Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,7146
Dolar
Arrow
34,8403
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5397
Altın
Arrow
3015,0000
BIST
Arrow
10.058

Atatürk; hayat pahalılığı, yoksulluk ve işsizliğe karşı ne yapmıştı?

Türkiye; hayat pahalılığı, yoksulluk, enflasyon gibi yapısal sorunlarını çözmekte zorlanan bir ülkedir. İşsizlik, eşitsizlik, üretimsizlik her zaman gündemimizdedir. Sanayide ileri teknolojinin sınırlı olup, ağırlıkla düşük ve orta düzeyli teknoloji kullanılması, tarımda ise bilinçli ve tutarlı ulusal politikalara sahip olunmaması, kaçınılmaz olarak verimi de düşürmektedir. Tarımda ayrıca, ekilebilir arazilerin hızla azalması, tarımda çalışan nüfusun hem azalması hem de yaşlanması, önemli sorunlarımız arasındadır. O nedenle Türkiye; pek çok tarım ve hayvancılık ürününde dışarı bağımlı hale gelmiştir. 

Dışa bağımlılık önemli bir sorundur. Ekonomik yönü yanında, beslenme ve gıda güvenliği boyutu vardır, dış politika, ulusal güvenlik boyutu vardır ve stratejik önemdedir. Yaşamsaldır. Bu gerçek, Covid 19 salgını döneminde bir kez daha anlaşılmıştır. O yüzden, tarımsal üretimdeki azalışı, sadece meyve sebze fiyatlarındaki artışla değil, diğer boyutlarıyla birlikte düşünmek gerekir. 

Bunun için eğitim, bilim ve bilinç şarttır. Devlet; elbette tarımı önemsemek, köylüsünü, çiftçisini eğitmek, en çağdaş bilgiyle, en yeni teknikle, en ileri teknolojiyle donatmakla yükümlüdür. Bu hem milletin beslenmesi ve sağlığı hem güçlü bir ekonomi hem de dünyayla rekabet için zorunludur. Sosyal devlet olmanın da gereğidir. 

Dahası var, karma ekonomiyi benimsemiş bir ulus devlet, ekonomideki varlığını, milletin gereksinimlerine göre ayarlamak durumundadır. O nedenle, eğer gerekiyorsa sanayiden finansa dek bizzat girişimci olmak, devletin görevidir. Cumhuriyet; bu nedenle planlamaya büyük önem vermiş ve Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, 1934 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu planlama sayesinde demir – çelikten tekstile, şekerden cama, çimentodan madenciliğe dek pek çok sektörde öncü, büyük, ileri teknolojiyle donanmış, aynı zamanda çalışanları için toplumsal boyutu olan, kreşlerle, idman yurtlarıyla, balolarla, tiyatro salonlarıyla, ağaçlandırma kampanyalarıyla, lojmanlarıyla da öne çıkan fabrikalar, tesisler kurulmuştur. 

Atatürk; Cumhuriyet’i kurduktan sonra devleti, toplumu ve ekonomiyi birlikte düşünmüş, bunların kapasitesini eşzamanlı olarak artırmaya çalışmıştır. Birini öne çıkarırken, diğerini geride bırakmamıştır. Çünkü Atatürk, bunlardan birinin diğerine feda edilemeyeceğini bilen bir aydın ve liderdir. Özgürlük, eşitlik, güvenlik ve refah arasındaki uyumu, vazgeçilmezliği ve tamamlayıcılığı çok iyi görmüştür. Bunlar arasındaki dengenin bozulmasının, çok olumsuz sonuçlar yaratacağını saptamıştır. Bu Atatürk’e özgü bir yaklaşımdır. Bu modelin, başka modellere benzemediğini söyleyenlere de şu yanıtı vermiştir 1921’de: 

“Efendiler biz, benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz. Çünkü biz bize benziyoruz”

