Küreselleşmenin hız kazandığı bir çağda rekabet koşulları sürekli değişiyor. Sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilmek için bu dönüşen konjonktüre uyum sağlamak artık bir tercihten öte, zorunluluk. Bu noktada yerel kalkınmanın sürdürülebilirliği; kamu, özel sektör ve üniversitelerin iş birliği içinde, ekonomik, sosyal ve kültürel politikalar geliştirmesine bağlı.
21. yüzyıl artık yalnızca ekonomik büyüme rakamlarıyla değil; toplumsal refah, çevresel sürdürülebilirlik ve yerel potansiyelin etkin kullanımı gibi çok boyutlu kriterlerle şekillenen bir kalkınma anlayışına sahne oluyor. Türkiye’nin gelişen Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminde üniversite-sanayi işbirliği bu bağlamda güçlü bir yapı oluştururken, yerel yönetimlerin bu sürece aktif katılımı modeli çok daha kapsayıcı ve etkin kılıyor.
Bu üçlü sacayağı – üniversite, sanayi ve yerel yönetim – ekonomik kalkınmayı yalnızca rakamlarla değil; sosyal kapsayıcılık ve çevresel duyarlılık ekseninde de destekleyen bir zemin sunuyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinde bu modelin nasıl ete kemiğe büründüğünü görmek mümkün. Özellikle Adana ve Bursa örnekleri, bu işbirliğinin farklı şekillerde kurgulanabileceğini ve yerelin özgün koşullarına göre çeşitlendirilebileceğini gösteriyor.
Adana Modeli: Diyalogla Büyüyen Katılımcı Kalkınma
Adana Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri görevim sırasında proje koordinatörü olarak görev aldığım, paydaşlarımızla birlikte hayata geçirdiğimiz Kamu-Özel Sektör-Üniversite Diyaloğu Projesi, yalnızca teknik değil, yönetişimsel bir yerelde sürdürülebilir kalkınma modeli olarak öne çıkmıştır. Proje, Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu (GIZ) tarafından finanse edilmiş ve teknik altlık teşkil eden çalışmalar Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yürütülmüştür. Diyalog sürecinin tüm aşamalarında, Adana’daki tüm paydaşlar arasında katılımcı, kapsayıcı bir işbirliği mekanizması geliştirilmiştir.
Başta Valimiz ve Büyükşehir Belediye Başkanımız olmak üzere; Sanayi Odası, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi, Çukurova Üniversitesi ve Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi sürece en üst düzeyde katılım göstermiş, emek vermiş ve Adana’mızın gelişmişlik düzeyini daha üst seviyelere taşımak için nitelikli projeler geliştirmiştir. Kamu-Özel Sektör Diyaloğu sürecinin en somut çıktısı; kamu kurumları, özel sektör temsilcileri ve üniversitelerimizin koordinasyon içerisinde birlikte hareket eden bir yapı oluşturmasıdır. Bu güzel işbirliği süreci ve Adana’da oluşturulan kalkınma modeli sonraki süreçte de, birlikte Adana’mızın geleceğini şekillendirmemize imkân sağlaması planlanmıştır.
Adana Büyükşehir Belediyesi sürecin ana paydaşı olmuş; sanayi odası üniversiteler, STK’lar ve kent konseyi ile birlikte aşağıdaki çalıştaylar düzenlenmiştir:
Mevcut durum ve sorunların tartışıldığı, “Adana Büyüme ve İstihdam Gündemini Konuşuyor: Adana’da Kamu-Özel Sektör İletişimi ile Vizyon Tayini” isimli 1. Çalıştay çevrimiçi olarak 13-14 Mart 2021 tarihinde düzenlenmiştir.
Önceliklerin belirlendiği, “Daha Nitelikli İşler ve Daha Yaşanabilir Bir Adana” isimli 2. Çalıştay çevrimiçi olarak 21-22 Haziran 2021 tarihlerinde düzenlenmiştir.
Projelerin seçildiği ve finansman kaynaklarının istişare edildiği 3. Çalıştay 27 Ekim 2021 tarihinde “Adana Projelerini Hayata Geçiriyor” başlığı ile düzenlenmiştir.
Adana Kent Konseyi bünyesinde oluşturduğumuz Bilim Kurulu ve sürdürülebilir kalkınma odaklı tematik toplantılarla, halkın ve kent aktörleri sürece doğrudan dâhil edilmiştir. Bu yapı, şehre özel bir kalkınma vizyonu üretmenin mümkün olduğunu göstermiştir.
