla sınır dışı ediliyor. Bu konuda herhangi bir taviz vermiyorlar.

Şimdi bu tabloyu alın, Türkiye'deki Suriyelilerin durumu ile karşılaştırın.

Savaştan kaçıp geldikleri için kendilerine gösterilen hoşgörüyü sonuna kadar istismar ettiler. Türk halkının işine, aşına ortak oldular, ülkenin içinde istedikleri gibi at koşturdular. 

Gelinen noktada Türkiye için bir beka sorununa dönüştüler. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bilerek mi söyledi yoksa ağzından mı kaçırdı bilmiyoruz ama şimdi de gözleri ülkenin tapusunda.

Siyasal İslamcıların çıkarlarına hizmet ettikleri için nasıl şımartıldıklarını, kayırıldıklarını, bu ülkenin vatandaşlarından çok daha fazla önemsendiklerini biliyoruz.

Türkiye ve Türk halkı bunu hak etmiyor.

Yazıyı bağlarken, on puanlık uzman sualini, “Neden Türkiye bir Tayland kadar olamıyor” diyerek soralım ve cevabını okuyucuya bırakıp yazımıza noktayı koyalım.