Ekonomiye çok büyük önem veren Atatürk; ölene kadar, tedavüldeki banknot miktarı değişmemiştir. Denk bütçe, istikrarlı ve dengeli kalkınma, mümkün olduğunca dış borç almaktan kaçınma, sanayileşme, sağlam para politikası, çiftçinin desteklenmesi de Atatürk döneminin belirgin tercihleri arasındadır. 1929’daki dünya ekonomik buhranından iki yıl sonra, 1931’de, Türk Lirası; ABD doları ve İngiliz sterlini karşısında, yüzde 40 değer kazanmıştır. Genç Cumhuriyet; yabancı sermayeye açık, fakat dış borçlanmaya karşı tedbirli, temkinli, ihtiyatlı, mesafelidir. Yalnız ve ancak, Karabük Demir Çelik İşletmeleri gibi, çok büyük ve stratejik önemde tesisler kurulması söz konusu olduğunda, yurt dışında finansal kaynak aranmış ve KARDEMİR için, 1936’da yapılan anlaşmayla, İngiltere’den 2.5 milyon sterlin kredi alınmıştır. 

Atatürk; tarımı, köylüyü, çiftçiyi, tarımda çağdaş, en ileri teknikler ve bilimsel yöntemlerle üretimi artırmayı çok önemsemiştir. Çiftçinin üzerindeki mali yükü azaltmak için, genç Cumhuriyet çok önemli bir vergi gelirinden olmayı göze alarak, 1925 yılında Aşar Vergisi’ni kaldırmıştır. Bu şartlar altında, bilinci politikalar sayesinde, ülkemizdeki hayvan sayısında yüzde 40’a varan artış görülmüş, tarımda üretim artışı yüzde 50 ile yüzde 70 arasında seyretmiş, tarımın GSYH içindeki payı yüzde 50’ye yaklaşmıştır. Ayrıca, demiryollarının devletleştirilmesini ve demiryolu taşımacılığına verilen önemi, Kabotaj Kanunu’nu, diğer yönleri yanında, ekonomiye katkılarıyla birlikte düşünmek gerekir. 

Cumhuriyetin ekonomideki başarıları, savaş yorgunu, yoksul, işgal görmüş bir toplumda kotarılmıştır. Genç Cumhuriyet, 1929’daki büyük buhrandan etkilendiği gibi, 24 Temmuz 1923’te imzalanan ve kurucu antlaşma olarak tarihe geçen Lozan’da alınan karar gereği Türkiye; Osmanlı Devleti’nin 1 Eylül 1916’da uyguladığı gümrük tarifesinin beş yıl boyunca yürürlükte kalmasını da kabul etmiştir. Böylece Türkiye, 1923 – 1929 yılları arasında, ithalat ve ihracatta, olağanüstü haller hariç, gümrük tarifesinde herhangi bir düzenleme yapmamayı, herhangi bir ücret politikası belirlememeyi taahhüt etmiştir. Buna karşın, çok önemli başarılara imza atılmıştır o dönemde. 1929’da bu süre dolduktan sonra, yani gümrüklerde tam egemenlikle birlikte, ithal ürünlerden alınan gümrük vergisi artırılmıştır. Bununla birlikte, imalatta kullanılacak makine ve hammadde ithalatında gümrük vergileri düşük tutulmuştur. Ekonomideki korumacı politikalar, üretime ve istihdama çok olumlu yansımıştır.

Mustafa Kemal Atatürk; 1931 yılında basılan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler adlı kitapta, Afet İnan’a devletçiliği şöyle anlatmıştır: 

“Bizim takip ettiğimiz devletçilik, ferdi mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için, milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde bilhassa iktisadi sahada devleti fiilen alakadar etmektir”. 

Belirtelim, Cumhuriyet; diğer tanımları yanında, kamuculuk ve planlama demektir. Ulusal bir ekonomi ve halkçılık, ulusal egemenliğin pekişmesi ve toplumcu bir demokrasi için zorunludur. Sosyal devlet, bunun için gereklidir.