Bu tür işbirliklerinin kurumsallaşması adına organize sanayi bölgelerinde kurulan teknoloji transfer ofisleri ve proje destek birimleri de önemli roller üstlenmiştir. Adana’daki Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Proje Destek Ofisi, üniversitedeki bilimsel potansiyelin sanayiye aktarılarak ekonomik değere dönüşmesine katkıda bulunmak, bölgedeki firmaları Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına yönlendirerek akademisyen ile sanayici arasında karşılıklı güvene dayalı sürdürülebilir işbirliğini sağlamayı amaçlayarak, bu modelin başarılı bir örneğini oluşturmaktadır.
Bursa Modeli: Teknolojiyle Bütünleşen Stratejik Kalkınma
Türkiye’nin sanayi başkenti olarak kabul edilen Bursa, üniversite-sanayi iş birliğini uzun süredir sistematik bir zemine oturtmuş durumda. 1960’larda kurulan ilk organize sanayi bölgesiyle bu sürecin öncüsü olan şehir, bugün 17 OSB’si, 200 ülkeye ihracat yapan firmaları ve 35 milyar doları aşan dış ticaret hacmiyle örnek bir kent profili çiziyor.
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) bünyesindeki ULUTEK Teknopark ve BUÜ Teknoloji Transfer Ofisi’nin (Bursa Uludağ TTO) akademik aklın ekonomik değere dönüşümünü sağlayacak bir merkez olması amaçlanmıştır. BTSO ile BUÜ arasındaki iş birliği modeli ile bilgi ve teknoloji uygulamaları aynı platformda buluşturulmuş, teknoloji tabanlı kalkınmaya destek verilmiştir.
Ayrıca BTSO tarafından Bursa sanayiinin Endüstri 4.0'a geçişini sağlamasına rehberlik edecek Model Fabrika projesine BUÜ'den akademik destek vermesi konusunda bir işbirliği yapılmıştır. “Dijital Yetkinlik Merkezi' kimliğine sahip olması planlanan “Bursa Model Fabrika” da firmaların rekabet güçlerinin artmasına yardımcı olunması, uygulamalı eğitim ve danışmanlık hizmeti ile işletmelerin verimlilik konusunda aksayan yönlerinin iyileştirilmesi hedeflenmiştir.
Bu girişimlerin uygulama sahasına taşınmasında Bursa Büyükşehir Belediyesi çevre düzenlemesi, ulaşım projeleri, enerji verimliliği yatırımları gibi başlıklarda aktif rol üstlenmektedir. Son dönemde Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Uludağ Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi ve Mudanya Üniversitesi arasında kentin önceliklerine ve ihtiyaçlarına çözüm sunacak teknik, sosyal ve kültürel projeler geliştirilmesi amacıyla iş birliği protokolleri imzalanmıştır.
İş birliği kapsamında, üniversite öğretim üye ve yardımcıları ile yurt içi ve yurt dışı bilimsel araştırma projeleri yürütülmesi, belediyenin ihtiyaçlarına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin sağlanması, kentin öncelik ve ihtiyaçlarına çözüm sunacak teknik, sosyal ve kültürel içerikli projelerin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Lisansüstü tez çalışmalarına destek verilmesi, üniversite öğrencileri ile çeşitli konularda ortak çalışmalar ve araştırma projelerinin yürütülmesi, seminer, konferans ve çalıştay gibi etkinliklerin düzenlenmesi, üniversite öğrencilerine staj fırsatlarının sunulması ve teknik gezi imkânlarının tanınması da iş birliği alanları arasında yer almıştır…
Belediyeler Neden Bu Modelin Anahtarı?
Belediyelerin üniversite-sanayi işbirliğine dâhil olması yalnızca teknik değil, sosyolojik bir gerekliliktir. Çünkü: Yerel sorunlara yerel çözümler ancak belediyelerle birlikte geliştirilebilir. Sosyo-ekonomik yayılım için belediye destekli uygulamalar şarttır. AB fonları ve kalkınma ajanslarının önceliklendirdiği sürdürülebilirlik temaları belediye işbirliğini zorunlu kılmaktadır.
Kısacası belediyeler, projenin halkla buluşmasını, sahada uygulanabilirliğini ve toplumsal kabulünü sağlar. Üniversitelerin de sadece eğitim ve araştırma değil, toplumsal sorunlara çözüm üretme misyonunu benimsemesi bu işbirliğini daha da güçlendiriyor. Belediyeler, bu üçlü modelin topluma dokunan yüzüdür. Üniversiteler bilgi üretir, sanayi üretimi yönlendirir, belediyeler ise bu bilgiyi ve üretimi halkla buluşturur. Bu yönüyle belediyeler, sürdürülebilir kalkınmanın lokomotifi haline gelir.
