Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Yahudilerin Filistin’e yerleşmesi gündeme geldiğinde Arap dünyasından bir muhalefet şöyle dursun, pek çok Arap önde geleni bu gelişmeyi coşkuyla karşılamıştı.
Araplar genel olarak Yahudileri Batı halklarından farklı bir kategoriye koymaktaydı.
Yahudiler de Ortadoğu halkları gibi Batı faşizminden fazlasıyla nasibini almış ve uzun yıllar boyunca aşağılamalara maruz kalmıştı.
Araplar basitçe Yahudileri “kader ortağı” olarak değerlendirmekteydi. Arap isyanının başını çeken Haşimi Aşireti lideri Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal, bu ortak paydayı göz önünde bulundurarak, Yahudilerle birlikte Batı dünyasına karşı semitik bir ittifak kuracaklarını düşünmekteydiler.
Bunun yanı sıra Haşimiler, Yahudi göçüyle birlikte Yahudi sermayesinin de Filistin’e akacağını tahmin ediyordu.
Filistin, Ortadoğu’nun geri kalanı gibi yıllardan beri ihmal edilmişti ve savaşla iyice yıpranmış bu bölgenin altyapısı içler acısı durumdaydı. Ancak muazzam bir finansal kaynak ile bölge gerçek anlamda yaşanılabilir hale getirilebilirdi ve Ortadoğu’ya basit bir sömürge gözüyle bakan İngilizlerin aksine bölgeye kalıcı olarak yerleşmeye gelen zengin Yahudiler hiç şüphesiz hatırı sayılır yatırımı da beraberlerinde getireceklerdi. Siyonist liderlerin ekonomik işbirliği vaatleri bunu doğrular nitelikteydi.
Faysal, Siyonist lider Haim Weizmann’la 4 Ocak 1919 imzaladığı anlaşma ile 1917’de ilan edilen ve Filistin’in belli bir bölgesini “Yahudi vatanı” olarak kabul eden Balfour Beyannamesi’ni onaylayacaktı.
Siyonist liderler de Arap onayının karşılığında Filistin’deki Arap çiftçilere finansal destek, Akabe Körfezi’nde bir Arap-Yahudi ortak limanı inşa edilmesi gibi bir dizi ekonomik söz vereceklerdi.
Ancak Faysal’ın taleplerine rağmen Siyonistler Batı dünyasına karşı ortak hareket etme konusunda çekimser davranmışlar ve Haşimilerin umduğunun aksine 4 Ocak’ta imzalanan antlaşma bir Yahudi-Arap ittifakına dönüşmemişti.
Siyonistlerden herhangi bir söz almamasına rağmen Faysal, 18 Ocak 1919’da Paris’te başlayan barış görüşmelerinde Suriye’de bağımsız bir Arap krallığı için Siyonistlerden Fransa’ya karşı destek istemişti. Başta Siyonistler çekimser tutumlarını sürdürmüşler, ancak Faysal’ın sonu gelmeyen talepleri üzerine Weizmann, Faysal’a Suriye’de Fransız mandasını kabul etmeyi önermişti.
Weizmann’ın cevabı bir şeyi net bir şekilde ortaya koymuştu. Batı’dan gelen Yahudiler hiç de Arapların kader ortağı değildi ve Batı dünyasını karşılarına almaktansa Arapları karşılarına almayı yeğliyorlardı.
Faysal 1919 sonbaharında Siyonistlerle olan görüşmelerini tamamen sona erdirecekti. Bu tarihten sonra Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti fikrini “yersiz” olarak adlandıracak ve Yahudi kolonisini hayalini kurduğu Suriye Krallığı’nın bir ilçesi olarak değerlendirecekti.
Görüşmeleri sonlandırmadan önce de Weizmann’a Yahudi bölgesini Büyük Suriye Krallığı’nın bir parçası olarak görmesini talep etmişti.
1920 ile birlikte taraflar arasındaki gerginlik şiddet eylemlerine dönüşecekti.
Şubat ayında Filistinli Araplar Matulla’daki, Mart ayında da Tel Hai’deki Yahudi kolonilerine saldıracaklardı. 1919 sonbaharında kesilen ilişkiler, bu çatışmalarda dökülen kanla birlikte geri dönülmez bir noktaya varmıştı.
Araplarla Yahudiler arasındaki dostluk dönemi sadece iki yıl sürmüş ve günümüze kadar devam edecek olan düşmanlık dönemi başlamıştı.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi