Suriye’de yaşananlar, ister istemez, ABD emperyalizminin kabaca son çeyrek yüzyıldaki en önemli projelerinden olan ve maalesef hayli de mesafe alan Büyük Ortadoğu Projesi’ni akla getiriyor.
Kısaca BOP olarak bilinen ve sonradan adı GOKAP, yani Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi olarak değiştirilen projenin, bir zamanlar çok fazla seveni, savunanı, sahipleneni, selamlayanı vardı ülkemizde.
Öyle ki, bu sayede ABD’nin bölgemize barış, huzur, istikrar, refah, demokrasi, insan hakları, özgürlük getireceğini düşünüyorlardı.
Anımsayalım, bizzat ABD’nin dışişleri bakanı, BOP kapsamında, 22 ülkenin sınırlarının ve rejimlerinin değiştirileceğini söylemişti. Ülkemizi parçalanmış gösteren haritalar, medyada, kitaplarda, hatta ABD Savunma Bakanlığı’nın dergisinde yayınlanmıştı.
BOP’un sacayakları şunlardı destekçilerine göre:
Birincisi, iktisadi ayağıydı. Bölgede serbest piyasa ekonomileri gelişecek, serbest ticaret güçlenecek, serbest ticaret bölgeleri kurulacaktı. Bu sayede bölge ülkeleri hem zenginleşecekler hem kendi aralarındaki sorunları çözecekler hem de dünyayla bütünleşeceklerdi.
İkincisi, siyasi ayağıydı. Bölge ülkeleri demokratikleşeceklerdi. Bu demokratikleşme, onların birbirleriyle ve batıyla olan sorunlarını çözecekti.
Üçüncüsü, güvenlik ayağıydı. ABD’nin en çok önemsediği ayak buydu. Avrupalılar ise iktisadi ve siyasi ayaklara öncelik veriyorlardı. ABD’nin hesaplarına göre; bölge ülkeleri arasındaki güvenlik endişeleri giderilecek, çatışmaların önüne geçilecek, terör örgütlerinin zemin bulduğu siyasi, içtimai, iktisadi, kültürel ortam ortadan kaldırılacaktı.
Bunca cilalı söze rağmen, ABD’nin gerçek hedefinin ne olduğunu, 2001’de Afganistan ve 2003’te Irak işgalleriyle gördü herkes.
Fakat ABD’nin önceliklerinin neler olduğunu anlamayan, ondan ısrarla demokrasi bekleyen geniş bir kesim söz konusu. ABD’nin petrol üreten ülkeler üzerindeki nüfuzunu, enerji güzergâhlarını denetleme arzusunu, İsrail’e verdiği önemi, Kürt devleti kurma isteğini bir türlü görmek istemiyorlar.
Oysa ABD; kendisinin zengin petrol kaynakları dururken, üstelik son yıllarda kaya gazı ve LNG üretiminde de büyük atak yapmışken, kendi ihtiyacından dolayı değil, hasım devlet olarak tanımladığı Çin’in yüksek miktarda enerji tedarik ettiği bölgede, petrolün vanasını elinde tutmak istiyor. Çin ve Rusya’nın bölgedeki ağırlığını geriletmeye çalışıyor.
ABD’nin vaat ettiği demokrasi; 2010 yılı Aralık ayında Tunus’ta başlayan ve 2011 yılıyla birlikte bölgeye hızla yayılan Arap Baharı’yla da gelmedi. Bundan sonra geleceğine ilişkin en küçük bir işaret de yok üstelik.
Lakin asıl sorun, ABD’den demokrasi, insan hakları, özgürlük beklemek değil mi?
Çok Okunanlar

Yıllar öncesinde yapılan plan gerçek oluyor: Suriye 5'e bölünecek

Saray'dan alınan kararlar partide rahatsızlık yaratıyor

Amerika yol haritasını 2007'de çizmiş

Operasyonlarda neden polis yerine jandarma yer aldı?

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Bilal Erdoğan'dan Fenerbahçe için adaylık açıklaması!

Resmî Gazete / 5-19 Mayıs 2025

İBB'ye 3. dalga operasyonunda gözaltı kararı verilen isimler belli oldu!

Uzak Şehir dizisine 'boykot' kararı

Reyting sonuçları belli oldu! 19 Mayıs'ta en çok ne izlendi?