Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Atatürk’ün Liderlik Yeteneği Üzerine

Sevgili dostum Serdar Aydın’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda Askerî Liderliği Üzerine adlı makalesi Türk Yurdu dergisinin bu ayki sayısında yayınlandı. Serdar Aydın, Atatürk’ü eğitimiyle Osmanlı askerî reformlarının, deneyimiyle de Birinci Dünya Savaşı’nın bir mahsulü olarak değerlendirse de bu açıklama benim için pek yeterli değil. Şahsen ben, karakteristik özellikleriyle Atatürk’ün mevkidaşlarından, aynı eğitim ve deneyime sahip Osmanlı subaylarından belirgin şekilde ayrıldığı kanaatindeyim.

Bu hususta Mustafa Kemal Atatürk’ü Fevzi Çakmak ile kıyaslamanın açıklayıcı olacağını düşünüyorum.

Fevzi Paşa mükemmel bir subaydır. Yüzyıllık Osmanlı askerî modernleşmesinin zirve noktasını teşkil eder. Prusya tedrisatından geçmiştir ve Almanya’nın harika komutanlarına denktir. Öyle ki plancısı olduğu Büyük Taarruz’u Almanların Birinci Dünya Savaşı’nın son yılındaki taarruzlarıyla aynı ilkeler üzerine inşa etmiş olup, Almanların başarısız olduğu bir noktada benzersiz bir zafere imza atmıştır. Keza Büyük Taarruz’un muadili bir zafer 1940 yılındaki Almanya’nın Fransa seferine kadar kazanılamayacaktı.

Ancak Fevzi Çakmak, strateji ve liderlik yeteneği bakımından Atatürk’ün gölgesinde kalan bir komutandır. Fevzi Paşa’nın Milli Mücadele’ye gecikmeli olarak katılmasının ana sebebi Atatürk ve Fevzi Paşa’nın liderlik ve strateji üretme yetenekleri arasındaki farklılığa ışık tutmaktadır.

Fevzi Paşa, 23 Nisan 1920’de Ankara’da meclis açılana kadar Milli Mücadele’ye katılmamıştır. Çünkü Atatürk’ün gerilla (yani Kuvayı Milliye) istihdam etmesini hiçbir zaman onaylamamıştır. Gerilla, Prusya askerî ekolünün tipik bir örneği olan Fevzi Çakmak için kabul edilemez bir oluşumdur. Her ne kadar aynı ekolün parçası olan İttihatçı subaylar düzensiz birlikleri kullanmaya yatkın olsalar da Fevzi Paşa’ya göre düzenli olmayan bir silahlı güçle hiçbir sonuç alınamaz, gerilla çözüm değil olsa olsa sorun kaynağı olabilirdi. Kariyeri boyunca haklılığını ispatlayacak pek çok örneğe şahitlik etmişti. 

Aslen Atatürk de gerilla istihdamını onaylayan bir subay değildi. Ancak 1919 yılında elinde başka bir enstrüman bulunmamaktaydı. Keza ordu kağıt üzerinde hala varlık gösterse de pratikte hiçbir caydırıcılığı kalmamıştı. Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe gibi Kuvayı Milliye liderlerinin başına buyruk, disiplinsiz hareketlerinin Milli Mücadele’ye pek çok olumsuz etkisi olduğu doğrudur. Ancak elde etkin bir organize şiddet enstrümanının olmadığı bir dönemde tek çare bu adamlarla işbirliği yapmaktı. Nitekim Kuvayı Milliye 1919’da Ege’de Yunan, 1920’de de Güneydoğu Anadolu’da Fransız işgaline karşı yegâne direnişi teşkil edecekti. Düzenli ordunun 1920 ortalarına kadar oynadığı rol Kuvayı Milliye’ye lojistik destek sağlamak ve bazı kilit noktaları tutmaktan ibaretti. 

Kuvayı Milliye sayesinde çok kritik bir zaman kazanılmıştı. Kuvayı Milliye düşmanı oyalarken düzenli ordu tertiplenerek savaşa hazır bir hale getirilmişti. Atatürk’ün, Fevzi Paşa gibi bu enstrümanı reddetmesi halinde düzenli ordunun bu kadar hızlı bir şekilde savaşa hazırlanamayacağı açıktır. Buna karşın Fevzi Paşa’yı haklı çıkarır şekilde Kuvayı Milliye hiçbir zaman tam olarak kontrol altında tutulamamış ve Ankara’yı zor durumda bırakacak pek çok olaya imza atmıştı. Ancak nasıl bir ateşle oynadığının gayet farkında olan Atatürk’ün bu hususta B planı hazırdı.

Sonuç itibarıyla Fevzi Paşa’nın Milli Mücadele’ye katıldığı tarihte Kuvayı Milliye büyük ölçüde vazifesini yerine getirmiş ve miadını doldurmak üzereydi. Lağv bu tarihte artık Atatürk’ün de aklındaydı ve muhtemelen Fevzi Paşa, İsmet Paşa ile birlikte İstanbul’dan Ankara’ya gelmeden önce bu konu üzerinde Atatürk ile anlaşmış olmalıdır. Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’nın Milli Mücadele’de alacakları ilk kararlar Kuvayı Milliye’nin etki ve yetkilerinin sınırlandırılmasına yönelik olacaktı. Kısa süre sonra da Kuvayı Milliye’nin lağvedilmesi kararı alınacak ve bu karar Demirci Efe ile Çerkez Ethem’in isyan etmesiyle sonuçlanacaktı.

“Strateji” kelimesini eldeki güç ve imkânları doğru bir şekilde kullanılarak başarıya ulaşma sanatı olarak tanımlayabiliriz. Kuvayı Milliye örneği Atatürk’ün strateji açısından Fevzi Paşa’dan bir adım önde olduğunu göstermiştir. Prusya askerî ekolünün ve muhtemelen geçmişteki deneyimlerinin etkisi Fevzi Paşa’nın önündeki seçeneklere ket vurmuştur. Atatürk ise o an ne gerekliyse onu yapmış, risk almaktan çekinmemiş, aldığı kararın olumsuz yan etkilerinden korkmamıştır. Kurtuluş Savaşı’nın başarısı ve bu başarının nispeten kısa bir süre içerisinde kazanılması Atatürk’ün takip ettiği stratejilerin doğruluğunu teyit eder niteliktedir.

Atatürk, hiç kuşkusuz uzun zamandan beri devam etmekte olan Osmanlı askerî reformlarının meyvesidir. Çağdaş eğitim veren harp okulları ve harp akademisinin kurulmaması halinde Atatürk gibi subayların da yetiştirilemeyeceği açıktır. Ancak Atatürk esnek zekası ve risk almayı seven cüretkar yapısıyla bu reformların da ötesine geçmiş ve mevkidaşlarından daima bir adım önde olmuştur. Netice itibarıyla Kurtuluş Savaşı’nı siyaset, diplomasi, kumandanlık ve strateji arasında bir denge kurarak örneğine az rastlanır bir şekilde yönetmiştir.