Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyoruz. Her ne kadar, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verdiğimiz sözü tutamasak da, çağdaş uygarlık düzeyini yakalayıp aşamasak da, demokrasiden hukuk devletine, eğitimden sağlığa, ekonomiden kentleşmeye dek pek çok alanda istediğimiz noktada olamasak da, umudu, arzuyu, coşkuyu, iddiayı, iradeyi, hedefi, azim ve kararlılığı canlı tutuyoruz.
O nedenle "YAŞASIN CUMHURİYET" diyoruz.
O yüzden "DERDİMİZ ÇOK OLSA DA, DERMANIMIZ CUMHURİYETTİR" diyoruz.
Bu kısa girişten sonra, hep birlikte Cumhuriyetçilik üzerine düşünelim biraz da.
Biliyoruz, Cumhuriyet; siyaset biliminde, monarşik olmayan rejimlerin ortak adıdır. Cumhur, Arapça halk, millet anlamındadır. Cumhuri; millete mahsus, halka ait anlamına gelir. Cumhuriyet; halka ait, millete mahsus anlamından dolayı, halkın yönetimi, halkın kendi kendini yönetmesi, halk idaresi, halka ait devlet anlamında kullanılır. Büyük düşünür Montesquieu de, Cumhuriyet için, “Ulusun tamamımın ya da bir parçasının yönetimi elinde bulundurmasıdır” der.
Şunu da biliyoruz, Cumhuriyetçilik; ezilen ülkelerde, Atatürk’ün tanımıyla mazlum milletlerde, emperyalizmle savaşan uluslarda sadece bir devlet yönetim biçimi değildir. Çok daha fazlasıdır. Özgürlüktür, bağımsızlıktır, aydınlanmadır, eşitliktir, uluslaşmadır, hukuk devletidir, kamuculuktur, toplum yararıdır, laikliktir, antiemperyalizmdir. O nedenle Cumhuriyetçilik, bu ülkelerde bir yönetim biçiminden öte, ilerici bir dünya görüşüdür, bir ideolojidir.
Asla unutmuyoruz, ülkemizde, Atatürk’le, Atatürkçülükle, Kemalizm’le birlikte anılır Cumhuriyet. Onlarla anlamdaştır, özdeştir adeta. Bu nedenle hem liberaller ve ikinci cumhuriyetçiler, hem etnik ayrılıkçılar ve mezhepçiler, hem de din tacirleri, inanç hortumcuları, iman bankerleri, en çok Atatürk’e ve Cumhuriyet’e düşmandırlar. En çok Atatürk’ü ve kurduğu Cumhuriyet’i engel olarak görürler.
Her zaman vurguluyoruz, Cumhuriyet; ulus devlet konusunda kıskançtır. Yurttaşların eşitliği konusunda ödünsüzdür. Her türlü imtiyaza, her türden ayrıcalığa, doğuştan kazanılan üstünlüğe, dinsel, mezhepsel, etnik, bölgesel, sınıfsal ayrıcalık ve üstünlüklere karşıdır. İnsanı; insan olarak, birey olarak, yurttaş olarak tanır, tanımlar, görür ve muhatap alır. O nedenle erdemli ve insan onuruna yakışan bir yönetim biçimidir.
O sebeple Atatürk; “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyerek, Cumhuriyet’in toplumsal, sınıfsal yönünün altını çizmiştir.
Ve o yüzden Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Cumhuriyet fazilettir” demiştir.
Çok Okunanlar
Yandaş medyadan asgari ücret tahmini: Kuruşu kuruşuna yazdılar!
Ali Erbaş'a özel kadro iddiası
Gözler Ankara'ya çevrildi: İşte olası senaryolar!
İBB soruşturmasında Hamdi Akın'a Ekrem İmamoğlu sorgusu!
Tanju Özcan'dan dikkat çeken mutlak butlan çıkışı
Nefes Gazetesi’nde üst düzey ayrılık!
Bakanlık 3 ildeki skandalı ifşa etti: Sucukta dil çıktı
Seda Sayan’ın Sadettin Saran ile ilgili hatırası yeniden gündemde
Ali Koç'tan sessiz veda
Netanyahu öfkeden deliye döndü