Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Cumhuriyet, demokrasi ve liberaller

Soğuk Savaş sonrası hayli kuvvetli esen liberal rüzgârlar, eski şiddetini yitirdi. Küresel salgın hastalığın da bir kez daha ortaya koyduğu üzere, her şeyi piyasaya bırakan; vahşi bir kapitalizmi savunan; insanı, bireyi, yurttaşı müşteri olarak gören liberalizm dünya ölçeğinde, ciddi biçimde sorgulanıyor.

Liberallere karşı en güçlü itirazlar da emekten, eşitlikten, bağımsızlıktan, adaletten yana olan, emperyalizme karşı duran Cumhuriyetçilerden, solculardan, yurtseverlerden, Atatürkçülerden geliyor. 

Bunun birkaç nedeni var elbette. 

Öncelikle şunu bilelim; küreselleşmeye, Yeni Dünya Düzeni’ne, post modernizme ve neo liberalizme karşı en güçlü itirazları yapan Cumhuriyetçilerin demokrasi anlayışı, liberallerin demokrasi anlayışından farklıdır. Özgürlük konusunda da ayrışırlar, ayrıca. liberallere göre; özgürlük, öncelikle devletin müdahalesine maruz kalmamaktır.

Devletin, bireylerin tercihlerine, yönelimlerine, seçimlerine, kişisel gelişimlerine karışmamasıdır. Burada sadece düşünce ve ifade hürriyetine, siyasal tercihlere karışmaması değil, özel mülkiyetin dokunulmazlığı, serbest girişimin sınırsızlığı, piyasanın, pazar ekonomisinin, serbest ticaretin mutlaklığı, dokunulmazlığı vardır.

Philip Pettit’in Cumhuriyetçilik adlı eserinde (Ayrıntı Yay., İstanbul, 1998) uzun uzun anlattığı üzere, liberallerin anladığı özgürlük, müdahalesizlik olarak özgürlüktür. Buna karşılık Cumhuriyetçilerin anladığı özgürlük ise tahakkümsüzlük olarak özgürlüktür. Bir başka ifadeyle, kuramsal olarak, kâğıt üzerinde özgürlüğe sahip olmak, fiilen bir başkasının, bir grubun, bir örgütün, bir partinin, bir zümrenin tahakkümü altındayken, olanaksızdır. İçi boştur. İşlevsizdir. Çünkü tahakküm varsa, özgürlük yoktur. 

Müdahalesizlik; özgürlük için gerek şarttır, ama yeter şart değildir. Herhangi bir gücün, otoritenin, odağın, sermaye çevresinin, egemen sınıfların, hükümetin, devletin yurttaşlara müdahale etmemesi (etmemesi mümkün müdür?) yurttaşlara belli ölçüde, bir yere kadar özgürlük alanı açabilir. Fakat bu yeterli değildir. Cumhuriyetçi ise özgürlükle egemenlik, özgürlükle eşitlik, özgürlükle bağımsızlık arasında doğrudan bağ kurar.

Milletin mutlak egemenliği yoksa, yurttaşlar eşit değilse, halkın söz hakkı bulunmuyorsa, ülkenin yönetimine yurttaşların eşit ve etkili katılımı sağlanamıyorsa, özgürlük de yoktur demokrasi de. Philip Pettit de zaten kitabında, tahakkümsüzlük olarak özgürlükten bahseder. 

Liberallere göre; özgürlükte esas olan teşebbüs hürriyetidir. Devletin de öncelikli görevi bunu güvenceye almak, özel mülkiyeti korumaktır. Minimum devlet, maksimum özgürlük demektir.

Cumhuriyetçi ise buna karşı çıkar. Çünkü asgari devlet, azami özgürlük değildir. Asgari devlet, azami eşitsizlik demektir. Cumhuriyetçi, eşitsizliğe karşıdır. Ortak iyi, toplumsal çıkar, kamusal yarar, sadece hukuk önünde eşitlikle değil, ekonomik eşitlikle, eğitim başta olmak üzere her alanda fırsat eşitliğiyle mümkündür. Böyle bir eşitlik yoksa özgür olabilmek, özgür davranabilmek, özgürlüklerden yararlanabilmek olanaksızdır. 

O nedenle liberal demokrasi bireyci; cumhuriyetçi demokrasi ise halkçı, toplumcu, kamucudur. Liberal demokrasi salt özgürlüğü, o da girişim özgürlüğünü öne çıkarırken, cumhuriyetçi demokrasi özgürlükle birlikte eşitliği öne çıkarır. Liberal demokrasi, hukuk önünde eşitlikle yetinirken, cumhuriyetçi demokrasi hukuk önündeki eşitliğin yanında ekonomik eşitliğin de olması gerektiğini savunur. Liberal demokrasi teşebbüs hürriyetini ve özel mülkiyeti öncelerken, cumhuriyetçi demokrasi insanların eşitliğini ve adaleti öne çıkarır. 

O yüzden Cumhuriyetçilik, diğer nitelikleri yanında, kamuculuk ve planlamayı esas alır.