Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,7146
Dolar
Arrow
34,8403
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5397
Altın
Arrow
3015,0000
BIST
Arrow
10.058

Vergi adaletsizliği

Ülkemizde diğer adaletsizliklerin yanında vergi adaletsizliği de uzun süredir tartışılmaktadır. Oysa anayasamızın vergi ödevi başlığını taşıyan 73. Maddesine göre herkes; kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle mükelleftir. Vergi yükünün adaletli ve dengeli bir şekilde dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır.

Ülkemizde ve dünyada; vergi adaletini sağlamak konusunda ödeme gücünü referans aldığı bir gerçektir. Ödeme gücü statik değil dinamik bir kavramdır. Burada önemli olan mali güç ve mutlak fakirlik düzeyidir. Mali güç ise mutlak fakirlik düzeyini aştığı noktada ortaya çıkmaktadır. Mutlak fakirlik düzeyinin aşılması ise; yurttaşların yeme, içme, giyinme, barınma ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıkları bir sınırı temsil etmektedir.

Eğer yurttaşlarımız; yeme, içme, barınma, giyinme ve ısınma gibi ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlarsa vergi mükellefi olmaması gerekir. Bu saydıklarımı aşan durumlarda vergi mükellefi olmaları gerekir. Vergide adalet ve vergide adaletsizlik tam burada başlamaktadır.

Vergide adaleti sağlamak için, ülkemizde ve dünyada kabul görmüş üç temel kriter vardır. 

Birincisi en az geçim indirimi; kişinin kendi veya ailesinin asgari ihtiyaçlarını karşılayacak bir tutarın vergiden veya matrahtan indirilmesidir. Yani kişinin ve ailesinin geçimini sağlayacak kadar gelirin vergi dışı bırakılmasıdır.

İkincisi artan oranlılık; vergi matrahının artması ya da azalması durumunda uygulanacak vergi oranının da artması ya da azalmasıdır. Yani az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasıdır.

Üçüncüsü ise ayırma ilkesidir; emek gelirleri ile sermaye gelirlerinin ayrı vergilendirilmesidir. Yani sermaye gelirleri üzerine ilave vergi alınması, emek gelirlerine vergisel indirimler ve vergi tarifelerine sınırlamalar konulmasıdır.

Vergi ödeme gücü ise uygulamada önemli bir kriter olan en az geçim indirimini iktidar kaldırdı. Bu asgari ücret değildir. İkinci maddede belirtilen ortan oranlılık; az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması uygulamada gerçekliğini yitirmiştir. Ülkemizde az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alınıyor. Bir başka sorun ise kurumlar vergisi mükellefleri düz oranlı vergilendirilmektedir. Kurumlar vergisi öderken, ücretli ve çalışanlar artan oranlı vergi ödemektedir. Gelir vergisinin %60’ını çalışanlar ve ücretliler ödemektedir. Kurumlar vergisi mükellefleri ise yıllık kurum kazancının %23’ünü kurum kazancı alarak ödemektedirler. Ücretlilerin ilk vergi dilimi %15 iken artan oranlılıkla %45’e kadar çıkmaktadır. 

Ayrıca ücretlilerin kazançları her ay kaynakta kesildiği için vergi kayıp kaçağı yoktur, ayrıca vergi aflarından da yararlanamamaktadırlar. Oysa kurumlar vergisi mükellefleri düz oranlı vergilendirilmekte ve vergilerini 17 ay sonra ödemektedirler.

Vergi kayıp kaçakları, indirimleri, her bir buçuk yılda çıkan afları ve vergi harcamalarını da düşündüğümüzde (vazgeçilen vergi) kurumlar vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri vergi %8’e kadar düşmektedir.

Bununla birlikte dolaylı dolaysız vergiler açısından da dünyanın en adaletsiz vergi sistemine sahip ülkeyiz. Dolaylı vergi harcamalardan, dolaysız vergi gelirlerden alınır. Ülkemizde vergilerin %75’i dolaylı, %25’i dolaysız vergilerdir. Vergi adaletinin sağlanması için dolaysız vergilerin %75, dolaylı vergilerin %25 olması gerekir.

Vergilemenin ve vergi adaletinin tarihi demokrasinin tarihidir. Vergide adalet yoksa o ülkede demokrasi de yoktur, adalette yoktur.