Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,7132
Dolar
Arrow
33,9851
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6900
Altın
Arrow
2728,0000
BIST
Arrow
9.771

Siyasette aynaya bakmayanlar…

Siyasette kaybetmeyi yönetmek, kazanmayı yönetmekten çok daha zordur. Kazandınız mı işler kendiliğinden belli bir süre yürür, sonrasında elbette yaptıklarınızın karşılığını görmeye başlarsınız…

Doğru işler yaptıysanız halk size bir kez daha oy verir. Tıpkı 2019 seçimlerinde büyükşehirleri Cumhuriyet Halk Partisi‘ne veren seçmenin, 2024’te neredeyse belediyelerin tamamını verdiği gibi…

Peki ya siyasette kaybetmeyi bilmiyorsanız ya da kaybettikçe hırçınlaşıyor ve sonuçta bedeli vatandaşa ödetiyorsanız? 

Bakın o zaman kaybetme zincirine mahkûmsunuz. 

Türkiye siyasi tarihi özellikle iki liderin Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel’in değişimli başbakanlık yaptığı dönemlere şahit oldu. Süleyman Demirel’in “Bu fötr şapkayla 6 defa gittim, 7 kere geldim” sözü siyasi literatüre geçti.

Bu noktada yeterince anılmaz ama Bülent Ecevit sosyal demokrat bir lider olarak tam dört kere başbakanlık koltuğuna oturdu.

Üstelik son başbakanlığı kendi kurduğu partiyi iktidar yapmasıyla başarılmıştı. Dolayısıyla sosyal demokrat liderler içerisinde dört kere gelip, beş kere giden, kazanmayı bildiği kadar kaybetmeyi de bilen, hatta küllerinden doğabilen bir liderdi diyebiliriz Ecevit için... 

Bu iki liderin ortak özelliği kaybettikleri seçimlerden sonra özeleştiri yapabilmeleri ve nitelikli kadrolarla çalışmayı becermeleriydi.

Ecevit Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Gümrük ve Tekel Bakanı Mahmut Türkmenoğlu, Maliye Bakanı Deniz Baykal, İmar ve İskân Bakanı Ali Topuz, Çalışma Bakanı Önder Sav, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cahit Kayra, Turizm ve Tanıtma Bakanı Orhan Birgit gibi efsaneleşmiş isimlerden oluşuyordu.

Bu arada tabii 1974 iktidarına giden sürecin altyapısı 1973 yerel seçimlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanan Ahmet İsvan‘la, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanan Vedat Dalokay’la ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan İhsan Alyanak’la oluşmuştu.

Siyasette başarı aynı zamanda nitelikli kadrolarla mümkündü. Ve o yıllar başbakanlar kadar, bakanların yani liderler kadar kadroların da önemsendiği ve unutulmadığı dönemlerdi. 

Türkiye siyasi tarihinde bugüne kadar sadece liderin ve genel başkanın bu kadar çok güç devşirdiği, kadroların ikinci hatta üçüncü planı itildiği bir dönem daha yaşanmamıştı. Ta ki AKP iktidarına kadar…

Kuruluşunda bir kadro hareketi olarak başlayan AKP iktidarı, yıllar içerisinde tüm güçlü isimlerinden ve kadrolarından uzaklaşarak sadece lider ve onun etrafına kümelenen siyasetçilerin oluşturduğu bir yapıya dönüştü.

Geldiğimiz noktada bu yapı kaybettiği seçimlerden ders çıkarıp nitelikli kadrolara yönelmek yerine, güçlü yerel yönetici kadrolarıyla halkın sevgisine mazhar olmuş CHP’li belediye başkanlarını zora sokmayı tercih etti. 

Uyguladıkları politikalarla adeta “Sen misin belediyeleri kazanan, çalıştırmayalım da görün siz” diyen iktidar, yıllardır hesabını sormadığı belediye borçlarını tahsil etme sopasıyla, sokaklardaki zavallı köpekleri toplamazsa gösterdiği hapis sopasıyla, zorla çıkardığı ya da hiç vermediği kredilerle engelleme derdine düştü.

Bu yolla varılabilecek bir yer olmadığını birilerinin onlara söylemesi gerekiyor. Siyasette liderlere ayna tutacak insan kalmadığı vakit, yaşadıkları güç zehirlenmesi ile otoriter, dar ekipçi ve anti-demokratik yollara sapıyorlar. 

Siyasette liderlerin onlara kendilerini gösterecek aynayı, sakladıkları yerden çıkarmaları iyi olur… Değerli sanatçı Erkan Oğur’un çok güzel yorumladığı Behçet Necatigil’in Nilüfer şiirinin dizelerindeki gibi; “Çıkarır bakardım kimseler yokken; Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar.”

İnsanın kendini kendine gösterecek o ayna bazen nitelikli kadroları, bazen en yakın dostu, bazen de kendisidir.

Aman kaybetmeyin…