ABD Başkanı Donald Trump’ın yemin ederek göreve başlamasıyla dünya, bu kez, yani dört yıl aradan sonra, ikinci başkanlığında nasıl bir yol izleyeceğini tartışıyor. Trump’ın seçim başarısı, Kongre’nin her iki kanadında da (Senato ve Temsilciler Meclisi) çoğunluğu sağlaması, kabinesini dilediği gibi şekillendirmesi şüphesiz önemli. Fakat daha önemlisi, ABD’nin nesnel durumu. Çünkü ABD başkanı bile olsa, bir siyasetçinin gücü, etkisi, yönettiği ülkenin devlet kapasitesiyle sınırlı.
Turmp’ın dört yıl önceki icraatları, sözleri, sosyal medya paylaşımları belleklerde. Seçim kampanyasında öncelik verdiği konuları da biliyoruz. Kısaca MAGA olarak anılan seçim sloganıyla, ABD’yi yeniden büyük yapmayı vadediyor. Ekonomiyi düzeltmeye, yasa dışı göçle mücadeleye, asayiş sorunlarını çözmeye öncelik vereceği de biliniyor. Dış politikada ise kendisi ve atağı kişiler, İsrail konusunda hayli katılar. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, herhalde kabinesine bakan seçse, Trump’ın atadıklarını seçerdi. Avrupa Birliği’ni fazla ciddiye almayan Trump’ın Çin karşıtlığı var. Önceliğini Çin’i kuşatmak, çevrelemek, durdurmak için kullanacağı yönünde yaygın bir kanaat söz konusu.
Suriye’deki rejim değişimi, Esad’ın devrilmesi, HTŞ’nin iktidar oluşu, şüphesiz ABD’yi çok memnun etti. Ukrayna’daki savaşı fırsata çevirip, İsveç ve Finlandiya’yı da NATO üyesi yapmayı başardı ABD. İsrail, ki İngiltere’yle birlikte ABD’nin iki stratejik müttefikinden biridir, Suriye’deki gelişmelerden çok memnun. ABD silah sanayisinin de yüzü gülüyor.
Peki ABD’yle Çin arasındaki rekabet, ne yöne evrilir? Asıl soru bu.
İki devlet arasında sıcak çatışma yaşanmaz. Çünkü, ikisi de çok büyük güç, bir sıcak çatışmanın kazananı olmayacağını, ikisinin de büyük zarar göreceğini bilirler. İkincisi, iki ülke ekonomik olarak büyük ölçekte işbirliği yapan, ticaret yapan, karşılıklı yatırım yapan ülkeler. Üçüncüsü, iki ülke zaten doğrudan değil, dolaylı olarak, vekil güçler aracılığıyla, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Avrupa’ya dek çok geniş bir coğrafyada rekabet ediyorlar, hem de çok keskin biçimde. Ticari rekabet var, nüfuz rekabeti var, diplomatik rekabet var.
ABD – Çin ilişkilerini düşünürken, biraz gerilere gidelim. Soğuk Savaş başladıktan sonra, Çin – SSCB ilişkileri gelişmişti. 1950’lerin sonlarına doğru limoni oldu. 1960’larda hayli açıldı araları. ABD de bunu fırsat bilip, Çin’le yakınlaştı. ABD’nin dışişleri eski bakanlarından, kurt diplomat Henry Kissinger, ülkesiyle Çin’in ilişkilerinin gelişmesinde etkili oldu. O dönem, ABD – SSCB ilişkilerinin geliştirilmesini öneren ABD’li diplomatlara pek kulak asmadı. Lakin ABD ile SSCB arasındaki yumuşama da yine o yıllara rastlar. 1972’de iki ülke arasında SALT 1 anlaşması imzalanmıştı. Kissinger’in aşırı Sovyet karşıtı tutumunda, kişisel tarihinin, Doğu Avrupa kökenli olmasının da (1923 Almanya doğumluydu) etkili olduğu konuşuldu hep. Sonuçta ABD Başkanı Nixon, 1972’de Çin’i ziyaret ederken, ulusal güvenlik danışmanı Kissinger idi ve 1973 – 1977 yılları arasında dışişleri bakanlığı yaptı.
