Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Büyük Taarruz’a giden süreç ve 30 Ağustos zaferi

Bu gün Kurtuluş Savaşı’nın fiili zafer günü olan 30 Ağustos’un 102. yıl dönümü. 30 Ağustos, tam bağımsız Türkiye’nin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün üç yıllık emeklerinin meyvelerini aldığı gün olmasının yanı sıra kazanılan zafer dönemin en önemli askeri başarılarından biridir.

30 Ağustos’a giden süreç Sakarya Muharebesi’nin hemen ardından başlamıştır. 1921 Eylülü’nde Türk zaferiyle sonuçlanan Sakarya Muharebesi Kurtuluş Savaşı’nın kritik dönüm noktalarından biridir. Bu zaferle birlikte Yunan Ordusu’nun, Türk Ordusu’nu etkisiz hale getiremeyeceği kesin olarak belli oldu, inisiyatif Türk tarafına geçti ve aşırı derecede yıpranan Yunan Ordusu için nihai yenilginin geri sayımı başladı. 

Yunanlılar yenilgiden sonra Eskişehir-Afyon arasındaki demiryolu hattına çekildiler ve bu bölgede bir savunma hattı kurdular. Bu doğaçlama bir hamleydi ve Yunan Ordusu’nda kimsenin gelecekte ne yapılacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Yunan Ordusu’ndaki yüksek rütbeli subayların neredeyse tamamı yenildiklerinin farkındaydı ve artık kimse Ege kıyılarını içine alan bir Büyük Yunanistan hayali kurmuyordu. 

Yunan başarısızlığı aynı zamanda İtilaf güçlerinin Türklere Sevr Antlaşması’nı zorla kabul ettiremeyeceği manasına gelmekteydi. Ancak zaten Yunanistan’ın İtilaf güçleri nezdindeki kredisi bu tarihten çok önce tükenmiş ve Yunanistan’ın savaşa girmesine ön ayak olan İngiltere de dâhil olmak üzere dikkate alınan bir müttefik olmaktan çıkmıştı. Artık hiçbir ülke Yunanistan’ın savaş boyunca ele geçirdiği toprakların elinde kalmasına yönelik destek vermiyordu.

Yunan karar alıcıları makul bir barış yapabilmek, Anadolu Rumlarının akıbetine yönelik sorunları çözmek ve mümkünse en azından İzmir’i ellerinde tutmak için zaman kazanmak üzere tutunabildikleri mevzide tutunmaya karar vermişlerdi. Hâkim mevzilerde kurulmuş sağlam bir savunma hattı o an mantıklı bir fikir olarak gelse de zaman bu hamlenin son derece kritik bir hata olduğunu gösterecekti.

Zaman kazanma kararı Yunanlıların pozisyonunu güçlendirmekten ziyade daha da zayıflatacaktı. Yunan Ordusu’nda moral her geçen gün daha da düşmekte, firarlar ise giderek daha kronik hale gelmekteydi. Anadolu’daki Yunan mezaliminin yavaş yavaş dünya genelinde duyulmasıyla Yunanistan daha izole hale gelecek, Yunanistan’ın en büyük destekçisi olan İngilizler dahi yaşanan rezilliklerle kendi aralarında bir bağlantı kurulmaması için Yunanistan’ı tamamen yalnız bırakacaklardı.

Yunan Ordusu giderek zayıflamaktayken Türk Ordusu ise güçlenmekteydi. Sakarya Muharebesi’nden sonra Türk Ordusu hızlı bir büyüme sürecine girmiş ve ordu adeta bir eğitim kurumuna dönüşerek modern taktiklere dayalı bir saldırı harekâtına hazırlanmıştı. Sakarya öncesinde tamamen savunma konfigürasyonunda olan ordu 1922’ye saldırı konfigürasyonunda girmişti ve 1922 yazına gelindiğinde Yunan Ordusu’nu Anadolu’dan silip atmaya hazırdı.

Bu süreçte diplomatik açından da Türkiye Yunanistan’ın önüne geçmişti. İtalya, Yunanlıların İzmir'e çıkmasından itibaren Türkleri desteklemişti. Sakarya zaferinden sonra Fransa da Türkiye’yi desteklemeye başlayacaktı. 1920 sonbaharından itibaren Rusya giderek artan şekilde Türkiye’ye silah ve para yardımı yapmaktaydı. Sakarya’dan sonra İtalya ve Fransa da Türkiye’ye silah satmaya başlamıştır. Bu üç ülkeden elde edilen silahlar sayesinde Türk Ordusu 1922 yazına silah sorununu neredeyse tamamen çözmüş olarak girecekti (ancak Büyük Taarruz başladığında hala Yunan Ordusu daha fazla silaha sahipti).

1922 yazına gelindiğinde Yunanlılar mevcut hedeflerinin hiçbirinde başarı sağlayamamışlardı. Buna rağmen içlerinde bulundukları açmazı görmeyi reddederek çekilmeyi de reddediyorlardı. Türk Ordusu’nun tamamen hazır hale gelmesinin ardından daha fazla beklemek için bir sebep kalmadı ve temmuz ayında saldırı kararı alındı. 26 Ağustos günü uzun süredir beklenmekte olan operasyon başladı ve 27 Ağustos’ta Yunan savunma sistemi çöktü. 30 Ağustos günü de Başkomutan Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla birlikte Yunan Ordusu fiilen yenilmiş oldu ve bu tarihten itibaren Yunanlıların denize dökülme süreci başladı. 

Birinci Dünya Savaşı, kontrolsüz gelişen silah teknolojisi sonucunda savunan tarafın sağlam bir mevzi oluşturması halinde saldıran tarafa karşı ciddi bir üstünlük sağladığı bir savaş olarak cereyan etmiştir. Yunanlılar dönemin bu gerçeğine güvenerek içlerinde bulundukları tüm olumsuzlara rağmen Türk taarruzunu durdurabileceklerini düşünmüşlerdi. Nitekim Sakarya Muharebesi’nde de başlarına gelen durum buydu. Ancak Türkler Sakarya Muharebesi’nden sonraki dönemi son derece verimli bir şekilde değerlendirmiş ve düşmanın mevzi üstünlüğünü ortadan kaldıracak çözümlere başarıyla adapte olmuşlardı. 1922’deki Türk Ordusu dönemin en modern taktiklerini başarıyla uygulayabilen bir güçtü. Türk Ordusu’nun hücum taktikleri Yunan Ordusu’nun geniş bir cepheye yayılmış savunma hattını bir ölüm kapanı haline getirecekti. Sonuç itibarıyla çok kısa bir süre içerisinde Türk Ordusu’ndan daha fazla silah ve personele sahip Yunan Ordusu’nun Anadolu’daki varlığı tamamen yok edildi. Büyük Taarruz’un muadili bir zafer Almanların 1940’taki Fransa seferine kadar kazanılamayacaktı.

30 Ağustos ilk olarak 1924’te Mustafa Kemal Atatürk’ün Dumlupınar’da katıldığı törenle Başkumandan Zaferi olarak kutlanmıştır. 1926’dan itibaren de Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.