Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,5658
Dolar
Arrow
33,9499
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6408
Altın
Arrow
2814,0000
BIST
Arrow
9.577

Lozan’ın önemi

Geçen 24 Temmuz günü Lozan Antlaşması’nın 101. yılına girdik.

Geçen seneye kadar sosyal medyada Lozan’ın yıl dönümlerinde daima antlaşmayı küçümseyici ve Türkiye’nin aleyhine gizli maddeleri olduğuna dair beyanatlara denk gelirdim.

Bu sene böyle bir şeye rastlamadım. Anlaşılan 'Lozan’ın miadının dolduğu palavrasının' miadının dolmasıyla birlikte, Lozan bir kesimin propaganda malzemesi olmaktan çıkmış gibi görünüyor, en azından bir süre için. 

Lozan Antlaşması’nı bir hezimet olarak değerlendirip, antlaşmanın gerçekte kritik madenlerimizi çıkarmamızı yasaklamak gibi onur kırıcı gizli maddeler ihtiva ettiğini iddia edenlerin büyük çoğunluğu aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nın da gerçek bir savaş olmadığı, küçük çatışmalardan oluşan bir “savaşımsı” olduğunu iddia etmektedirler. Bu iddiaların hiçbirinin doğruluk payı yoktur.

Kurtuluş Savaşı geniş çaplı operasyonlardan oluşan, ciddi anlamda kaynağın aktarıldığı, uzun süreli ve ağır kayıpların yaşandığı bir savaştır. Türk tarafının kusursuz zaferi ile sonuçlanmıştır. Lozan Antlaşması ise bu kusursuz zafer üzerine bina edilmiş, Türkiye’nin bağımsızlığını her anlamda garanti altına alan ikinci bir Türk zaferidir. Lozan Antlaşması’nın – 1936’da tadil edilecek olan Boğazlarla alakalı kısıtlamaları haricinde – Türkiye’nin bağımsızlığına ket vuracak maddeleri olmadığı gibi Osmanlıların diğer ülkelere verdiği ekonomik imtiyazları da toptan tasfiye ederek Kurtuluş Savaşı’nın birincil amacı olan “vatanı düşman işgalinden kurtarma” hedefinin de ötesine geçmiştir.

Lozan Antlaşması, bir kesim tarafından gerçekte olduğundan daha önemsiz, kusurlu ve Türkiye’nin aleyhine olarak değerlendirilmiş olsa da aslen dönemin normlarının çok üzerinde bir başarı örneğidir. Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren antlaşmaların ortak özelliği tamamının kusurlu ve tatmin edici olmaktan uzak olmasıdır. Bu antlaşmalar özellikle ülkelerin toprak bütünlükleri konusunda adaletsizlikler ortaya çıkarmış, bu adaletsizliklerin yarattığı huzursuzluk zaman içinde krizlere dönüşmüş, bu krizler de dünyayı yeni bir dünya savaşına taşımıştır.

Lozan Antlaşması ise bu antlaşmalar arasında istisna konumundadır. Lozan, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan diğer antlaşmaların aksine yeni savaşın yarattığı tüm sorunları çözen ve yeni hiçbir diplomatik sorun doğurmamış bir antlaşmadır. Antlaşma tamamen Türkiye’nin lehine olduğu gibi diğer imzacıları da tatmin etmiştir ve yukarıda belirttiğim gibi bu durum o yıllarda alışılmışın dışındadır.

Lozan’ı kusurlu bulanların iddialarının aksine Lozan sayesinde Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun karşı karşıya geldiği güvenlik sorunlarıyla hiçbir zaman karşılaşmamış, - Stalin’in 1946 yılında Kars ve Ardahan’ı talep etmesi haricinde – toprak bütünlüğü hiçbir zaman sorgulanmamış, bağımsızlığı hiçbir zaman tehdit altına girmemiştir. Bunun yanı sıra Lozan’la birlikte kapitülasyonlar da tasfiye edildiği için Türkler, Osmanlıların aksine toprakları üzerinde tam olarak söz sahibi olmuş, yani petrol, bor gibi madenleri çıkarmak gibi kısıtlamalar söz konusu dahi olmamıştır. Lozan sayesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yıllar boyu çözemediği güvenlik sorunu ve ekonomik bağımlılık meselesi nihai olarak çözülmüştür.

Lozan’ı bu kadar benzersiz kılan unsur ise yukarıda belirttiğim üzere kusursuz bir askerî zafer üzerine bina edilmiş olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları masa başında alınan kararlarla değil, savaş alanlarında dökülen kanla çizilmiştir. Bu gerçek Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını da tartışmaya kapalı hale getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan diğer antlaşmalarda belirlenen sınırlara ise çoğu zaman tatmin edici açıklamalar getirilememiş ve bu da İkinci Dünya Savaşı da dâhil olmak üzere pek çok yeni sorun doğurmuştur.

İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı sınır sorunlarını Avrupa’da çözmüş olsa da Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun elinden çıkan Ortadoğu topraklarında bu sorunlar hala devam etmektedir. Günümüzde Suriye ve Gazze’de yaşanan olaylar İngilizler ve kısmen Fransızların 1919 Paris Barış Görüşmelerinde aldıkları kararların bir sonucudur. Türkiye’nin benzer sorunlarla yüzleşmemiş olmasında Kurtuluş Savaşı’nın 20. yüzyılın en önemli savaşlarından biri olmasının azımsanmayacak bir rolü bulunmaktadır. 

Lozan’da Türkiye elde edebileceğinin en iyisini elde etmiştir.Misak-ı Milli’nin parçası olarak kabul edilen Musul’un alınamaması gibi istisnaların haricinde antlaşmanın bir açığının olmaması yürütülen karalama kampanyalarının da yersiz iddialar üzerine bina edilmesini zorunlu kılmıştır.

Yapılan karalamaların nedeni gayet belirgin olsa da şahsen ben, Türkiye’nin medarı iftiharı olan Lozan’ın son derece yersiz ve spekülatif tartışmaların parçası olmasını Kemalistlerin de Lozan Antlaşması’nın önemini gerektiği kadar kavrayamamasına bağlamaktayım.