Belediyelerin Değişen Rolü: Türkiye’nin Diğer Şehirlerine Ne Anlatıyor?
Adana ve Bursa örnekleri, belediyelerin dönüşen rolüne işaret ediyor. Artık belediyeler yalnızca yol, su, temizlik gibi hizmetlerin sağlandığı kamu kurumları değil; aynı zamanda bilgi üretimini destekleyen, sanayiyi yönlendiren, inovasyon ve girişimciliğe alan açan yapılar olarak karşımıza çıkıyor. Adana ve Bursa modelleri, aslında Türkiye genelinde uygulanabilecek iki farklı yol haritasını temsil ediyor. Sosyal kalkınma ve diyalog odaklı model Adana’da; teknoloji, sanayi ve çevre odaklı model ise Bursa’da karşımıza çıkıyor. Her ikisi de farklı yerel dinamiklerle uyumlu ama aynı hedefe hizmet ediyor: Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Kalkınma.
Kayseri, Kocaeli, Gaziantep ve Konya gibi sanayi ve üniversite potansiyeli yüksek şehirler, bu modellerden ilham alarak kendi işbirliği yapılarının temelini atabilir. Yeter ki bu sürece tüm aktörler sahip çıksın ve merkezi destekler yerel iradeyle birleşsin. TÜBİTAK, KOSGEB gibi kurumların destek mekanizmaları da bu işbirliklerinin mali sürdürülebilirliğini sağlayabilir.
Sonuç: Ortak Akıl, Ortak Gelecek
Türkiye’nin kalkınma hedeflerine ulaşmasında üniversite-sanayi-yerel yönetimler işbirliği, kısa vadeli projelerin çok ötesinde bir vizyon sunuyor. Bu model, yalnızca ekonomik değil; toplumsal, çevresel ve kültürel anlamda da dönüşümü mümkün kılıyor. Kalkınma yalnızca merkezi politikalarla değil, yerelden başlayan güçlü işbirlikleriyle sağlanır. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması için üniversitelerin bilgi üretim gücü, sanayinin üretim ve yenilik kapasitesi, yerel yönetimlerin ise yerel ihtiyaçlara hâkimiyeti arasında kurulan yapısal bağlar büyük bir potansiyel taşır.
Adana’nın çok paydaşlı yönetişim kültürü ve Bursa’nın teknoloji ile yeşil dönüşümü birleştiren stratejisi, yerelden ulusala uzanan bir kalkınma vizyonunun mümkün olduğunu gösteriyor. Bu vizyon, yerelde doğru temeller üzerine oturduğunda, Türkiye'nin rekabet gücünü küresel ölçekte artırabilecek bir potansiyele dönüşüyor.
Adana ve Bursa örnekleri bize gösteriyor ki, üniversite-sanayi işbirliği ancak belediyelerin etkin katılımıyla kalıcı sonuçlar üretmektedir. Bu işbirliği yapısı sadece şehir ekonomisini değil; o şehrin yaşam kalitesini, toplumsal uyumunu ve doğal kaynak yönetimini de doğrudan etkiler hale gelmektedir.
Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi, yeşil mutabakat politikaları ve dijital dönüşüm vizyonu, yerel yönetimlerin akademik ve sanayi bilgiyle buluştuğu alanlarda mümkün olabilir. Bu üçlü yapının bir araya gelmesi, şehirlerimizin yalnızca büyümesini değil; güçlü, dirençli, üretken ve sürdürülebilir hale gelmesini sağlayacaktır.
Artık zaman, yerel aktörlerle küresel vizyonu birleştirme zamanı. Kalkınma, önce kentlerde başlar. Geleceği inşa etmek istiyorsak, işe şehirlerimizden başlamalıyız. Çünkü Türkiye’nin gücü, şehirlerinin birlikte üretme, düşünme ve harekete geçme kapasitesinde saklıdır.
Çok Okunanlar

Büyük Marmara depremi için tarih verdi!

Demirtaş, Kavala ve Can Atalay serbest kalıyor!

'İBB'ye kayyum' iddiaları yeniden gündemde...

Önder rahatsızlandığı gün Perinçek ile görüşmüş...

Son günlerin tartışılan ismi Mümtaz'er Türköne yine konuştu

Erdoğan'a 7 yıl danışmanlık yapan isimden uyarı

Terör örgütü PKK 'kongre' için toplanıyor: Sonuçlar Öcalan'a sunulacak!

Türkiye'nin S-400'leri göndereceği yer belli oldu

Süleyman Soylu 'KİM' uygulamasını hâlâ kullanıyor mu?

Deprem, uzmanları ikiye böldü! Üşümezsoy'dan Şengör'e sert tepki