ABD; Çin söz konusu olduğunda şu ikilemi yaşadı. Çin’i piyasa ekonomisini benimsemesi, dünya pazarlarıyla bütünleşmesi yönünde teşvik edip, desteklemekle, Çin’den çekinip onu durdurmak, kuşatmak arasında gidip geldi. Bugün gelinen noktada Çin’den çekinen bir ABD var. Çin’in öncülük ettiği kurumlardan (BRICS ve ŞİÖ gibi), öncülük ettiği projelerden (Kuşak ve Yol Projesi gibi) endişe duyan bir ABD var. Çin’in Afrika’daki yatırımlarından, Latin Amerika ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerden, Arap ve İslam ülkeleriyle yakınlaşmasından, Ortadoğu’da artan etkisinden, Avrupa’yla yaptığı ticaretten ürken bir ABD var.
Çin’in sadece ekonomisi değil, hızla gelişen yumuşak gücü, çok yönlü diplomatik girişimleri, bilimsel ve teknolojik atılımları, üretim kapasitesi ve ordusu da ABD’yi kaygılandırıyor. ABD; Çin’i hem rakip, tehdit, ABD hegemonyasına meydan okuyan bir devlet olarak görüyor hem de iki ülkenin ekonomilerinin ne kadar iç içe geçtiğinin farkında. Çünkü ABD ve Çin arasında borçlu – alacaklı, müşteri – satıcı, tüketici – üretici ilişkisi var. Çin mallarının en büyük müşterileri arasında ABD halkı da bulunuyor. Çin; ABD’deki üniversitelerde en fazla öğrenci okutan devlet. En ünlü ABD şirketleri, ürünlerini Çin’deki fabrikalarda yaptırıyorlar. İki ülkenin, birbirlerinde dev ekonomik yatırımları var.
ABD; her ne kadar Çin’e karşı Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya gibi müttefiklerini devreye sokmaya çalışsa da, Çin’i çevrelemek için, Çin’in çevresinde NATO’ya kardeş yeni ittifaklar kursa da, istediğini elde edemiyor. O nedenle hem ABD hem İngiltere hem de Rusya’yla dengeli ilişkileri olan, fakat Çin’le tarihsel olarak önemli sorunlar yaşayan Hindistan’ı, ne yapıp edip kendi yanına çekmeye çalışıyor. Kuşak ve Yol Projesi’nde olmayan, Çin’in Pakistan’da büyük yatırım yaptığı Gwadar limanına karşı, kendisi de İran’daki Çabahar limanına büyük yatırım yapan Hindistan’ı tam olarak yanına almak için çabalıyor. Fakat tam olarak umduğunu bulamıyor.
Bu iki liman, Gwadar ve Çabahar, önemli. Çünkü birbirine yakın limanlar. Aynı denizlere açılıyorlar. Bu kapsamda Hindistan, Afganistan’la ilişkilerini de geliştirmeye, bu ülkede yatırım yapmaya çalışıyor. Çünkü Afganistan olmadan, Orta Asya’ya ulaşması olanaksız. Bu nedenle de Afganistan üzerindeki Hindistan – Pakistan ve Hindistan – Çin rekabeti keskinleşiyor.
Hindistan’ın, Pakistan ve Çin’le tarihsel sorunlarının olmasını, kendisini bu iki ülke arasında kuşatılmış hissetmesini, ABD kullanmaya çalışıyor. Rusya ve İran’la iyi ilişkileri olan Hindistan ise ABD’nin bu oyunlarına gelmeyecek kadar cüsseli ve tecrübeli bir ülke olduğundan, ABD’ye beklediği yanıtları vermiyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi, nükleer güç ve gelişen bir ekonomi olarak Hindistan, dış politikada dengeli bir yol izliyor.
ABD’nin, Ortadoğu’dan çekilmesini beklemek de gerçekçi değil. Çünkü İsrail’in güvenliği başta olmak üzere, ABD’nin Ortadoğu’da bulunmasının pek çok sebebi var.
Özetle, ABD Başkanı Trump’ın kişiliğinden bağımsız olarak, ABD’nin emperyalist politikaları nedeniyle, dünyayı da, bölgemizi de, ülkemizi de çok çetin günler bekliyor.
Çok Okunanlar
Santorini Yanardağı patlarsa ne olur? En son ne zaman patladı?
Teğmenler 'Poz' vermedi!..
Devlet yetkilileriyle yapılan görüşmenin detaylarını anlattı...
Anket sonuçlarında dikkat çeken sonuç!
BEDAŞ 5 Şubat'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Meteoroloji ve AKOM'dan peş peşe uyarı! İkinci kar ne zaman yağacak?
Çetenin kilit isimlerinden Turan Yıldırım nasıl kaçırıldı? Film gibi operasyon..
Skandala imza atan Kanye West ve Bianca'nın konuşmaları deşifre edildi
İşte O Komutan!..
Mansur Yavaş ile ilgili dikkat çeken ön seçim iddiası